Öztin Akgüç

Kalkınmayı engelleyen yanılgılar

08 Ocak 2025 Çarşamba

Öğretide kalkınma modelleri olduğu gibi; karşıt kalkınmanın ayartılarla engellendiğini açıklayan, savunan görüşler de vardır. Kalkınmanın engellediği modeller içinde yaygın olanı “The false paredigm model”, yanlış paradigma modelidir. Modelin özü, gelir düzeyi yüksek ekonomilerin iktisatçılarının, uluslararası finansman kurumlarının, uzmanlarının; gelişmekte olan ülkelere önerdiği politikaların, stratejilerin yanıltıcı ve aldatıcı olması, ülkelerin koşullarına uygun olmaması nedeniyle kalkınmayı engellemesidir.

Ülkelerin bu yanlış önerilerin, aşılamaların, zorlamaların ayartısına (iğvasına) kapılarak yanılgıya düşerek politika, strateji belirlemeleri ve izlemeleri kalkınmayı engellemektedir.

Ülkenin elitleri, üst düzey kamu görevlileri, işveren sendikaları, kapitalist ülkelerde eğitim almış olanlar, yeterli bilgiye de sahip olmadan sağlıksız gösterişli modelleri, önerilerin büyüsüne kapılarak çoğu kez önsel (apriori) irdelemeden benimseyerek uygulamaya kalkışmaları ülkenin kaynak kaybıyla sonuçlanmaktadır.

Çokuluslu Batılı firmalarla iş ortaklığı kuran, yabancı sermayenin öncüsü olarak davranan uluslararası finansal kurumların önerilerini, kapitalist ekonomi öğretisinin dogmalarını benimseyen, uygulayan, emperyal güçlerce desteklenen işbirlikçi komprador (comprador group) olarak tanımlanan; iş insanları, yöneticiler, politikacılar, kalkınmanın engellerinden olmaktadır.

Serbest pazar ekonomisi dogması altında liberalleşme, sermayenin teşviki, özelleştirme, kamunun mülksüzleştirilmesi, devlet düzenlemelerinin azaltılması, ithal ikamesi yerine ihracat önceliği, altyapı projelerinde kamu özel işbirliği (KÖİ) önerileri, uygulamaları, kalkınmayı engellediği gibi gelir dağılımını da bozmakta, toplumsal barışı olumsuz etkilemekte, demokratik düzenin de altını oymaktadır.

Yanlış model paradigmasının ekonomik olarak gelişmiş, gelir düzeyi yüksek ülkelere bağımlılık, bu ülkelerin başatlığı gibi (dependence dominand) ulusal egemenliği kısıtlayan etkileri de olmaktadır.

Ülkemiz, yanlış ekonomik model seçilmesi, uygulamasının; dışa bağımlılık, ikili yapı oluşması, kronik enflasyonla birlikte işsizlik gelir ve servet dağılımının bireyler, gruplar, bölgeler itibarıyla daha da bozulması; sürekli dış ticaret ve bütçe açıkları vermesi iç ve dış borçların artması düşük belki de negatif büyüme hızı gibi sonuçlarını da yaşamaktadır.

Ülke, askeri darbe, Turgut Özal’ın iktidara getirilmesiyle, dış telkinlerle planlı ekonomiden neoliberal serbest pazar ekonomisine geçmiş, ekonomik başarısızlığın yanı sıra emperyal güçlerin başatlığının politik etkileriyle de ulusal egemenliği, bağımsızlığı da zedelenmiştir.

Türkiye için emperyal güçlerle yakın ilişkiler, AB üyeliği, ABD ile stratejik ortaklık, değer önceliği olamaz. Ülke dış odaklara mesafeli olmalı, kamu ağırlıklı planlı ekonomi modeline dönmelidir. Türkiye AB’nin çöplüğü, Trump’ın seviyesiz, hadsiz söylemlerinin muhatabı olmamalıdır. Yaptırım tehdidine, bir şekilde karşı yaptırımla misilleme yapılmalıdır.

Devlet, kamulaştırma yoluyla değil, vergi, kredi, sermaye artışı, taban ve tavan fiyat belirlemeleri, KİT kurarak, ekonomide yönlendirici ve üretici olarak etkili olur. Türkiye, yanlış, taraflı ideolojik dış telkin ve zorlamalardan kurtulmalıdır.

Ülkede Cumhuriyeti, vatandaşlığı, içselleştirememiş geniş bir kitle ile işbirlikçi bir grubun kalkınmada engelleyici rol oynadığı dikkate alınmalıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hukukun işlevsizleşmesi 25 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları