Olaylar Ve Görüşler

Bilim kurulu açıklama yapmalı

20 Mart 2020 Cuma

Prof. Dr. İbrahim Kaya / Sosyolog

Yaşamımız her daim bir problem çözme uğraşısı içermektedir. Problem çözmek için ise bilgiye ihtiyaç duyarız. Bu bilgiyi öğretmenimizden, babamızdan, arkadaşımızdan veya geleneksel/dinsel otoriteden aldığımız durumlar vardır. Bazı problemleri de bizzat kendi hayat deneyimimizden faydalanarak çözeriz. Yani bir problem çözme ihtiyacımız veya mecburiyetimiz, bizim toplumsal çevremizde yer alan aktörlere danışmamızı veya bizzat kendi tecrübelerimizin ışığında karar vermemizi gerektirmektedir. Her iki durumda, bir tür bilgiyi kullandığımız yani problemi bilgi vasıtasıyla çözdüğümüz vakadır. Ancak, kullandığımız her bilgi türü veya tecrübe her problemi çözemez. Özellikle çağımızda problem çözmek, çoğu durumda, belirli bir bilgi türüne başvurulmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Bu bilgi türü bilimsel bilgidir. 

Anthony Giddens’a göre, çağımızı önceki çağlardan ayıran en temel olgulardan birisi, bilirkişiliğe duyulan güven ve buradaki potansiyel risktir. Riskin merkezi konumda bulunduğu çağdaş toplumda yurttaşların bilirkişilik kurumuna ve uzmanlara/bilenlere güven duymaları bir zorunluluktur. Örneğin, nükleer patlama olasılığıyla ilgili meselede, geleneksel olarak üretilmiş bilgiye değil nükleer enerji üzerinde uzmanlığı bulunan bilirkişiye güveniriz. Bilirkişiliğin kurumsallaştığı ve güven-risk dengesinin merkezi öneme haiz olduğu çağdaş toplumda kuşkusuz bilimin konumu ve işlevleri üst düzeydeki değere işaret etmektedir. 

Kuşkusuz gelenek, sağduyu, aile, dar toplumsal çevre, bazı durumlarda problemi çözmemizde işlevsel olabilir, ancak bilimsel bilgiye/bilirkişiliğe dayanan problem çözmemizde bizi yarı yolda bırakmakla kalmaz, ama daha önemlisi yanlış yola sapmamıza neden olur. Artık, mahallemizdeki sözü dinlenen amcaya, ilçemizdeki saygıdeğer öğretmene, ilimizdeki tuttuğunu koparan siyasetçiye değil ama bilim insanına güvenmemiz, günümüz dünyasındaki güvene esas oluşturmaktadır. Koronavirüs salgını bu bağlamda ele alındığında, muhakkak, görüyoruz ki Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyelerine duyulan güvenin yüksekliği aşikâr. Tüm dünyayı ve ülkemizi ciddi olarak tehdit eden virüsle ilgili olarak kaç kişi bilimsel bilgiye sahip bilirkişiler dışındaki aktörlere veya kendi tecrübelerine güven duyuyordur? Muhakkak, her dönemde, bilimsel bilgiye alternatif olma iddiasındaki bilgi türlerine inananlar bulunur ama özellikle salgınlar gibi yüksek risk içeren olgularda bilimsel bilgiye güven doruğa yükselir. Bu durum da esas itibarıyla bir başka gerçekliğe işaret etmektedir: içinde yaşadığımız dönemin sorunlarıyla baş etmek, bilimin toplumda bulduğu karşılığın oranına dayalıdır. Yani eğer “bilimselleşmiş” bir toplum söz konusuysa, sözü edilen sorunlarla baş etmek daha kolay iken, aksi durumda sorunların üstesinden gelmek olası olmayacaktır. 

İnsan-doğa ilişkisi ve bilim

Esas itibarıyla, insanın doğayla olan ilişkisinin (ya da mücadelesinin) getirdiği sonuçların parçası olan sorunlar, yine insanın doğayla olan ilişkisi çerçevesinde çözülebilecektir. İnsanlık tarihi, insanın doğayla olan ilişkisinden bağımsız ele alınamaz; insan-doğa ilişkisi, insanlık tarihinin temel dinamiklerindendir hatta muhtemelen en temel dinamiğidir. Buradaki asıl mesele, hedeflerin gerçekleşmesi için yani daha iyi yaşamak, daha uzun ömürlü olmak, daha çok üretmek için bilimsel bilginin insanın doğa karşıtlığı bağlamında işlevselleşmiş olmasıdır. İnsan kendisini doğanın dışında hatta üstünde konumlarken kuşkusuz doğa yasalarının bilgisine sahip olan yani bilen varlık olarak hareket etti ve ediyor. Bu gelişme olmasaydı, gerçekten de, insanlık tarihi veya daha doğru bir ifadeyle uygarlık mümkün olmazdı. Bu ilerlemenin adıdır ve bu ilerlemenin arkasında bilim çok merkezi bir konuma ve role sahiptir. Bugün aynı bilim, insanın doğaya müdahelesinin getirdiği sonuçlarla nasıl baş edebileceğimizi de gösteren bilgi türüdür. Scott Lash’ın söylediği gibi “bize modernliği bilim verdi” ve bugün ikinci modernliğin temelinde de bilim var. Kendi yarattığı sorunsal sonuçlar üzerinde düşünmek zorunda olan modernliğin bu düşünümselliği de bilime dayanmakta ve onu gerektirmektedir. 

Bilimsel bilgiye yönelik itham hatta ona karşı savaş önemli ölçüde teknoloji üreten bilimin belirli bir ideolojik anlayışı meşrulaştırdığı, bir tercih olduğu şeklindeki eleştirel değerlendirilmesine dayanmaktaydı. Bilimin bizzat kendisinin bir anlayışı, bir tercihi simgelediği ve bu simgenin hâkim olmak, kuşatmak, yönetmek, sömürmek hedefinden bağımsız olmadığı şeklindeki karşı anlayış bir eleştiri olmaktan ziyade bir ithamdı ve neyseki bugün gelinen noktada bu itham önemli ölçüde toplumlar tarafından “alaşağı edildi”. Geleneksel, ideolojik, dinsel bilgilere veya sağduyuya, tecrübeye dayanan bilgiye karşıtlık olarak değil ama problem çözmede hepsinden farklı bir yönteme sahip olan bir bilgi üretici etkinlik olarak bilim, çağdaş toplumun güvenmek zorunda olduğu yegâne kurumdur ve elbette bu güven kendi içinde de risklere sahiptir. Korona salgınına karşı önlemler çerçevesindeki etkinlikler içinde Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyelerinin toplantısı ve kamuoyuna açıklama yapması, en öncelikli yere sahipse ve toplum ağırlıklı olarak bu bilgiye yani bilimsel bilgiye önem atfediyorsa, bu önemli bir gelişmişliğin ifadesidir ve kıymeti bilinmelidir. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları