AYM başkanının konuşması laikliğe darbedir

15 Eylül 2024 Pazar

Göreve yeni başlayan Kadir Özkaya, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da aralarında olduğu devlet erkânının katıldığı yemin törenindeki konuşmasını, Kuran’dan alıntılar yaparak hukuk yorumunu dini referanslar ve ayetler üzerine oturttu.

AYM başkanının o bölümlerdeki konuşmasını, kime ait olduğunu söylemeden, farklı dillere çevirip dünyadaki hangi hukuk otoritesine okutsanız “İslam devletlerinden birinde yapılmış bir din adamı konuşması” olduğunu düşünür. 

Öyleyse soralım: Anayasasında laik bir devlet olduğu yazan Türkiye, İslam devleti mi oldu? Yoksa AYM, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevlerini mi üstlendi?

Bu soruları sormamızın nedeni açık. Görevi, kanunların, cumhurbaşkanı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğünün anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetlemek olan en yüksek yargı organının başkanı, daha yemin ederken anayasanın 2. maddesindeki laik devlet ilkesini çiğnemiştir. Bu sıradan bir olay değildir. 2021’de Yargıtay’daki dualı adli yıl açılışı kadar laikliği yıkıcı bir harekettir. 

CAMİDE ŞERİAT ÖVGÜSÜ VE İDAM TALEBİ!

Konuyu daha iyi anlatmak için bir başka olaydan söz edeceğim. Geçen cuma günü İstanbul’daki bir camide imam konuşurken, Kuran’dan örnekler vererek suç işleyenin elinin kesilmesinin ne kadar doğru bir uygulama olduğunu anlattı. Bu konuşmanın kaydı bende mevcut. Bunu yaparken de Narin Güran cinayetinden söz ederek şunları söyledi:

“Bu 8 yaşındaki yavrumuzu katleden cani, katledilip öldürülüp idam edilip meydanda asılıp yedi gün orada bekletilip çoluk çocuk insanlar üzerine tükürdüğü zaman diğer Narin’ler için hayat vardır. İslamda müebbet hapis diye bir ceza yoktur, suçsuz birinin canını aldıysan kendi canını da vereceksin. Nokta. İslam ne diyor? Bu kısas uygulanacak; insanlara gelip tükürecekler ve diğer aklında böyle pislik olanlar, aklında böyle canilik olanlar ibret alacak ibret! Korkacak, ürperecek! Sen hırsızın elini dört tane şahit varsa bir kes bakayım. Huzur, namus, insanların canının, malının, namusunun, her şeyinin muhafazası, İslamın getirdiği, kanunlarla, nizamlarla olur.”

Bu açıkça bir şeriat övgüsüdür. Bunu “Orası cami” diyerek savunanlar çıkar ama ben şunu sormak istiyorum:

AYM başkanının bir yandan yargı bağımsızlığını savunurken diğer yandan adaletin temelini ayetlerle açıkladığı konuşmasının nasıl bir soruna yol açabileceği anlaşılıyor mu? 

Bu durumda “İslamda müebbet hapis diye bir ceza yoktur, suç işleyenin eli kesilir, suçsuzun canını alanın canı alınır” diyenlere ne yanıt verecek?

KAMU ALANINI DİNE GÖRE DÜZENLEYEMEZSİNİZ

Bu ülkede bugüne kadar kadınlara, çocuklara ve hayvanlara tecavüz edenler, katiller ve dolandırıcılar korunmayıp en ağır ceza ile cezalandırılmış olsaydı suç bu kadar artmazdı!

İşkencecilere, sahtekârlara verilen cezalarda, takım elbise giymiş diye “iyi hal” indirimi yapılmasa, serbest bırakılmasalar caydırıcı olabilirdi.

Suç işleyenlerin iktidar ile ilişkileri gözetilmese adalet sağlanabilirdi.

Bir zamanlar Gülen Cemaati denilen FETÖ gibi, laiklik karşıtı tarikatlar ve cemaatlerin yargıda etkili olması sağlanmasa Türkiye’deki hukukla “guguk” diye dalga geçilmezdi! 

Şimdi bunların hiçbiri düzeltilmeden, toplumdaki öfkeyi kullanıp anayasa tartışmaları arasında idam cezasını yeniden Türkiye’ye dayatma çabası seziliyor. 

Türkiye Cumhuriyeti, bu her tarafı yangın yerine dönmüş, tarikat bataklığında boğulan coğrafyanın ortasında, laik hukuk sayesinde o dehşetten arınmaya çalışıyor. Birey olarak neye inanırsanız inanır ya da inanmazsınız, özel hayatınızda da bunun gereğini istediğiniz şekilde yaparsınız. Ancak milli eğitimi, siyaseti, orduyu, hukuku, kamu alanını dini kurallara göre düzenleyemezsiniz. Buna laiklik deniyor!

21. yüzyılda bu ülkede yaşayan insanların farklı inanışları ve aynı inanış bile olsa farklı mezhepleri var, inançsız olanlar var. Bırakın inanç, herkesin özel yaşantısında kalsın; toplumu bu gerilime sürüklemeyin artık!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları