Olaylar Ve Görüşler

Ortadoğu’da nükleer gölge - Deniz Öztürk

28 Aralık 2024 Cumartesi

Ortadoğu, jeopolitik dinamikleri, tarihsel güç çekişmeleriyle her zaman küresel siyasetin en hareketli noktalarından biri olmuştur. Ancak bu kez denklemi değiştiren yeni bir faktör var: İran yönetiminin nükleer program. Tabii İran’ın nükleer faaliyetleri sadece Ortadoğu ile sınırlı kalmayarak uluslararası barış ve güvenlik gündemini de etkilemektedir. Peki İran bu hareket ile neyi hedefliyor? Bölgesel yansımaları ne olacaktır?

İran’ın nükleer stratejisi, 1970’li yıllarında başlayıp ve büyümesini sürdürmüş 2000’li yıllarında ise küresel çapta krize dönüşmüştür. Her ne kadar İran, NPT kapsamındaki yükümlülüklerine sadık olduğunu ve nükleer enerjiye barışçıl hedeflerle kullanmayı amaçladığını ileri sürse de ABD ve AB başta olmak üzere uluslararası toplum, bu programın nükleer silah geliştirme amacı taşıdığına ilişkin şüphelerini açıkça dile getiriyor. ABD ve Batılı ülkelerin İran’ın nükleer potansiyelini sınırlamak için uzun yıllar süren yaptırımları, İran ekonomisini derinden sarstı ve ülkeyi diplomatik çözümler aramaya yöneltti. 

2015 yılında imzalanan Ortak Kapsamlı Eylem Planı (The Joint Comprehensive Plan of Action), başlarda tansiyonu düşürse de ABD’nin tek taraflı olarak anlaşmadan çekilmesi, İran’ın nükleer çalışmalarını yeniden hızlandırmasına neden oldu. Günümüzde ise bu anlaşmayı tekrar yaşama geçirme çabaları, taraflar arasında güven problemi yarattığından önemli bir belirsizlik mevcut. 

GÜVENLİK VE EKONOMİ

İran’ın nükleer faaliyetleri, bölgeyi ve dünyayı etkileyen bir kriz alanı, Çin ve Rusya, İran’ın haklarını savunurken bu adımların uluslararası hukukla uyumlu ve bölgesel güvenliği gözetir şekilde ilerlemesi gerekiyor. Suudi Arabistan, için İran’ın nükleer faaliyetleri mezhep temelli bir güç mücadelesinin parçası olarak yorumlanırken, İsrail içinse ulusal güvenlik açısından ciddi bir tehdit olarak algılanıyor. 

Türkiye, İran’la olan tarihsel ve komşuluk ilişkilerinin yanı sıra uluslararası hukuku gözeten bir duruş sergileyerek bu zorlu süreci fırsata çevirebilir. İran ve Batı arasında uzlaşının sağlanması, sadece bölge için değil, Türkiye’nin güvenlik ve ekonomik çıkarları açısından da büyük önem taşıyor

İran’ın nükleer programına ilişkin kriz, diplomasinin hâlâ mümkün olduğunu gösteriyor. Ortak Kapsamlı Eylem Planı’nın (The Joint Comprehensive Plan of Action) yenilenmesi ve daha kapsayıcı hale gelmesi, bölgedeki çatışma riskini azaltabilir. Dünya kamuoyunun desteği ve bölgesel aktörlerin akılcı politikaları bu sürecin seyrini değiştirebilir. 

Şu bir gerçek ki bu durum sadece İran’ın değil, tüm bölgenin geleceğini belirleyecek kritik bir noktadadır.

DENİZ ÖZTÜRK
SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER UZMANI



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları