Mine G. Kırıkkanat
Mine G. Kırıkkanat kirikkanat@mgkmedya.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Doğru politika, dik omurga

11 Aralık 2022 Pazar

Çoğunluk olmak haklı olmak değildir.

Galileo, “Dünya dönüyor!” dediğinde azınlık bile değil, yalnızdı. 

Çoğunluktan fazlasını, herkesi buldu karşısında.

Ama Galileo’nun mumyalanmış işaret parmağı, yanılan çoğunluğa doğru yönü gösterdiği anlaşıldığından bu yana Floransa Bilim Tarihi Akademisi’nde, gökbilim aletlerinin yanında “aziz kalıtı” gibi sergilenir hâlâ...

Ne ilginçtir ki Galileo’nun cesedinin salt yıldızları gösteren işaret parmağı alınmamıştır cenazesinden, “kutsal emanet” olarak. 

Mumyalanmış omurgası, Podova Üniversitesi’ne ait Bo Sarayı’nın hazinesidir.

Haydi, işaret parmağını anladık.

Ama niçin dâhi beynini taşıyan kafatasını değil de omurgasını sakladılar Galileo’nun, 400 yıldan beri?

Çoğunluğa karşı yalnız ve cesur, dik durduğu ve engizisyon mahkemesi kırana kadar belini bükmediği için mi?

Kuşkusuz.

BİLİNÇSİZ ÇOĞUNLUKLAR

Almanya’da Hitler yandaşları da devasa bir çoğunluktu. 1933 seçimlerinde Nazi Parti’sini açık arayla iktidara bu çoğunluk taşıdı, zaten. 

SSCB’de Stalin yandaşları da ezici çoğunluktu. 

İspanya’da Frankistler de 36 yıl çoğunluğa mıhlandılar. 

İran’daki molla rejimi artık yavaş yavaş tasfiye olacak, ama 43 yıldır dinci bir çoğunluk vardı arkalarında. 

Taliban da çoğunluktu, ezildi, yeniden canlandı, yine çoğunluk Afganistan’da.

Çoğunlukların seçtiği tüm iktidarlar insanlığa yararlı doğruları mı savunuyor? Toplumlarını refaha, özgürlüğe mi taşıdılar, taşıyorlar?

KULLUK REFLEKSİ

Demokrasi seçimlerden ibaret olsaydı bütün çoğunlukların insan haklarına, yasa önünde eşitliğe, bireysel özgürlüğe kavuşması; devletlerin de kuvvetler ayrılığı dediğimiz denetlenebilir otoriteye, hukukun üstünlüğüne, bağımsız yargıya göre işlemesi gerekmez miydi?

Oysa seçimle aydınlığa ve uygarlığa kavuşan, mutlu çoğunluklar da var...

Nasıl oluyor da demokratik seçim dediğimiz halk iradesi bazen demokrasiye, bazen de faşizme, popülizme geçit veriyor ya da tek adamın iki dudağı arasına sıkışmışlığı kabulleniliyor?

İDRAK ETMEYEN HELAK OLUR

Demek ki halk iradesinde bir idrak sorunu var, olabiliyor...    

Çoğunluk dediğimiz belirleyici toplum kesiti kendi içinde, ortak kültür ve zihinde demokratsa, evet, demokrasi seçimle geliyor. 

Seçim sandığı, aslında bir aynadan ibaret. 

Halkın salt iradesini değil, kazanan çoğunluğun insanlık kalitesini ve idrak kapasitesini de yansıtıyor. Emir kulu olmaya alışıksa emirber, yurttaş ise kendisine hesap veren yurttaş temsilci seçiyor. 

Belli bir düşünce sistematiği içeren faşist bile olamayacak kadar ilkel, cahil ve güdükse; seçimler de demokrasi diye güdüklük ve cehaletin katmerlisini, yanında promosyon olarak arsızlığı ve devamında şımarıklığı taşıyor iktidara. 

Yani bilinçsizce faşizan bir popülizmi...

SEÇE SEÇE... BATIRMAK

Türkiye’de 1946’dan bu yana parlamenter temsiliyeti belirleyen 28 genel seçim yapıldı. Bu seçimlerin 13’ü, son yirmi yıllık AKP ve AKP/MHP iktidarında gerçekleşti!

Peki demokrasi oluşabildi mi ülkemizde? 

Bu soruyu başka bir soruyla yanıtlamak gerekiyor: Türkiye’de gerçek bir demokrasi oluşmuş ve yerleşmiş olsaydı, önce AKP ardından AKP/MHP iktidarları bunca kolay yıkabilir miydi hukuk devletini ve devletin temeli demek olan tüm kurumları?

Elbette hayır!

SANDIKTAKİ AYNA

Demek ki bizim halkımızın çoğunluğu demokrasi istemedi, çünkü demokrasi nedir bilmiyordu, zaten zihinsel anlamda demokrat da değildi ve Türkiye’deki demokrasi, halkın sandıktaki aynaya yansımasından ibaretti.

Peki neden o yansıma eciş bücüş, neden bizim halkımız demokrasi nedir öğrenemedi, demokratlığı içselleştiremedi?

Bu sorunun yanıtı da başka bir soru aslında: Hepsi Türkiye’ye daha çok, daha geniş demokrasi vaat eden hangi siyasal kuruluşta parti içi demokrasi var? 

İster iktidar olsun ister muhalefet, hangisinin işleyişi gerçekten demokrat? 

DENEDİK, OLMADI...

Türkiye, dünya haritasında Asya ile Avrupa kıtası arasındaki tek “demokratikimsi” ülke olup, zaten koskoca Asya kıtasında demokrasiden yalnızca Japonya ve epeyce eksikle Hindistan’dan söz edilebilir.

Batı sınır komşularımıza tarihsel gücenikliğimiz bir yandan, Doğu ve Güneydoğu’ya açılan artık sahipsiz sınırlardan demokrattan başka herkesin girdiği gerçeği öte yandan; AKP öncesi Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgedeki yalnızlığına rağmen demokrasi arayışı, aslında takdir edilesi bir iradeydi... 

Ancak yakındaki bir örnekle dayanışmayı imkânsız kılan bu yalnızlık, tabii ki gerçek bir demokrasiyi geciktirdi, daha da kötüsü, ölçü yokluğunda şablonu da çarpıttı ve tabandaki cehaletin sonucu belirlediği seçimlere indirgedi. 

OMURGASIZ OLMAZ

Birkaç aya kadar, demokrasinin kuvvetler ayrılığı başta, yargı bağımsızlığı gibi tüm özerk kurumları ve kuralları dinamitlenmiş bu ülkede, yıkılış ya da diriliş seçimleri yapılacak.

Omurga konusu önemli. 

Yirmi yıldır yarısı hileli olan sözde demokratik seçimlerin dine dayalı ticaret partilerine, tekke, tarikat ve cemaatlere taviz vere vere ortaçağ karanlığına sürüklediği ülkemizi; ancak omurgası sağlam bir siyasal oluşum batmaktan kurtarabilir. 

Omurgalı olmak, dik durmaktır. 

Omurga, doğrunun cesaret payandasıdır. 

Siyasal arenada omurgalı bir oluşum var mı, yok mu demiyorum. 

Yapıcı düşünmeye çalışıyorum. 

Umutla bekliyorum. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Avamgart Türkiye 3 Kasım 2024
Ceza ödüldür bazen 2 Kasım 2024
Cumhuriyete doğru 27 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları