İrfan Hüseyin Yıldız

Ekonomide öngörüler

05 Ocak 2025 Pazar

Türkiye ekonomisi 2024 yılını, enflasyonun yarattığı sonuçların bedellerini ödeyerek geçirdi. Gelir ve servet dağılımında büyüyen eşitsizlikler, derinleşen yoksulluk ve vergilendirme adaletsizlikleri en çok çalışanları, emeklileri ve dar gelirlileri vurdu, bu olumsuzlukların bu yıl da devam edeceği anlaşılıyor.

Sıkı para politikası tedbirleriyle 2024 yılında kurlar, cari denge, Merkez Bankası brüt rezervleri vb. önemli makro parametrelerde nispi iyileşmeler elde edildiğini söyleyebiliriz. Ancak başta enflasyon olmak üzere nitelikli büyüme ve istidam gibi birçok hedefin uzağında bulunuyoruz. 

DÜNYA EKONOMİSİ

IMF ve OECD gibi uluslararası kuruluşların değerlendirmelerine göre dünya ekonomisinde 2025 yılı, 2024 yılından daha iyi olmayacaktır. 2024’ün küresel büyümesini yüzde 3.2 olarak tahmin eden bu kuruluşlar, 2025 yılı için de yüzde 3.2 oranında bir büyüme öngörüsünde bulunuyorlar. 2024 yılında dünyadaki ekonomik büyümenin yüzde 60’tan fazlası ağırlıklı olarak Asya ekonomileri üzerinden gerçekleşmiştir. Bu durumun 2025 yılında da sürmesi beklenmekle beraber, ağırlığın bir miktar merkez değiştirmesi bekleniyor. 2025 yılında Çin ve Hindistan için sırasıyla yüzde 5 ve yüzde 7 olarak öngörülen büyüme oranlarının yarımşar puan düşeceği tahmin ediliyor. Bölgede sadece Japonya’da, devletin ekonomiyi canlandırabilecek biçimde harcamaları artırma olasılığı bulunuyor.   

Uluslararası kuruluşlar, 2025 yılında ABD ekonomisinin, 2024 yılına göre daha yavaş büyüyeceğini öngörmektedir. Ancak Trump politikalarının büyüme tarafını destekleyen niteliği dikkate alındığında ABD’nin yine iyi bir performans gösterme olasılığı bulunuyor. Öte yandan, 2023 ve 2024 yıllarında çok zayıf bir ekonomik büyüme performansı gösteren Avrupa’nın ekonomik büyümesinin, 2025’te de göreceli olarak zayıf kalma olasılığı var. Avrupa’da büyümeyi artırabilecek iki unsurdan birisi, Alman ekonomisinin biraz daha hızlı toparlanması iken diğeri ise Ukrayna savaşının sona ermesine bağlı olarak yeniden, başta enerji olmak üzere, tedarik zincirlerinin daha iyi çalışması olacaktır.

Trump’ın, ticaret savaşlarını yeniden başlatması ve ABD’yi yatırım merkezi yapma vaadini gerçekleştirmesi halinde, küresel ekonomik büyümenin yavaşlama olasılığı artacaktır. Bu durumda; ABD de enflasyon yeniden canlanabilir, faiz indirimleri yavaşlayabilir ve hatta ertelenmesi gerekebilir.    

TÜRKİYE EKONOMİSİ

Türkiye ekonomisinin 2024 yılı büyümesinin, yılın son çeyreğinde beklenen zayıf performansa bağlı olarak yüzde 2.5’in altına inme olasılığı ortaya çıkmıştır. Türkiye ekonomisinin 2025’e yönelik hedefleri, yılın son çeyreğinde açıklanan orta vadeli programda (OVP) yer almaktadır. OVP’de 2025 yılı reel GSYH büyüme hedefi yüzde 4 olarak belirlenmiş olmasına karşın IMF, bu oranı yüzde 2.7, Dünya Bankası yüzde 2.6 ve OECD ise yüzde 2.6 olarak öngörmektedir. Finansmana erişim zorlukları ve maliyetleri nedeniyle bizim 2025 yılı büyüme tahminimiz yüzde 2.5-3 aralığındadır. 

Türkiye’nin 2024 yıl sonu enflasyon (TÜFE) rakamı yüzde 44.38 (aralık ayı yüzde 1.03) olarak ilan edildi. OVP’de, 2025 yılsonu enflasyon tahmini yüzde 17.5 iken Merkez Bankası yüzde 21 olarak öngörmektedir. IMF, Türkiye’nin 2025 yılsonu enflasyon oranını yüzde 24, OECD ise yüzde 30.7 olarak öngörmektedir. Bizim 2025 yılı için enflasyon öngörümüz yüzde 30-35 aralığındadır. Çünkü yılın ilk çeyreğinde özellikle kamunun belirlediği fiyatların enflasyona etkisi yüksek olacaktır. Ayrıca enflasyonda beklentilerin henüz kırılamamış olması ve TÜİK’in tartışmalı enflasyon hesaplamaları, diğer önemli riskler olarak durmaktadır. 

TCMB’nin, sıkı para politikasına devam etmesi halinde yıl içinde faiz oranlarında indirim olsa bile 2025 yılında yine reel faiz sağlanacak ve yıl sonuna yüzde 35 civarında bir faiz oranı ile girebileceğimizi tahmin ediyoruz. Ancak bu öngörüde, bütçe açığının da enflasyona yol açmayacak biçimde kontrol edilmesi gerektiğinin altını çiziyoruz.  

2025 yılında döviz ihtiyacında hızlı bir artış olmasını ve cari dengede ciddi bir bozulma olmasını beklemiyoruz. Yavaş da olsa yabancı yatırımcı girişi, döviz kurları üzerinde baskı oluşturarak ekonomi yönetiminin kurları düşük tutma hedefini kolaylaştıracaktır. Bu sonuç ise kurların enflasyon yaratma riskini azaltacaktır. 

Öte yandan 2025 yılında, mevcut jeopolitik risklerin ve çatışmaların azalması ya da artması, elbette Türkiye ekonomisi dahil bütün ekonomileri olumlu veya olumsuz yönde etkileyecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları