Mikronezya’daki istibdat rejiminin sürdürebilirliği, müstebitin ömrüyle sınırlıydı. İktidarda yaşlanan Muktedir Makropiç’le birlikte Yol Partisi, Yol dini ve tanrısı Ol da eskiyip köhneleşiyor; hatta Ulu Çoban’ın yaşadığı gelgitler çoğalırken bazı yolsuz yoldaşları düpedüz bunama  emareleri gösteriyorlardı. 

Küçük adayı giderek daha büyük bir yoksulluğa gömen kakao krizi, adeta bir tür cinneti de tetiklemişti. Artık ne dediğini bilmeyen Muktedir Makropiç’in abuk sabuk sözlerini anlamlandırmakla görevli yoldaşlar en zor durumda olanlardı. Ne dediklerini bilememek ve ne diyeceklerini bulamamaktan ötürü saçmalamaya başlamış, pudra şekerine sığınmış, kafa bir dünya geziyorlardı. 

Ama biri vardı ki çıldırması Saray’ı derinden sarstı.

Bos Thunderbolt, Ulu Çoban’ın en güvendiği ve şefkat belirtisi olarak “öküzüm” diye çağırdığı yozdaşıydı. Ancak yaşlandıkça tuhaflaşmaşa başlamıştı. Gerçi Muktedir Makropiç de attığı yalanları tekrarlamaktan papağana dönmüştü; ama yozdaşı Bos Thunderbolt’un durumu daha beterdi: belki de “öküz” lakabıyla anılmaya tepki olarak kendisini boğa sanıyordu. 

Saray’da eşinerek dolaşması önemli değildi. Ama boğalığının tutup saldırması için kırmızı bez sallamak bile gerekmiyordu. Ulu Çoban Muktedir Makropiç, Yol dininin kutsal bayramı için Saray balkonuna çıkıp Mikronezya halkına, “Kanımız kızıldır betonumuz hazır/Ölürüz Yol’unda ya Mıcır...” şiirini okurken öküz yozdaşının tosuyla yere devrilince, işin rengi değişti. 

Kendisini boğa sanan Bos Thunderbolt’u, sonunun rahvan olmasını gözeterek bir sığır çiftliğine kapattılar. Yanına da aklı başında bir erkek hemşire koydular. 

Sığır çiftliğinde doğal olarak boğalar ve inekler vardı. Ama Bos Thunderbolt, hemcinsi bellediği sığırların arasına girince iyice tuhaflaşmıştı. Zaman zaman ineklerin üzerine çıkıyor, kıpırdamadan duruyordu. 

Hastayı gözetmekle yükümlü hemşire, bir gün dayanamayıp sordu:

“Bos yoldaş, cinsellikle ilginin kalmadığını biliyorum. Neden ikide bir ineklerin üstüne çıkıp öylece duruyorsun?”

Ulu Çoban’ın gözdesi yaşlı “öküz” Thunderbolt, içini çekti: “Mecburum...”

“Neden mecbursun ki?”

“İneklerin üstüne çıkar gibi yapmazsam, genç boğalar benim üstüme çıkarlar da ondan!”