Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Fırsatçı demokratlar
Paradoksal görünse de, insanlığın en uygar değerlerini temsil eden ve toplumsal ilericiliği simgeleyen demokrasi; geri kalmışlığı hem kolaylaştıran, hem de hızlandıran siyasal rejimdir.
Önce ülkeler değil, insanlar geri kalır. Geri kafalı insanların oluşturduğu toplumlar da, ülkelerini geri bırakır.
Demokrasi, beşiği Eski Yunan’da seçkinci forum yorumundan bugünkü eşit yurttaşlık ve insan hakları çerçevesine kadar, zaten fikirsel anlamda gelişmiş toplumları sosyal anlamda ileriye taşır.
Geri kalmışın geri kalmışı yönetici seçtiği, seçilen yöneticinin de iktidarını sürdürecek kafayı kendi güdüklüğünü sorgulamayacak kalıpta bıraktığı; hatta etki alanını genişletmek için cehaletini daha da derinleştirdiği toplumlarda ise ülkeyi sadece geriletmeye değil, batırmaya bile yol açar, demokrasi.
Düşünce sistematiği gelişmeyen, üç yüz kelimeyle konuşup fikirleri bu sınırlı dağarcığın çağrıştırdığı dar mantıkla sınırlı halkların, kıyaslama yeteneği de elbette dardır. Çünkü bellekleri, çağrışım yaptırabileceği bilgi birikiminden yoksundur.
Geleneklerden ibaret bilgi dağarcığı, ilkel toplum yapılanmasının dışına çıkan her yeni, yabancı ve değişik olguyu, elbette ki demokrasiyi de bildiği bir şeye benzetmeye çalışacak, kendi sığ birikimine göre yorumlayacaktır.
Oportünist demokrasi
Geri kalmışlığın sınırlı bilgi birikimini kuşaktan kuşağa, doğruluğu sorgulanmadan sürdürebilmek, ancak evrensel ve karşıt bilgiyle sınanmasını yasaklayarak sağlanabilir. Dolayısıyla seçilenler, seçenlere bilimi bile din dogmalarıyla kuşatarak öğretir. Zaten din eğitimini tam da bu yüzden pekiştirir.
Ama önyargısız sınama, kuşku duyma ve sorgulama yasağı, geleceğe projeksiyonu önlediği gibi, mantık tutarlığını da sıfırlar.
Böylece demokrasi, geri kalmış toplumlarda oportünizme eşitlenir. Yani yöneten de yönetilen de “fırsatçılık” olarak algılar, demokrasiyi.
Oysa fırsatçı/oportünist demokrasi, sonu mutlaka kötü biten bir hovardalık macerası, kazananı olmayan bir kumardır.
Fırsatçılar, kendilerine de fırsat verir diye fırsatçıları seçerler ve fırsat bu fırsattır diye ülkeyi yağmalayanların; seçmenlerin de ucundan bucağından yağmalamasına göz yumacağını bilirler!
Sonuçta hükümetin deveyi, muhalefetin hamudu, halkın birbirinin hakkını yediği ve herkesin aslında kendi bindiği dalı, ağacı, doğayı, yani ülkeyi kemirdiği bir yamyamlığa dönüşen oportünist demokrasi; sandıkta hile yapılan, hile tutmadığında yenisi yapılan seçimlere indirgenir.
Yiyene yeğen, oportüniste nepotist düzen
Yetmez.
Oportünist demokrasinin sürmesi için nepotizme* dönüşmesi ve herkese ait ne varsa satıp savıp, tüm kaynakları tükettikten sonra borç harç devam edebilmesi; fırsat eşitliği gerektirir.
Oportünist eşitlik, deveyi hamuduyla götüren üst kattaki fırsatçıların, alt kattaki fırsatçılara dağıttığı mavi boncuk, “senin benden farkın yok, bir gün sen de deveyi ya da hamudu götürebilirsin” umududur.
Böyle bir umudu yaratmak, elbette “sübliminal” bir mesaj taşıyan “politically correct” jargonla mümkün olacak; en aşağıdakinin en yukarıdakiyle eşit olduğu algısı işlenecektir.
“Politically correct” jargon, tam da oportünist demokrasiden nemalanan avamın, olamadığı seçkinlikten intikam silahıdır. Önce elitleri hedef alır ve çoğu zaman parasız, ama bilgi, kültür, zekâ ve zarafet taşıyanları, sanki kalite arayışı ayıpmış gibi “elitist” damgasıyla dışlar.
Elit suçlu, avam haklı!
Seçkincilik hakaret, seçkinler de hakir görülerek bertaraf edildikten sonra; cahile cahil, görgüsüze görgüsüz demek artık “ayrımcılık” suçudur!
Ama “politically correct” jargon amaca ulaşmıştır: Artık zır cahiller her alanda ahkâm kesebilmekte, görgüsüzlük tavan yapmakta ve aşağıdaki yukarıdakinin yerini alıp daha büyük fırsatçı olabileceğini düşünmektedir.
Böylece liyakat rafa kaldırılır, zaten cehalete kurgulu eğitimin bir önemi kalmaz, herkes her şeyi yapar, ama hiçbir iş de yolunda gitmez. Çünkü tüm makamlara görgüsüz, bilgisiz nepotlar atanmış, iş bilen kimse de kalmamıştır!
Liyakat raftan indirilir, başlanır makamlara layıklar aranmaya.
Oysa liyakat, birinin diğerinden daha üstün nitelikli olduğu için yerini ve görevini hak etmesi, yani seçkincilik, yani “politically incorrect” değil midir?
Ama saçmalığı mantıklıdan, yalanı doğrudan ayıklayacak kafa kimde kalmıştır?
Oportünist demokrasilerde, bir fırsat mutlaka başka bir fırsatı yer ve şimdiki zaman yağmalanırken gelecek zaman yok edilir ki, bu da geri kalmışlığın en esaslı tanımıdır.
*Latince “nepot” (yeğen) türevli, hısım akraba kayırmacılığı.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
En Çok Okunan Haberler
- Son seçim anketinde çarpıcı sonuç!
- TÜPRAŞ'ta patlama: 12 kişi yaralandı
- ABD’de başkanlık seçiminde kim önde?
- İsrail Savunma Bakanı görevden alındı!
- 'Erdoğan ömür boyu Cumhurbaşkanı olacak diye...'
- Pervin Buldan'dan Burcu Köksal'a cevap!
- Meksika'dan binlerce göçmen yola çıktı
- Ünlü e-ticaret sitesi kapandı: Binlerce mağdur var
- Erdoğan'dan flaş 'ortak alfabe' açıklaması
- AKP’li vekilden açıklama: MHP'li Adan ek süre vermedi!