Zülal Kalkandelen
Zülal Kalkandelen zulal.kalkandelen@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Halkın parasını ‘servet’ diye paylaşma kavgası!

17 Kasım 2024 Pazar

Şeyh unvanlı Abdulbaki Elhüseyni’nin geçen yaz ölümünden sonra Menzil Cemaati’nde liderlik kavgası yaşanmış ve cemaatin yönetimi Elhüseyni’nin oğulları Muhammed Saki, Muhammed Fettah ve Muhammed Mübarek arasında “eş şeyhlik” sistemine geçmişti.

Ancak durdurulamayan kriz servet kavgasına dönüştü! Milyarlarca liralık servet, şirketler ve gayrimenkulün paylaşımı sorun olunca, cemaat içinde şeriat mahkemesi kuruldu. Yaklaşık iki saat süren kayıtlar, sosyal medyada dolaşıyor...

Birgün’den İsmail Arı’nın haberine göre, üç mollanın başkanlık ettiği mahkemede, Muhammed Saki Elhüseyni, kardeşlerini “FETÖ ile bunların patronları aynı” diyerek suçluyor; “Bu iş cumhurbaşkanımıza kadar gitti. İnşallah cumhurbaşkanımız çözecek” diyerek cemaate ait varlıkların değerinin 17 milyar TL’yi aştığını, 1500 dergâh ve ev olduğu tahmin edilen 5 bin kiralık yerlerinin bulunduğu belirtiyor.

ŞERİAT MAHKEMESİ KURULAN ÜLKE TÜRKİYE CUMHURİYETİ!

Tekke ve zaviyelerin yani tarikat ve cemaatlerin, 30 Kasım 1925 tarihli devrim kanunu ile kapatıldığı ülkede oluyor bunlar.

Nasıl oluyor da laik Cumhuriyet karşıtı bu oluşumlar, 99 yıl sonra hâlâ varlığını sürdürüyor? Nasıl oluyor da bu yasadışı yapılanmalar, kamu olanaklarından faydalanıp böylesine büyük servetlere ulaşıyor, sanayi imarı çıkarabiliyor? Nasıl oluyor da taht kavgası yaşanınca anayasasında laik bir devlet olduğu yazan ülkede şeriat mahkemesi kurulabiliyor? Nasıl oluyor da meslek adının önünde “cumhuriyet” olan, temel görevi suç ilendiğine dair ihbar ya da duyum üzerine harekete geçip konu hakkında soruşturma açmak olan cumhuriyet savcıları bunlara seyirci kalıyor!

Bunların yanıtlarını biliyoruz kuşkusuz.

Tarikatların ve cemaatlerin Türkiye’yi nasıl cendereye aldığını, siyaset ile yakın ticaret bağlarını, laiklik karşıtı yapıları “oy deposu” olarak gören siyasetçilerin bunları “sivil toplum kuruluşu” diye pazarladığını, siyasal İslamcıların yanı sıra merkez sağ/sol partilerin de cemaat ağına bulaştığını, halkı sömürerek gericiliği pompalayan tarikatların holdingleşerek devasa büyüklüklere ulaştığını ve Türkiye’yi tümüyle sardığını biliyoruz. 

Cumhuriyet savcılarının neden harekete geçmediğini, yargıdaki tarikatlaşmayı ve iktidarın yargı üzerindeki baskısını da biliyoruz.

Ancak yanıtları bilsek de tarikat belasını sürekli gündemde tutmamız gerekiyor ki atı alan Üsküdar’ı geçemesin, Türkiye’deki aydınlanma mücadelesi sekteye uğramasın!

TARİKAT PİSLİĞİNİ ORTAYA DÖKÜN

CHP’li belediyelerin konser etkinlikleri üzerinden operasyon çekip belediyelere el koyma planını sürdüren iktidara karşı muhalefet, yandaşlarla birlikte tarikatlara sağlanan kamu olanaklarını ortaya dökmelidir. 

Muhalefet partileri, “Tarikat şeyhlerinin paylaşmak için kavga ettiği servetin kaynağı halkın parasıdır!” diyerek kapsamlı bir ifşa kampanyası başlatmalıdır. “Halkın parasını iç edenlerin üzerine gidecek cumhuriyet savcısı var mı?” diye sorarken bunu da net olarak talep etmeli. Tüm kayıtlar muhalif belediyelerin elindedir, her şeyi hiç beklemeden açıklamaları gerekir.

Akıllı bir muhalefet, AKP’li belediyeler tarafından 22 yıldır tarikatlara ve cemaatlere verilen ayrıcalıkları, ihale yolsuzluklarını, peşkeş çekilen kadroları tek tek ortaya serer, bu bilgileri kentlerin en merkezi yerlerindeki ilan panolarında ve dijital ekranlarda sergiler, gazetelere çarşaf çarşaf ilanlar verir, kapı kapı gezerek evlere broşür dağıtır, TV’lerde duyuru kampanyaları başlatır ve halkın parasının hangi yasadışı tarikata ve yandaşa aktarıldığını tüm vatandaşlara duyurarak erken seçimi zorunlu hale getirir.

14 Mayıs 2023 seçimlerinin öncesinde yazdığımı yineleyeyim: Açıkça “tarikatlar dağıtılacak!” demeyen hiçbir siyasetçiye de güvenmeyin. Bunu söylemiyorsa bilin ki kendisi de tarikat batağındadır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları