Olaylar Ve Görüşler

Yeni ‘açılımın’ ideolojisi: Saray milliyetçiliği - Kaan Eroğuz

16 Ocak 2025 Perşembe

Modern Türk milliyetçiliğinin önemli düşünürlerinden Yusuf Akçura, milliyetçiliği ele aldığı çalışmalarında iki tür milliyetçilikten bahsetmektedir. Akçura’nın, “demokratik milliyetçilik” ve “emperyalist milliyetçilik” kavramları ekseninde ele aldığı konu, milliyetçilik anlayışlarının farklı türlerde ortaya çıkabileceğini gösterdiği gibi, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin yaslandığı millet ve milliyetçilik anlayışının da anlaşılmasını sağlamaktadır. Bu kapsamda, Kemalist milliyetçilik anlayışını da içeren demokratik milliyetçilik; tüm dünya milletleriyle birlikte, eşit haklar temelinde bağımsız yaşamayı esas alan, ulus egemenliğine dayalı bir milliyetçilik anlayışını nitelemektedir.

REJİM DÖNÜŞÜMÜ

Bu milliyetçilik anlayışı, 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Genç Osmanlılar ile başlayan Jön Türklerle devam eden ve Cumhuriyetin kurucu kadroları tarafından 1923 Devrimi ile taçlandırılan uzun bir mücadelenin içerisinde şekillenmiştir.

Tarihsel olarak baktığımızda, çağdaş Türk milliyetçiliğinin; egemenliğin, tek adama dayanan ve sarayın etrafında kurumsallaşan devlet idaresi anlayışından kopartılıp millete verilme mücadelesini nitelediğini ve bunun üzerinden yükseldiğini görmek olanaklıdır. Namık Kemal’lerden, Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp’lere varan aydın mirasımıza baktığımızda, ulus bilincinin yeşermesine katkı sunmuş tüm düşünürlerin dönemin saray hükümeti tarafından sürülmeleri, hapse atılmaları ve yayınlarının yasaklanmaları saraya karşı verdikleri bu mücadeleden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla, 1876, 1908 ve 1923 tarihlerinde cisimleşen milli demokratik devrim atılımlarımızın, demokratik milliyetçiliğin ve bu anlamda çağdaş Türk milliyetçiliğinin gelişmesine katkı sunduğunu ve gelişim çizgisinin de egemenliğin saraydan alınıp millete verilme mücadelesi üzerinden şekillendiğini söyleyebilmek gerekir.

Türkiye, 2017 yılında yapılan referandumla birlikte bir rejim dönüşümü yaşamıştır. Egemenliğin saraydan alınıp millete verilmesiyle ilerleyen devrimci süreç, bir karşıdevrim saldırısının nihai aşaması olarak tersine dönmeye başlamış ve yeniden tek adama dayalı, sarayın etrafında kurumsallaşan bir devlet idaresi oluşturulmuştur. 

İronik ve tarihsel gelişimini hiçe sayan bir şekilde, milliyetçiliğin temsiline soyunan kimi siyasi aktörler rejim dönüşümünde aktif rol almış ve saray rejiminin kurumsallaşmasına katkı sunmuştur. Bugün yine aynı aktörler, 2023 seçimleri sonrası başlayan ve Suriye’de BAAS rejiminin çöküşüyle birlikte hızlanan “yeni açılım” süreçlerinin koçbaşılığını yapmaktadır.

‘DEMOKRATİK MİLLİYETÇİLİK’

Yusuf Akçura’nın milliyetçilik anlayışından hareketle, bu tür bir milliyetçiliğin, Cumhuriyetin kurucu felsefesi olan demokratik milliyetçilik anlayışıyla bağdaşmadığı, aksine onun tarihsel ve ideolojik misyonunun tam tersi bir anlayışı içerdiği kolaylıkla görülebilmektedir. ABD ve NATO’nun bölgemizdeki siyasi hedefleriyle uyum içinde olan yeni açılım süreçleri, bölge ülkelerin toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını hedef aldığı gibi ülkemizin bütünlüğünü ve bağımsızlığını da tehlikeye atmaktadır. IMF ayarlı ekonomi politikalarıyla ulusun açlığa ve yoksulluğa itildiği bir süreçte, söz konusu politikaların ulusun refahını ve çıkarını değil, saray rejiminin devamlılığını ve sürecin perde arkasında gerçekleşen kirli pazarlıkları esas aldığı anlaşılmaktadır.

Bu gerçeklik ışığında, gerçek yurtseverlerin ve milliyetçilerin, tekrarlanan yeni açılım süreçlerine karşı uyanık olması gerekmektedir.

KAAN EROĞUZ
ARAŞTIRMACI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları