Aklımızdaki meret soru...

05 Ocak 2025 Pazar

Tövbe. Ekonomist falan değil. Ama neticeten o da “tek adam”.

Vekillikten merhabamız olan DEM Partililere, “usulünce” soruyoruz: “Sayın Öcalan’ın Cumhur İttifakı’na karşı tavrı ne olur?”

DEM Partililerin parti disiplini ve ağızlarının sıkılığı da AKP’lilerden farklı değil.

Uğur Mumcu’nun “yöntemi”ne yönelmek tek çare: “En doğru yanıt çoğu kez, açık kaynaklardadır!”

***

Öcalan güncel siyasetin içinde değildi. Kaldı ki çoğu kez tecritte yaşadı. Ecevit’in ve Bahçeli’nin desteğiyle “ipten alındığı” da malum.

“Bir kez daha seçilme derdi” olmadığı için de fazla yön değiştirmek zorunda kalmamıştı.

Siyasal bilgiler fakültesi öğrenciliği sırasında Cebeci’deki “Babanın Kahvesi”nde dönemin moda iskambil oyunu “king attıranlar” arasında idi.

Marksist, Leninist kızamığını o dönemde çıkarmıştı. Mahir’lerle Deniz’lerle dirsek teması bile olmuştu. Sonra kendi yanlış yolunun taşlarını kendi döşeyerek “yoldan çıkmıştı”.

Allah ve millet bağışlasın ister istemez dış güçlerin manyetik alanına girmişti.

Nihayet 16 Şubat 1999 günü İtalya, Yunanistan tarikiyle, ABD’nin bilgisi tahtında Kenya’da “paketlenip” Türkiye’ye teslim edilmişti.

Sonrası 7’den 77’ye her vatandaşın malumu.

***

Baas ve Hafız Esad’lı Suriye ile uzun kader birliği yıllarında, Beyrut Bekaa Vadisi’ni mekân tuttuğu dönemde, “inanç siyaseti”nin önemini İslamiyetin, mezheplerin kitleler üzerindeki etkisini görüp yaşadıktan ve İmralı havasının da etkisiyle 2014 yılı mayısında Diyarbakır’da bir “Demokratik İslam Kongresi” düzenlenmesini önermiş ve iktidarın da oluru ile İslam gölgesinde çözüm sürecine odaklanmıştı. 

Hazırlayıp kongrede okuttuğu konuşması aslında geçen hafta İmralı’da “DEM Partili Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önderli TBMM heyeti” ile paylaştığı görüşlerin muhtemelen aynısı olduğunu varsaymamız yanlış olmaz:

“Biz Kürtleri demokratik bir ünite haline getirmek istiyoruz. Türkiye anayasasında ve yasalarda bu olmadan barış olmaz. AKP buna gerek yok diyor. Peki, biz nasıl yaşayacağız? Yirmi milyon insanın yasal ve anayasal ifadesi olmadan biz nasıl yaşayacağız?”

***

Öcalan bu konuşmasında “eylem planı” önermiş, aşamalarını da şöyle açıklamıştı:

1- Çatışmasızlık ortamının sağlanması.

2- Anayasal ve yasal süreç ile Kürt reform tasarısı güncelleştirilmelidir. Vatandaşlık tanımı için şöyle öneriyorum: Anayasamız bütün tarihsel kültürleri Türkiye’nin bir zenginliği olarak kabul eder, kendisini geliştirme, özgürce ifade etme ve örgütleme hakkını tanır. İspanya anayasasında da böyledir. Bu tanım vatandaşlık sorununu da diğer birtakım sorunları da çözer. AKP’ninki nötr bir öneri de olabilir. Ancak benim sunduğum gibi bir tanım birçok sorunu da çözer. Dil eğitimini tartışmıyorum bile. Yasama hakkı, ekonomik özerkliği olacak. Yerel yönetimler özerklik şartındaki çekinceler kaldırılacak.

3- Normalleşme süreci. Kürt varlığını inkâr etmek Türk varlığını da inkâr etmektir. Kürt gider, İslam giderse Anadolu’da Türk de kalmaz. Bütün bu unsurlar dışlanırsa bu lobiler, egemen güçler sizi de dışlar. Tüm tarihsel kültürlere saygı, kendini ifade etme ve örgütlenme hakkının tanınması önemli. Böyle bir düzenleme durumu kurtarabilir. Bunun içine her şey girer. Anayasanın buna kapalı olmaması önemlidir. Saymaya gerek yok. Üç kelime yeter: Yurttaşlık devlet bağıdır.

***

Diyarbakır’daki iki günlük kongre Kuran okunarak başlamıştı.

300’ü aşkın delege katılmış, “Medine Sözleşmesi”, “İslamda zalim, mazlum ve adalet kavramları” ve “Ortadoğu’da barış arayışı ve Kürt sorunu çözümü”; ikinci gününde ise “İslamda savaş, hukuk, barışın inşası” ve “Kadının İslamdaki yeri” başlıklarında oturumlar yapılmıştı.

Açılış konuşmasını çalışma komitesi adına Prof. Kadri Yıldırım ve Rojova Halklar ve İnançlar Bakanı Muhammet Abdullah el Kadiri yapmıştı.

Yıldırım, “Kürtler ve İslamiyet ile Kürt sorunu ve İslamın Hakemliği” başlıklı konuşmasında Kuran’da ve peygamberin sünnetinde “Çok kimliklilik, çok dillilik ve çok renklilik” gibi kavramların bulunduğunu anlatmıştı.

Medine Sözleşmesi’nin, “bir arada yaşama ve yönetime kolektif katılmanın yazılı ilk anayasası olduğunu” açıklamıştı.

***

Öcalan’ın manevi şemsiyesi altında gerçekleşen on yıl önceki bu kongrede Türkiye Cumhuriyeti anayasasının değiştirilmesi teklif dahi edilemez “laiklik” maddesi Hz. Muhammed’in hazırlattığı “Medine Sözleşmesi” ile “renklendirilmek” gündeme getirilmişti.

Ayrıca, “Kürtler ve İslamiyet ile Kürt sorunu ve İslamın Hakemliği” ile Kuran ve hadislerdeki “Çok kimliklilik, çok dillilik” gibi kavramlar üzerinde de kapsamlı açıklamalar yapılmıştı.

Medine Sözleşmesi “Bir arada yaşamanın ve yönetime kolektif katılmanın” yazılı ilkelerini belirleyen İslamın ilk anayasası olarak kabul ediliyor.

Öcalan’ın tek isteği bu olursa, değil TBMM’de konuşmak Külliye’de yatılı misafir olarak bile ağırlanabilir.

Erdoğan’ın nezaretinde Bahçeli ile iki el de tavla oynayabilirler.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sağlık olsun 29 Aralık 2024
Tanrı’ya bin şükür! 15 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları