Olaylar Ve Görüşler

Yoksulluk, enflasyon ve asgari ücret Prof. Dr. Orhan Şener

03 Ocak 2025 Cuma

Türkiye’de nüfusun yüzde 90’ından fazlasının açlık ve yoksulluk sınırının altında kalmasının nedeni olarak politikacıların ve kimi akademisyenlerin yalnızca enflasyonu göstermelerinin bilimsel bir dayanağı yoktur. 

Öte yandan düşük gelir grubunu oluşturan tüketicilerin tüketimlerini kısarak enflasyonu önlemeye yönelik para politikası ise Afrika ülkelerinde olduğu gibi yoksulluğu daha da artıracaktır. Örneğin 54 Afrika ülkesinin 34’ünde enflasyon yüzde 5’in altında olup yalnızca savaş halindeki Güney Sudan’da bu oran yüzde 107’dir. Afrika örneği bize, halkın tüketim talebini baskılayarak enflasyonu düşürmeye çalışmanın yoksulluğu daha da artıracağını göstermektedir. Tüketici talebinin düşürülmesi, firmaların üretimini kısmalarına ve kapanmalarına yol açacaktır. Çözüm için enflasyon, yoksulluk ve asgari ücretin sorunlarını ayrı ayrı değil, aşağıdaki reformlarla birlikte ele almak gerekmektedir.  

VERGİ VE KAMU HİZMETLERİ

Almanya 2. Dünya Savaşı’nın yıkımından sonra 30 yıl kadar genel servet vergisini uyguladı ve Avrupa’nın en güçlü ülkelerinden oldu. Avrupa’nın bütün ülkelerinde de uygulanan servet vergisi, yüzde 3 gibi çok düşük oranla uygulanmasına karşın bütçe gelirlerini artıran, kıt kaynakların en etkin kullanımını sağlayan, enflasyonu önleyen, gelir dağılımında ve vergide adaletini sağlayan, yolsuzluk ve rüşvet olaylarını da minimize eden en etkin araçtır.

Bir diğer nokta da kaliteli ve yeterli kamu hizmetleridir. Yoksulluğu ve enflasyonu önlemede kaliteli eğitim, sağlık, toplu taşıma, sosyal konut ve sosyal güvenlik hizmetleri yeterli miktarda ve kalitede sunulmalıdır. Gıda harcamaları dışında bu hizmetlere tüketiciler bütçelerinin yaklaşık yüzde 75’ini ödemektedirler. Servet vergilemesiyle kamunun bu hizmetleri Avrupa ülkeleri düzeyinde sunması için finansman olanağı yaratılacaktır.

DIŞ BORÇLAR

Alınan dış borca ödenen yüksek faiz ekonomide büyüme oranını geçtiğinde, ulusal geliri reel olarak düşeceğinden yoksulluğa yol açmaktadır. Türkiye verimsiz yatırımlar için aldığı dış borçlara yüzde 10 gibi yüksek bir faiz öderken diğer ülkeler ise yüzde 1-2 gibi düşük faiz ödüyorlar. Bu nedenle akbaba sermayesi (venture capital) Türkiye’de yapılacak olan büyük ve verimsiz yatırımları finanse eder. Bu alanda etkin bir planlama örgütü kurularak ulusal geliri artıran verimli yatırımlara öncelik verilmelidir.  

Kamu sektörü büyütülmelidir. Bakan Mehmet Şimşek’in söylediği gibi Türkiye’de toplam vergi gelirlerinin milli gelire oranı çok düşüktür. Türkiye’de toplam vergi gelirlerinin ulusal gelire oranı yüzde 23 iken, gelişmiş ülkelerde yüzde 45-55 arasındadır. Bu nedenle Türkiye’de toplumsal yanılgının aksine kamu sektörü çok küçüktür. Ancak seçim yatırımları, savurganlık harcamaları, kayıt dışılık, vergi kaçakçılığı, vergi iadeleri ve vergilerin silinmesi, rüşvet ve yolsuzluklar ortadan kaldırılırsa Türkiye vergi oranlarını artırmadan OECD ortalamasını kolayca yakalayabilir. 

Bakan, gelir dağılımında ve vergilemede adaletsizlikte Türkiye’nin ilk sırada olduğundan söz etmemektedir. Tüketim vergilerinin toplam vergiler içindeki payı Türkiye’de yüzde 65 iken Avrupa’da yüzde 35’tir. OECD’nin en adaletsiz vergi sistemi yıllardır uygulanmaktadır. 

Bu politikalar uygulanmadan yoksulluk, vergi adaletsizliği, enflasyon ve asgari ücret kısır döngüsünü kırma olanağı olmadığından bu sorunlar yıllarca tartışılacaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları