Öztin Akgüç

Atatürk evrensel önder

10 Kasım 2021 Çarşamba

Atatürk, yalnız ülkemizin değil, ezilmiş, mazlum ulusların da bağımsızlık, özgürlük, emperyalizmle savaşımın evrensel önderi, timsalidir. Ülküsünü gerçekleştirmeye yönelik eylem ve uygulamalarla desteklenmeyen Atatürk övgülerini, fazla etkili ve işlevsel görmemek, resminin ters asılmasını, gençliğe hitabesinin lağım kapağı yapılmasını, büstlerinin çöplüğe atılmasını, heykellerinin kırılmasını, hutbelerde adının anılmamasını da yadırgamamak gerekir. Ne yazık ki ülkemizde, bağımsızlık savaşının başlangıcından itibaren, bağımsız devlet vatandaşlığını içselleştirememiş, Türkiye’yi benimsememiş, işgalci güçlerle işbirliği yapmış, dostluk cemiyetleri kurmuş, din istismarından çıkar sağlayan bir kitlenin var oluşu yadsınmamalıdır. İnsani artamlardan yoksun kitlenin, zaman içinde eğitimle eritilmesi hedeflenmelidir.

Milli Mücadele’nin önderi Mustafa Kemal Paşa’nın amacı, tam bağımsız, uluslararası saygınlığı olan, halkın egemen olduğu ulus devleti oluşturmaktır. Bir ülke, bilim insanları, sanatçıları, düşünürleri, donanımlı devlet adamlarıyla saygınlık kazanır, kalkınır, bağımsız varlığını sürdürür. Tanrı vergisi olağanüstü yetenekler dışında bilim insanları, sanatçılar, düşünürler, donanımlı devlet adamları eğitimle yetişir.

Eğitim, etik, kültürel, teknik bilgilerle donanım sağlayarak, bireyin kişiliğini, becerilerini, yaratıcılığını geliştirir, toplumsal yaşama etkin biçimde uyumunu sağlar, özgüvenini ve ekonomik gücünü artırır. Toplumun her katmanının çocuklarına nitelikli eğitimle fırsat eşitliği sağlanarak toplumsal amaçlara ulaşılabilir.

Eğitim, kuruluş sonrası Cumhuriyet hükümetlerinin önceliği olmuştur. Olanaksızlıklara karşı yurtdışına eğitim amaçlı eleman gönderilirken, özellikle köy çocuklarının yetiştirilmesine önem verilmiş, özen gösterilmiştir. Köy çocuklarının eğitim gereksinimini karşılamak üzere 22 Mart 1926 tarihli 769 sayılı Maarif Teşkilatı Kanunu’nda gündüz ve yatılı olarak öngörülen köy okullarının, başlangıçta üç yıl olan eğitim süresi beş yıla çıkarılmıştır. 1950 sonrası DP iktidarı döneminde savsaklanan köy okulları yapımı, 1961 yılında çıkarılan 222 sayılı İlköğrenim ve Eğitim Yasası ile hızlandırılmıştır. 1960’lı yıllarda devlet bütçesinden köy okullarına sağlanan destek, pay yüksek iken 1970 ve özellikle de 1980 sonrası bu pay giderek azaltılmış, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından “Kendi okulunu kendin yap” sloganıyla da köy okulları projesi bir şekilde fiilen sonlandırılmıştır.

Köy okullarının eğitmen ihtiyacını karşılamak üzere 1931 ve 1935 CHP kurultaylarında, askerliğini onbaşı ve çavuş olarak yapmış yetenekli gençlerin, köy okullarında eğitmen olarak görev yapmaları kararlaştırılmıştır. Uygulamanın başarılı sonuçları üzerine Saffet Arıkan’ın Milli Eğitim Bakanlığı döneminde konu, 3238 ve 3704 sayılı yasalarla 1939 yılında kapsamlı olarak düzenlenmiştir. Altyapısı hazırlanan proje, İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde, Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından, İsmail Hakkı Tonguç düzenlemesiyle 1940 yılında Köy Enstitüleri olarak gerçekleştirilmiştir. Çok partili siyasal yaşama geçildikten sonra klasik öğretmen okuluna dönüştürülen Köy Enstitüleri, 1950 sonrası işlevlerini tümüyle yitirmişlerdir. Sağcı iktidarlar, kendi ikballeri açısından tehlikeli gördüklerinden köy çocuklarının eğitilmesini askıya almıştır.

AKP döneminde eğitim, donanımlı birey yerine, kendi ideolojisine uygun yandaş yetiştirmeye yöneltilmiştir.

Atatürk’ün ülke için belirlediği amaca, ancak iyi eğitilmiş, etik değerleri olan, kamu yararı gözeten, özverili, onurlu bireylerin katkısıyla, çabasıyla ulaşılabilecektir. Ülkenin öncelikli sorunu, gençleri, din tacirlerinin, işbirlikçilerin, sözde vakıfların iğvasından, ayartışından kurtararak donanımlı olarak eğitmektir. AKP her alanda olduğu gibi vakıf kurumunu da çarpıklaştırmış, itibarsızlaştırmıştır. Vakıftan kamu hizmetlerine katkı sağlanacağına, kamudan sözde vakıflara kaynak aktarılmıştır. Haksız kaynak aktarımının da düzeltilerek sağlanacak kaynağın da eğitime ayrılması gerekir.

Atatürk’ün ölüm yıldönümlerinde görev, onu anmak değil, tam bağımsız, kalkınmış, saygın, ulusal egemenliğe dayalı Cumhuriyet ülküsüne ulaşmak için çaba harcamak, savaşım vermek olmalıdır. Eğitim, Atatürk’ün belirlediği amaca ulaşmak için en etkili araçtır. Atatürk’e gönül, minnet borcu, ancak ülkeye özverili olarak hizmet ederek ödenebilir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

DEM’e gülücükler 6 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları