Necati Özkan

Zorbalık siyaseti

14 Kasım 2022 Pazartesi

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, üç yıldır yaptığı her işlem onlarca müfettiş tarafından defalarca incelenen bir belediye başkanı. Bu kadar müfettiş görevlendirilen, kamu vesayetinin bu kadar zorbaca kullanıldığı başka bir belediye başkanı tarihimizde görülmedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne diyorlar ki “İstanbul’a metro yapamazsınız, otobüs metrobüs alamazsınız, yeni bir taksi düzeni kuramazsınız, vatandaştan bağış toplayamazsınız, sizden önceki belediyelerin yapabildiklerini yapamazsınız...” Ya da “Galata Kulesi’nde, Gezi Parkı’nda, Haydarpaşa ve Sirkeci garlarında İBB söz sahibi olamaz.” 

Bu dediklerini yapabilmek için de her yolu deniyorlar. Kanun kural, devlet geleneği, devlet terbiyesi tanımıyor, her şeyi işlerine geldiği gibi yeni baştan düzenliyorlar. Kanunen yapmaları gereken işleri geciktirerek, zora ve yokuşa sürerek görevlerini suiistimal ediyorlar. 

Yapılanların adını açıkça koyalım, bunun adı “zorbalık siyaseti”dir. Bizzat ve bilfiil zorbalık yapıyorlar. Sahip oldukları yetkileri ve idari güçleri kötüye kullanarak kendilerinin yönetmediği bütün kurumlara zorluklar çıkarıyor, baskı uyguluyorlar.

“Zorbalık siyaseti” otoriter popülist rejimlerin en temel yöntemidir. Bu tür rejimler, yargı üzerinde tahakküm kurup, ardından mahkemeleri her türlü muhalefeti sindirecek ve ezecek bir silaha dönüştürür. Yaşadığımız ve izlediğimiz budur.

‘AHMAK DAVASI’NDA DURUM 

Ekrem İmamoğlu’na karşı açılan içi boş “Ahmak Davası” bu zihniyetin en somut örneğidir. 31 Mart seçimlerinin iptal edilmesindeki haksızlık ve hukuksuzluğu dile getirdiği için kendisine “ahmak” diyen İçişleri bakanının sözünü muhatabına iade ettiği için İBB başkanına dava açılmıştı. 

Davayla, atanmış bir bakanın seçilmiş bir belediye başkanına “ahmak” diyebileceği ama, belediye başkanının bu sözü muhatabına iade edemeyeceği; ederse belediye başkanlığı ve siyaset hayatının biteceği mesajı veriliyor. “Ahmak Davası” ne denli boş ne denli gayri meşru olursa olsun, titizlikle takip edilmesi gereken bir siyasi dava. Çünkü hepimizin demokratik iradesini ve özgürlüğünü hedefliyor.

11 Kasım Cuma günü yapılan duruşmada mahkeme başkanının “Sözlerin muhatabı belli, Sayın Süleyman Soylu...” demesiyle kamuoyunda iyimser bir havanın oluştuğu görülüyor. Oysa ki duruşmanın tutanakları okunduğunda iyimser havanın tümüyle yanlış, gerçek durumun tam tersi olduğu anlaşılıyor. 

Tersi olmasa, mahkeme ben dahil iki savunma tanığını dinlemekten vazgeçmez; avukatların sunduğu 24 sayfalık bağımsız hukuki mütalaayı ciddi biçimde değerlendirmeye alır ve tarafsızlığını korumaya özen gösterirdi. Tersi olmasa, savunmanın yasal taleplerini “zaman kazanmaya çalışmak” şeklinde yorumlamazdı. Tersi olmasa, savunma avukatının “Savunma hakkımızı kısıtlıyorsunuz...” sözüne hâkim “Siz de bunu istinafta bozma nedeni yaparsınız...” diyerek ceza verme niyetini açıkça ortaya koymazdı.

Yine, duruşmada savcının ceza ve siyasi yasaklılık içeren nihai mütalaasını, tanıkları bile dinlemeye gerek duymadan, duruşmadan önce yazılmış biçimde hazır getirdiğini ve flash diskle heyete sunduğunu da celseye katılanlardan öğrendik ki; bu durum bile gidişatın anormal olduğunu ortaya koyuyor. Keza bir sonraki duruşma tarihi için alelacele 14 Aralık tarihine karar verilmesi de bir başka anomali.

İKTİDARIN ÜÇ HEDEFİ

Her bir ayrıntısını dikkatle takip etmemiz gereken “Ahmak Davası”, iktidar bileşenleri için üç nedenle önemli: 

Öncelikli olarak bu davayla, “Zorbalık Siyaseti”, 31 Mart 2019’dan bu yana asli hedef seçtiği Ekrem İmamoğlu’nu bertaraf etmeyi amaçlıyor. Böylelikle AKP’ye karşı tam üç kez seçim kazanmış İmamoğlu’nun oyun dışı kalması sağlanacak.

İkinci olarak bu dava sonucunda, İBB Meclisi’ndeki Cumhur İttifakı çoğunluğuyla İBB’ye kayyum atanacak ve böylece yaklaşan seçimlere İBB’nin ekonomik imkânlarıyla gidilecek. İstanbul’da denetimsiz ve kontrolsüz yağmalama için “İsraf Düzeni” yeniden yetki elde edecek. 

Üçüncü olarak bu davayla, ekonomik gündem unutturuluyor. Oysa ülke artık yönetilemiyor. Türkiye’nin çok önemli ekonomik ve idari sorunları var. Tarihimizin en ağır yıkımından geçiyoruz. Derin bir yoksullaşma, işsizlik ve belirsizlik yaşıyoruz. Bu tür suni gündemlerle esas sorunlar örtülüyor; sanki iktidar bileşenleri psikolojik üstünlüğe sahipmiş gibi hakikat ötesi bir algı pompalanıyor.

ÇÖZÜM MUHALEFETTE 

Ama umudu yitirmeyelim! Ekonomiden dış politikaya, güvenlikten kutuplaşmaya kadar derin sorunlar yaratmış olan “Zorbalık Siyaseti”nin miadı doldu. Yeter ki Türkiye’nin demokratik muhalefeti stratejik davranabilsin. 

“Ahmak Davası” başta olmak üzere demokratik güçler sırt sırta verebilirlerse... Hukukun üstünlüğü ve adalet adına cepheyi büyütmeye devam edebilirlerse... Özgürlük, istikrar ve refah sanılandan çok daha hızlı gelecek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Öfke ve değişim 12 Haziran 2023
Nasıl oldu? 30 Mayıs 2023
Yakın elmalar 22 Mayıs 2023

Günün Köşe Yazıları