Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kitlesel tepkiden siyasi enerji yaratmak

21 Mart 2025 Cuma

19 Mart’ta bir şafak operasyonuyla yapılan gözaltılar, Türkiye’de son yirmi üç yılda hukuksuzluk zinciriyle adım adım kurulan siyasal İslamcı rejimin siyasete son darbesidir. Toplumun iktidar ve yandaşları dışında kalan tüm kesimlerinin hep birlikte bu darbeye karşı durmasının nedeni de bu ülkenin bütün yurttaşlarının en temel hakkı olan seçme ve seçilme hakkının ortadan kaldırılma girişimidir.

Nicedir muhalefet etmenin yalnızca sandığa indirgendiği kurulu düzende sayısız hileli seçim yapıldıktan sonra, sıranın artık iktidarın karşısındaki en güçlü rakiplerin hukuksuz bir şekilde devreden çıkarılması aşamasına gelmesi; evde, işte, arkadaş arasında duyulan homurtuların yeniden sokaklarda yankılanan sloganlara dönüşmesine yol açtı.

Önce İstanbul Üniversitesi öğrencileri, Ekrem İmamoğlu’nun 35 yıl önce aldığı diplomasının üniversite yönetimince iptal edilmesine tepki olarak yürüdü; “Zıpla zıpla, zıplamayan Tayyip’tir!” diye slogan atarak yaptıkları protesto, öyle büyük bir enerji yayıyordu ki o görüntüleri izleyip yürüyüşlere katılanlar oldu. Polisler tarafından engellenmek istenen öğrenciler, barikatı aşıp Saraçhane’ye vardı. Ankara’da -3 derecece sokağa çıkan ODTÜ’lüler TOMA’lara ve atılan gazlara karşın sokaktaydı.

HEYECANI SÖNÜMLENDİRMEYİN!

Marmaray’da, metroda trenlerin içinde alkışlara eşlik eden vatandaşların “Hükümet istifa!”, “Hak, hukuk, adalet!”, “Faşizme karşı omuz omuza!” sloganlarıyla birlikte Saraçhane’ye vardığımızda, İstanbul Valiliği’nin dört gün boyunca her türlü toplantı ve eylemi yasakladığına ilişkin duyurusuna karşın binlerce kişi alandaydı.

Kalabalık ana muhalefet partisi CHP’nin çağrısıyla toplandı ama mesele artık yalnızca İmamoğlu’na yapılanlar değildi, faşizmi reddeden herkes parti ayrımı yapmadan elinde pankartlarla Saraçhane’ye koştu. Yol boyunca halk, protestoculara alkışlarla destek verdi.

Ben gün boyunca gençlerin meydanları inleten protestosunun güçlendirilerek sokakta büyütülmesini umuyordum. Ancak Özgür Özel’in konuşmasında yalnızca sandığı işaret etmesi ve yine “Mertçe bir yarış istiyorsa karşımıza çıksın” diyerek Erdoğan’ı seçime girmeye çağırması, soğukta saatlerdir iktidarı protesto etmek için direnen kitlenin üzerinde buz gibi bir etki bıraktı.

Kalabalığın coşkusunu mikrofona aktarabilen bir konuşma duymadık. Böylesine kritik bir dönemeçte, sivil darbe olarak nitelenen bir operasyonun olduğu gün, hukuk devleti ve demokratik hakları için sokağa dökülen binlerce insanı yönlendiremeyen, aksine heyecanı sönümlendiren bir konuşmaydı.

Sonunda bir grup kendi inisiyatifiyle ayrılıp gözaltındakilerin tutulduğu Vatan Caddesi’ndeki Emniyet binasına yürüdü.

YANIT BEKLEYEN BİR SORU

Ben Özel’in Erdoğan’ı anayasaya aykırı olarak dördüncü kez cumhurbaşkanlığı seçimine girmeye çağırmasından sonra oradan ayrıldım. Daha önce defalarca yazdım ve sordum: Anayasaya uyulmadığı için yakınan bir muhalefet partisi, neden bu totaliter iktidarın başını bir kez daha anayasayı çiğnemesi için teşvik eder?

Oysa İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, bu hafta grup toplantısında yine tekrarladı ve açıkça tavrını koydu: “Tayyip Erdoğan anayasaya göre bir daha aday olamaz. Anayasayı tanımazlık ve muhtemel adayların tasfiyesine benzer uygulamalar devam ederse, yapılacak tek şey cumhurbaşkanlığı seçimlerinin boykot ve protesto edilmesidir.”

CHP yönetiminin bu iki net cümleyi söylememesinin nedeni nedir? Bunca yıl sonra, aksi yöndeki onca kanıta karşın, AKP ile “mertçe” ya da Özel’in daha önce söylediği gibi “namuslu bir seçim” yapılabileceğini düşünmesinin dayanağı nedir?

Bunu bilmeye hakkımız var!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları