Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
2025’te Türkiye ekonomisi - DR. ALİ TİGREL
Cumhuriyetimizin 101. yılında Türkiye ekonomisi ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlar; kronik ve yüksek seviyedeki enflasyon, artan ve yaygınlaşan yoksulluk, ikiz açıklar, yurtiçi tasarrufların yetersizliği, giderek ağırlaşan iç ve dış borçlar, yetersiz seviyedeki net rezervler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın para politikası kararlarına ve düşen CDS primine (kredi risk primi) rağmen yabancı kaynak girişinin yeterli ve beklenen seviyede olmaması, KKM (kur korumalı mevduat) ve KÖİ (kamu özel işbirliği) yükleri ve tüm bu sorunlara karşı kapsamlı, gerçekçi, yapısal reformlara ağırlık veren bir programın izlenememesidir.
Bu noktada vurgulamak gerekir ki ekonomi siyasetten ayrılamaz. Türkiye aynı zamanda çok sorunlu bir siyasi ortam içindedir ve bunun ekonomiye yansımaları tahminlerin çok ötesindedir. Yargının siyasetin etkisine girdiği, kuvvetler ayrılığının işlevini kaybettiği, ifade özgürlüğünün kısıtlandığı ve nihayet rejimin bir ölçüde otokrasiye dönüştüğü bir ortamda, karmaşık bir sistem olarak kabul ettiğimiz ekonominin sağlıklı bir değerlendirmesinin yapılabilmesinin kolay olmadığı açıktır.
DIŞ POLİTİKADAKİ DURUM
Türkiye aynı zamanda sıkıntılı bir dış ilişkiler dönemi yaşamaktadır. Bunun nedeni dış politika eksenindeki bazı tutarsızlıklardan doğmuştur. Bu yüzden Türkiye’nin dünyadaki saygınlığı ve güvenilirliği de olumsuz yönde etkilenmiş, çok ciddi bir sığınmacı ve mülteci sorunu başımıza bela olmuş, ülkemiz birçok ülkeyle sorunlu duruma düşmüştür. Sonuçta ekonomi yönetimine duyulan güven sarsılmış, ülke risk primi olumsuz etkilenmiş, ciddi düzeyde yabancı sermaye Türkiye’den çıkmış, dış kredi faizleri artmış, Türkiye’nin dış borçlarını döndürmesi zorlaşmıştır.
2025 yılına yaklaşırken elimizde bulunan tüm verilere baktığımızda büyümenin istikrarsız bir yapıda olduğunu, ekonominin istihdam yaratma gücünün yeterli olmadığını, kamuda istihdam edilenlerin çalışan nüfusa oranının son 20 yıl içinde yüzde 75 arttığını, gelir dağılımının ücretliler aleyhine dikkat çekici ölçüde bozulduğunu ve orta sınıfın neredeyse yok olduğunu, bir yıllık dış finansman ihtiyacımızın 250 milyar doları aştığını, merkezi yönetim bütçesinin endişe verici bir görünüm sergilediğini, vergi adaletsizliğinin devam ettiğini, Hazine’nin iç ve dış borçlanma ihtiyacının arttığını ve iç tasarrufların yeterli olmaktan çok uzak olduğunu görmekteyiz.
KRİZDEN NASIL ÇIKILIR?
Yukarıda kısaca ifade etmeye çalıştığımız durumdan yola çıkarak şu önlemler ivedilikle alınmalıdır:
- Ekonomide istikrar için iç ve dış dengeleri birlikte sağlamak, halkın refah seviyesini yükseltmek ve toplumun her kademesine yaymak, yüksek katma değerli üretimle yaratılan geliri adil paylaşmak, yoksulluğu ve açlığı ortadan kaldırmak öncelik olmalıdır.
- Ekonomide devletin öncülüğünde “planlı karma ekonomi modelini” esas almak gerekmektedir. Ancak bu şekilde sürdürülebilir ve kapsayıcı bir kalkınma stratejisiyle ve yatırım, istihdam, verimlilik ve teknoloji eksenli bir dönüşümle, Türkiye’yi orta-uzun vadede “orta gelir tuzağından” kurtarıp “yüksek gelirli ülkeler” arasında sağlam bir konuma getirmek olanaklı olabilir.
- TCMB, TÜİK ve BDDK’nin bağımsızlığı mutlaka sağlanmalıdır.
- Devlet Planlama Teşkilatı yeniden kurulmalıdır.
- Kamu atamalarında liyakat temel kriter olmalıdır.
