Üstün Dökmen

İletişim atmosferi

05 Ocak 2025 Pazar

Evlerdeki, işyerlerindeki ve ülke çapındaki iletişimleri farklı ölçütlere dayanarak sınıflayabiliriz. Örneğin baskıcı, bağımlı kılıcı ya da demokratik iletişimler kurulabilir. Bu yazıda, hemen her ortamda kullanılan üç tür iletişim atmosferini tanımlamak istiyorum. Bunlar, söyleme, söylenme ve dinleme atmosferleridir.

SÖYLEME ATMOSFERİ

Evlerde, işyerlerinde, günlük yaşamın hemen her alanında olayları betimleriz ya da insanlardan bir şeyler isteriz. “Yemek hazır”, “Bir bardak su verir misin?”, “Toplantı tutanakları geldi mi?”, “Şu adresi biliyor musunuz?” diyebiliriz. Bezen de siyasetçiler “Önümüzdeki ay enflasyon düşecek” derler. Bütün bunlar olumlu veya olumsuz duygu ifadesi taşımayan nötr söylemlerdir, söyleme kategorisine girer. 

SÖYLENME ATMOSFERİ

Günlük yaşamda sıklıkla söyleniriz de. Hafifçe şikâyet etmekten tutun da sözel tacize varan bağırıp çağırmalarımız, kavgalarımız bu gruba girer. Örneğin erkeğin, “Bu ne ya! Ağız tadıyla bir maç izlememe izin vermiyorsun” diye bağırması veya kadının, “Gündüz işte, akşamları evde koşturup duruyorum, kendime ayıracak beş dakikam yok. İki şeyin ucundan tutsan ölür müsün?” demesi söylenme atmosferini oluşturur. İşyerinde amirlerin, apartmanlarda -sözde- apartman sakinlerinin, trafikte kendini haklı gören herkesin bağırıp çağırması, siyasetçilerin ekranlara çıkıp rakip partiye hakaret etmesi söylenme atmosferini yaratır.

Söyleme atmosferi işlerin yolunda gitmesini sağlarken söylenme atmosferi zaten yolunda gitmeyen işleri daha da zora sokar. Muhabbet muhabbet doğurur, öfke ise öfke doğurur. İki tarafın öfkesinin karşılıklı olarak yükselmesi sonunda cinayet bile çıkabilir ortaya. Öfke dibi belirsiz bir kuyudur.

Bazen anne babalar bağırmakta olan çocuklarına “Bağırma!” diye bağırırlar. Öfkeyi öfkeyle bastırmaya çalışan bu tavır belki kısa vadede işe yarayabilir ancak çocuk öfkeli anababayı rol modeli olarak alır ve uzun vadede öfkelenince yine bağırır. Ateşi ateşle söndüremezsiniz. Evde ya da okulda huzursuzluk yaratan çocuğu sakince dinlemeniz, gözlemeniz gereklidir. Unutulmaması gereken nokta şudur: Her disiplinsizlik sorunu aslında bir imdat çağrısıdır. Bazen sadece yakınlarınızı dinleyerek söylenme atmosferini sonlandırabilirsiniz.

Halk kitleleri bazı siyasetçileri sever. Bu siyasetçiler ise ülkeyi gerginlik politikasıyla yönetmek istiyorlarsa meydanlarda ve ekranlarda rakiplerine hakaret ediyorlarsa halk, çocuğun anne babasını model alması gibi bu öfkeli siyasetçileri örnek alır. Bazı kişiler kendi tuttukları partinin lideri hakaretler yağdırdığında, “Ne güzel taşı gediğine koydu” derler. Sözel olarak atılan taşlar giderek gerçek taşlara dönüşebilir.

Sürekli artan kadın cinayetlerinin pek çok nedeni olabilir. Geçim sıkıntısı, erkek çocuklara küçük yaşlardan itibaren sınır konulmaması nedenler arasında sayılabilir. Ancak bir başka neden ise ileri yaşta eşlerini öldürenlerin çocukluklarında öfkeli babalarını izlemiş olmalarıdır. Evin erkeği karısına sözel ve fiziksel şiddet uygularsa onu örnek alan oğlunun saldırganlığını ileride nereye kadar götüreceğini bilemeyiz. Kadın katillerinin çocukken evlerinde dayak yemiş olmaları ve babalarının annelerine saldırganlık sergilemiş olma ihtimalleri yüksektir. Bu konu araştırılmaktadır ancak daha sistematik ve kapsamlı araştırmalara ihtiyaç vardır.

DİNLEME ATMOSFERİ       

Çoğunlukla birbirimizi dinlemeyiz. “Oturup konuşalım” deriz ancak konuşma öncesinde iki taraf da kararını vermiştir, bu kararı karşı tarafa kabul ettirmeye çalışır. Bir de karşımızdaki konuşurken onu tam olarak dinlemeyiz, bir yandan onu dinlerken bir yandan da söz sırası bize geldiğinde vereceğimiz cevabı tasarlamaya başlarız. 

Pek çok ana baba yeterince ders çalışmıyor diye çocuğuna söylenir. Acaba kaç kişi çocuğuna “Ders çalışırken ne hissediyorsun” diye soruyor ve lafını kesmeden onu sonuna kadar dinliyor? Birçok annebaba “Niçin çalışmadığını biliyorum, aklı başka yerde” diye düşünebilir ancak bu bir tahmindir. Samimiyetle, sadece öğrenme amaçlı olarak ders çalışırken ne hissettiğini sorarsak hiç ummadığımız cevaplar alabiliriz.

Ailede eşler arasında ve işyerlerinde iş arkadaşları arasında da ön yargılı olmadan ötekini dinlemek, sadece dinlemek pek çok sorunun çözümüne yol açabilir. Aynı dinleme alışkanlığı bir ülkeyi yönetenler için de geçerlidir.

Osmanlı’da padişahlar bir isyanı bastırmakta zorlandıklarında ayak divanına çıkarlardı. Padişah Bâbüssaâde önüne kurulan tahta oturur karşısına gelen askerlerin veya esnafın yani ayak takımının sorunlarını aracısız olarak dinlerdi. Günümüzde Batı’da halkın protesto niteliğindeki mitingleri yasal güvence altındadır, o ülkelerde şikâyetlerini dile getirenleri polis nadiren dağıtır. Atatürk halkın arasına karışırdı, vatandaşlar eline şikâyet mektupları verirlerdi. Bu durum devletin vatandaşı dinlediği anlamına gelir. Emeklilerin, çalışanların, maden işçilerinin, çevrecilerin sorunlarını yetkililerin dinlemesi gerekir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İletişim atmosferi 5 Ocak 2025
Yeni yılda boyutsallık 29 Aralık 2024
Savaşta yılmazlık 22 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları