Olaylar Ve Görüşler

İçme sularında zararlı etkenler - PROF. DR. BEKİR S. KOCAZEYBEK

31 Aralık 2024 Salı

Küresel düzeyde su varlığı yaklaşık 1.4 milyar km3 olup bu suların yüzde 2.5’i tatlı sudur. Bu kadar sınırlı bir kaynakta bulunan tatlı suların giderek artan dünya nüfusu ile tüm dünyayı tehdit eden iklim değişikliği ve küresel ısınmanın oluşturduğu baskılar karşısında yetmeyeceği aşikârdır. Su kıtlığı/ stresi giderek ciddi boyutlara varan birçok ülkenin ortak sorunu olup su kaynaklarının verimli, akılcı ve sürdürülebilir şekilde kullanılması gerekmektedir.

Ülkelerin akılcı ve ortak akla uymayan non-entegre su yönetim stratejileri ve su tüketicilerinin tasarrufa dayanmayan bilinçsiz kullanımlarının sonucu bu kadar yaşamsal bir molekül, ülkeleri adeta su paylaşım savaşları noktasına getirmiştir. Enerji ve petrol kaynaklı gelişen bölgesel savaşların yakında su paylaşım savaşlarına dönmesi hiç şaşırtıcı olmayacaktır.

İnsanlığın bu felaketi yaşamaması, su ve gıda güvenliğini sürdürülebilir olarak devam ettirebilmek için suyun miktar ve kalite bakımından korunması için uluslararası resmi kurumlar (WHO, ABD/ EPA-Çevre Koruma Ajansı, AB/EEA, Avrupa Çevre Ajansı) ve ulusal resmi otoriteler (çevre ve sağlık bakanlıkları) yapılan birçok bilimsel çalışma doğrultusunda içme ve kullanım suyu kalite standartlarını içeren rehberlerini geliştirerek yayımlamaktadırlar.

İNSAN SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR

Gerek 1965’ten beri WHO’ya bağlı IARC (uluslararası kanser ajansı) rehberleri gerek 2000 yılından bu yana su koruma politikalarına yön veren AB/ EEA öngördüğü su çerçeve direktifleri doğrultusunda bazı mikrobiyal ve yeni kimyasalların insan sağlığı bakımından özellikle kanser gelişimi yönünden ciddi riskleri dikkati çekmektedirler. IARC rehberine göre birinci derece kanserojen ajanı olarak tanımlanan ve insanlarda bilimsel olarak kanıtlı mide kanseri ile MALT lenfoma gibi kanserlerin gelişimine nedeni olarak gösterilen Helicobacter pylori bakterisi insanlara özellikle çocuk yaşlarda ağızdan su ve gıdalarla bulaşabilmektedir. Bir diğeri ise içme suyunda bulunabilen ve kanser oluşturduğu ileri sürülen, 2022 AB Çevre Direktifleri doğrultusunda üye ülkelere içme sularındaki düzeylerinin ölçülmesi için direktif verilen 4 bin 700’den fazla alt grubu bulunan kimyasal molekül olan PFAS’dır (Per-Polyfloroalkil maddesi).

2023’te AB’ye üye ülkelerde içme sularında incelemesi yapılan ve aday ülkelerde ise 2024 yılında başlatılması öngörülen PFAS ve kapsamlı alt türlerinin analizleri ülkemizde yaşanan Kahramanmaraş depremi gerekçesiyle ilgili bakanlık tarafından başlatılamamış, halen analize dönük ölçüm optimizasyon çalışmalarının tamamlanmasına -İSKİ’de dahil- uğraşılmaktadır.

