Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Fransa ve Türkiye’nin OHAL’leri
Bizim insanımız, baş olmak için yaratılmıştır. Bazen başarır, bazen başaramaz; ama zır cahil bile olsa “Yetkin miyim, becerebilir miyim” gibi varoluşçu bir kuşkuya asla kapılmaz, mutlaka dener.
Çünkü genetiğinde, “Baş ol da, istersen soğan başı ol!” kodu yazılıdır.
Nitekim Osmanlı döneminde otağı hümayuna hizmet veren bir “soğancı başı” makamı bulunduğunu hayal meyal hatırlıyorum. Tarihte soğan başı olmayı başaran bir insanımız var mıydı, pek emin değilim; ama memleketin şimdilik çıban başı kaynadığı kesin.
Bu çıbanların çoğu, çobanlıkla işe başlıyorlar. Bakıyorlar ki memleket zaten mera ve koyun bol, merhum Çoban Sülü’yü anımsarsınız, Cumhurbaşkanlığı falan, memleketin başına çöreklenip; birbirlerini de “iki koyun güder, güdemez” ölçüsüyle tartıyorlar.
Örneğin 24 Ekim’de Kocaeli Dilovası’ndaki bir düğünü cenk meydanına çeviren M.Ö.K. rumuzlu çobandan çok umutluyum, ben.
***
Okuduğum habere göre, bu vatandaş düğünde halay başı olmak istemiş. Oysa Mertcan Düşek adlı vatandaş da halay başı olmak istermiş. İkili kavgaya tutuşmuş. Ayırmışlar. M.Ö.K. arabasına binip sürmüş düğünden çıkan rakip takımın üstüne.
Neden, halaya baş olmak istemi. Sonuç, dört yaralı bir tutuklu. İşte size geleceğin çobanı. Halay başı olamadım diye dört kişiyi hacamat eden bir başın; yüzlerce insanın terör saldırısı, yüzlercesinin de teröre karşı vatan savunmasında, yani “kendiliğinden” ve bolca öldüğü yerde bir gün cumhurun başı olması şaşırtıcı sayılmaz. Ha o olmuş ha bu olmuş, zaten ne durum değişir, ne de sonuç fark eder...
Ama halaydı, kalaydı derken milletçe baş koyduğumuz bu baş olma sevdasında elbette ki küçük başlar hep ezilirken; büyük başlar da bazen pek komik durumlara düşebiliyor.
***
Kaderin cilvesine bakınız ki halay başı olamayan vatandaşın dört kişiyi arabasıyla ezdiği 24 Ekim’de Fransa’nın bir büyük başı, Dışişleri ve Uluslararası Kalkınma Bakanı Jean Marc Ayrault, Ankara’daydı.
Türk Dışişleri Bakanı’yla yaptıkları ortak basın toplantısında, “Türkiye’deki ve Fransa’daki OHAL, aynı hukuki temele dayalı değildir. Fransa’daki OHAL’de yasama yetkisi yürütmeye geçmemektedir ve yargı bağımsızdır. Fransa’daki OHAL, sadece polise fazladan bir yetki getirir” diyerek Mevlüt Çavuşoğlu’nu kızdırdı. Çavuşoğlu, Fransız makamdaşının sözlerinden hiç hoşnut kalmadığını belli etti. Türkiye ile Fransa’da ilan edilen Olağanüstü Hal uygulamasının kapsam ve hedef olarak aynı olduğunda, ısrar etti.
Oysa ne Çavuşoğlu, ne de daha üst bir makam, Türkiye’deki OHAL ile Fransa’daki OHAL uygulamasının aynı olduğuna kendilerinden başka kimseyi inandıramaz, zaten inandıramıyor. Çünkü aynı değil.
OHAL’deki Fransa, KHK’lerle yönetilmiyor!
Hatta Olağanüstü Hal’e atfen tek bir KHK çıkarılmadı, Fransa’da.
***
Sadece polisin yetkileri genişletildi ve yıllardan beri hazır olup ülke güvenliğinde denetimleri sıkılaştıran Vigipirate Planı devreye sokuldu. Şüpheli kapsamında gözaltına alınanların yakınları, günlerce habersiz bırakılmıyor. Polis, bağımsız yargının denetimi altında. İşkence yok. Güçler ayrılığı baki. Medya iktidarın tekelinde değil. Kayyım atamak da devlet geleneği haline gelmedi!
Ama Türkiye’de OHAL, KHK demek. KHK’lerle binlerce kişi tutuklandı, yüz binlerce kişi açığa alındı, işsiz ve aç bırakıldı.
KHK’lerle tüm ülkeye dehşet salındı, cadı avı başlatıldı, sürüyor...
Ayrıntılara girmek gereksiz, zaten biliyorsunuz; sonuçta OHAL’deki Fransa hâlâ özgür ve demokratik bir ülke, Türkiye ise değil. Fransa’da kimse yazmaktan, çizmekten, konuşmaktan korkmuyor; Türkiye’de okuması yazması olmayanların bile ödü kopuyor!
***
Türkiye’de ve büyük olasılıkla tüm dünyada, Fethullah Gülen’in şahsen dava açacak (sonuçta kaybetti) kadar önemsediği tek kadın, çünkü şantaja dayalı cinai örgütünü günümüz büyük başları alkışlarken pes perdeden kamuya ihbar eden kadın gazeteci, benim.
Ama geldiğimiz noktada, FETÖ’cüleri devletten temizlemek gerekçesiyle sendikalı memurların, öğretmenlerin, Alevi yurttaşların ve hatta hiç ilgisiz insanların tasfiye edildiğini görüyorum. Böylesine akıl almaz genişlikte bir tasfiye de ancak tüm halka korku salmak, sindirmek için yapılır.
KHK’yle tasfiye edilen öğretmenlerden Sebahat Kararslan, “Melih Gökçek, FETO’ya yasal olmayan bir yardım yapmadım, diyor. Peki sendika üyeliği yasal değil miydi, altında bakanların imzası var!” diye soruyor, haklı olarak.
Çıban başıyken halay başı, halay başıyken alay başı olmak isteyenler arasındaki dövüşte, soğan başı bile olamamak zor!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
En Çok Okunan Haberler
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- 'Erdoğan bize göre tek seçenektir'
- ABD’de başkanlık seçiminde kim önde?
- İsrail Savunma Bakanı görevden alındı!
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- Beyoğlu'ndaki cinsel saldırı dehşetinde yeni gelişme
- Türkiye'de bir sağlık skandalı daha!
- AKP’li vekilden açıklama: MHP'li Adan ek süre vermedi!
- Napoli'den Galatasaray'a Osimhen yanıtı!