- Toplam faktör verimliliğinin büyümeye katkısı mutlaka artırılmalıdır. Yurtiçi katma değer ve rekabet artışına dayalı yatırımlar ve ihracata dayalı bir büyüme yapısı desteklenmelidir. Ancak bu sayede büyümenin sürdürülebilirliği sağlanabilir, potansiyel büyüme hızı yukarıya çekilebilir, üretim yapısı ithalata aşırı bağımlı olmaktan kurtarılabilir ve ekonomi sürdürülebilir bir dış denge yapısına kavuşabilir.
- Firmaların ve özellikle de KOBİ’lerin finansmana erişimi artırılmalıdır.
- Kamu-üniversite-sanayi ve sivil toplum iş birliğine önem verilmelidir.
- Teşvik ve destekler bütüncül bir yaklaşımla uygulanmalıdır.
‘VERGİ TABANI GENİŞLETİLMELİ’
- Enflasyonla mücadele programı geniş bir yapısal reform paketi içinde uygulanmalıdır. Enflasyonla sağlıklı bir mücadelede birinci ön koşul, para politikasında kararlı bir duruş sergileyen, kredibilitesi yüksek bir merkez bankası ve kurumsal çerçevesi iyi çizilmiş, gerçekçi bir enflasyon hedefinin belirlenmesidir.
- Ciddi biçimde kötüleşen kamu mali dengeleri güçlü bir programla kontrol altına alınmalı, borç ve faiz yükünün sürdürülebilir seviyelerde tutulması sağlanmalıdır.
- Denetimden ve şeffaflıktan uzak Türkiye Varlık Fonu mutlaka kapatılmalıdır.
- Kamuda israfı önlemeye yönelik tasarruf programının uygulanması ciddi ve istisnasız kapsamlı olmalıdır.
- Vergi tabanı genişletilmeli, etkin denetim sağlanmalı, vergi istisna ve muafiyetleri en aza indirilmelidir.
- Gelir dağılımını iyileştirmek kapsamında dolaysız vergilere ağırlık verilmelidir.
- Kamu ihale kanunu ivedilikle değiştirilerek tüm kamu ihaleleri şeffaf ve kayırmacılıktan uzak bir anlayışla yapılmalıdır.
- İşsizlik sigortası fonunun amacı dışında kullanılması önlenmelidir. Kayıt dışılıkla etkin bir şekilde mücadele edilmelidir.
EĞİTİM, HUKUK VE SİYASET
- Mevcut KÖİ projelerinin tümü teknik, idari, hukuki ve yasama denetimine tabi tutulmalıdır. KÖİ projeleri Kamu İhale Kanunu kapsamına alınmalı, yükümlülükler TL’ye çevrilmelidir.
- En güvenilir ve kalıcı finansman kaynağı olan yurtiçi tasarrufların artırılması, artan yurtiçi tasarrufların üretken yatırımlara yönlendirilmesi ve israfın azaltılması çok önemlidir. Bu bağlamda, gerçekçi bir faiz ve kur politikasıyla tasarruflar özendirilmelidir.
- Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmanın önemli bir dayanağı genç nüfusun beceri düzeyinin değişen işgücü piyasası koşullarına uyumunu sağlamaktır. Bu bağlamda eğitim kalitesinin yükseltilmesi öncelikli bir zorunluluktur. Türkiye’nin geleceği için çağdaş bir eğitim sisteminin yaşamsal derecede önemi olduğu açıktır.
Sonuç olarak Türkiye’nin içinde bulunduğu ciddi ekonomik krizden çıkması olanaklıdır. Ancak bilinmelidir ki bu iş kolay olmayacaktır. Zaman alacak, çok ciddi fedakârlıklar gerekecektir. Bu bağlamda atılması gereken adımları özetlemeye çalıştık.
Unutmayalım ki ekonominin düzlüğe çıkmasının ön koşulları çağdaş bir demokrasinin gerektirdiği ortamın yeniden tesis edilmesi, başkanlık sisteminin en doğru şekilde parlamenter sisteme çevrilmesi, geleceğin inşası için evrensel değişim ve gelişmeleri yakalayacak bir eğitim sisteminin oluşturulması, kuvvetler ayrılığına işlerlik kazandırılması ve yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının teminat altına alınmasıdır.
DR. ALİ TİGREL
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- ATM’lerde yeni dönem başlıyor
- Tartıştığı kişilere ateş açtı: 2 ölü, 2 yaralı!
- Narin Güran cinayetinde yeni ses kaydı!
- AKP'den yeni sigara ve alkol düzenlemesi
- 'Güç kullanarak yeneceğiz'
- Altın için dikkat çeken '4 Aralık' uyarısı
- Suriye ordusu, Hama'da karşı saldırıya geçti
- Carlo Ancelotti'den Arda Güler kararı!
- Gözlerini buraya dikmişler!
- CHP'den Özel'in ifadelerine açıklama