SONSUZ KİMYASALLAR

Son yıllarda insan sağlığı bakımından son derece ciddi olarak gündemde olan PFAS kimyasalları zamanla insanların vücudunda ve çevrelerinde birikmekte, uzun süre buralarda kalarak “sonsuz kimyasallar” olarak da bilinmektedirler. PFAS türevi sonsuz kimyasallar gündelik yaşamımızda yaygın olarak kullanılan teflon, fastfood ve unlu mamüller için kâğıt ve karton ambalajlarında, yangın söndürme köpüklerin, su tutmaz giysilerden suya dayanıklı makyaj ve kozmetik ürünlerinde, yağa, suya ve grese dayanıklı malzemeler ve tekstil ürünleri olarak tasarlanmış ürünlerin üretiminde kullanılmaktadır.

ATSDR (zehirli maddeler ve hastalık ajansı) üretimi ve kullanımı sürecinde PFAS’ın sulara toprağa ve havaya geçebildiği ve çok uzun süre bozulmadan çevrede kalabildiğini ileri sürmektedir. Çevreden, sulardan-topraktan, EPA tarafından belirlenen seviyelerin üstünde moleküler PFAS’a maruz kalan bireylerin vücutlarındaki birçok organ ve doku sistemlerindeki hücrelerin yüzey reseptörleriyle etkileşime girerek ciddi bozulmalar meydana getirdiği bilinmektedir. Bu yolla başta kardiyovasküler sistem hasarı, testis ve böbrek kanseri, karaciğer, tiroit ve ülseratif kolit hastalıkları ile yüksek kolesterol ile seyreden damar hastalıkları ve gebelik kaynaklı tansiyon hastalıklarına neden olabileceği ileri sürülmektedir.

GÜVENLİ SUYA ULAŞMAK

İstanbul’a içme suyu temin eden 12 ham su kaynağına dönük hem mikrobiyal H. pylori bakteri varlığı hem PFAS alt türü PFOS (Per-Florooktan Sülfonik Asit ve türevleri) incelemeleri 2023-2024 yılları arasında İSKİ-Üniversite işbirliği (İÜ-C Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, İÜ Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü ve Kırklareli Üniversitesi Tıp Fakültesi) kapsamında bu üniversitelerden araştırmacılar tarafından yapıldı. Yapılan bu bilimsel araştırmalara göre tüm ham su kaynaklarında uluslararası kabul gören en son teknolojik özel moleküler yöntemlerle (ddPCR, qPCR ve NGS) canlıaktif H. pylori bakterisi belirlenmedi. Aynı yıllar arasında İSKİ’nin akredite atık su laboratuvarında ilgili bakanlığın Nehirler ve Göller Yönetmeliği’ne göre son 24 aylık verilerde PFOS düzeyleri şöyle saptanmıştır; yıllık ortalama-çevresel kalite standardı (YO-ÇKS) olarak: hem 2023 hem 2024’te 0.00065 mikrogram/ml olarak saptanmıştır. Bu düzey yönetmeliğe göre normal standartlar içindedir.

Sonuç olarak İstanbul’da yaşayanların içme ve kullanma amaçlı tükettikleri 12 ham su kaynağında insan sağlığını tehdit edici (özellikle kanser gelişimi yönünden) çok önemli iki etkenden mikrobiyal H. pylori bakterisi yapılan incelemelerde belirlenmemiştir. Ayrıca diğer sağlığı tehdit edici PFAS alt türü PFOS kimyasalı da son iki yıllık verilerle İSKİ sularındaki düzeyi ulusal ve uluslararası standartlar içerisinde bulunmuştur (AB direktifleri doğrultusunda 2025 yılında İSKİ sularında PFAS’ın diğer önemli alt türleri de içme sularında inceleme çalışmaları başlatılacaktır). Bu sonuçlar İSKİ içme suyu kaynaklarının hem konvansiyonel temelli-fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik özellikleri bakımından var olan “güvenli su” özelliğine ek olarak günümüzde insan sağlığını çok ciddi tehdit edici bu iki önemli etkeni içermemesi nedeniyle daha da güvenli olduğunu ortaya koymuştur.

PROF. DR. BEKİR S. KOCAZEYBEK

İÜ-C, CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları