100. yılında Lozan ya da Mustafa Kemal gerçekçiliği

26 Temmuz 2023 Çarşamba

İsviçre’nin Lozan (Lausanne) şehri günün birinde adının Türkçede en çok kullanılacak sözcüklerden biri olacağını bilemezdi.

Adı Lozan olan bir tanıdığım bile var. Mutlaka başka Lozan’lar da vardır. 

Okunuşu Türkçe ses uyumuna uygun bir sözcük.

Anlamı da bizim için, hiç değilse bazılarınız için çok değerli...

Üzülerek “bazılarımız” diyorum. Çünkü halkımızın büyük çoğunluğu kendi tarihinden ne yazık ki habersizdir. Sadece halkımız değil ne yazık ki günümüz gençliğinin çoğu için de korkarım böyledir. Gençler arasında Lozan sözcüğü size ne anımsatıyor başlıklı bir TV anketi yapılsa çok şaşırtıcı, tuhaf, üzücü sonuçlar çıkabilecektir.

Bunlara Lozan’ın bilinçli, yeminli düşmanlarını da ekleyelim.

Ne yazık ki zaman içinde Lozan karşıtlarının, düşmanlarının sayıları da artmıştır, artmaktadır.

24 Temmuz gecesi İzmir’de “Sahne Tozu Tiyatrosu” sahnesinde, yazarı olduğum oyunu Haluk Işık yorumuyla, bu tiyatronun bir grup genç ama seçkin, değerli, başarılı oyuncusundan izlerken aldığım tiyatro hazzının yanı sıra, bir yandan da Lozan olgusunu düşünüyor; oyunu yazmama kaynak olan notları, tarihsel olguları kez daha zihnimden geçiriyordum...

Neydi bu Lozan?

Musul alınamamış, Osmanlı borçlarının önemli bir bölümü üstlenilmiş, Boğazlar’da ortalama bir sonuçla yetinilmiş, Batı Trakya’da istenilen sonuçlar elde edilememişti. Öyleyse neden başarı, hatta zafer sayılıyordu Lozan?

Aklımdan geçen sorunun yanıtı, bütün ayrıntılarını bilmiyor olsak da Ankara ile Lozan (Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa) arasında geçen konuşmalardadır.

Lozan heyetinin başkanı, karşısındaki emperyalist blokun dayatmasından sıkılmış, neredeyse yeniden silaha sarılıp bir kez daha sıcak savaşı göze alacak kadar öfkelenmişti.

Ankara’daki Meclis başkanı, başkomutan, en az Lozan’daki komutan kadar öfke ve nefretle dolu olmasına karşın, serin kanlı olunması gerektiğini biliyor, İsmet Paşa’dan antlaşmanın bir an önce imzalanmasının sağlanmasını istiyordu.

Nitekim öyle oldu. 

Önemli olan asıl hedef, yeni Türkiye’nin bir an önce bağımsız bir devlet olarak kabul edilip bir an önce özgür, bağımsız Milletler Topluluğu içinde yer almasıydı.

Lozan Antlaşması bu hedefe ulaşılmış olmanın belgesidir. 

Mustafa Kemal’in bir komutan olarak cesareti, kahramanlığı üzerine çok yazıldı. 

Onun bir yönü de gerçekçiliği olsa gerek.

Komutanlık, nerede, ne zaman durup geri çekilmek gerektiğini de bilmek olmalı. 

Alman general Liman von Sanders’in (Liman Paşa) anılarında okumuş olmalıyım.

İlk dünya savaşının sonlarında, 1918 sonbaharında, Sina-Filistin cephesindeki çarpışmalar sırasında Mustafa Kemal Paşa, birliklerine tartışmalı bir geri çekilme emri vermiştir. Onun komutanı konumundaki Liman Paşa bu konuda tereddütlüdür. Çekilmenin sonuçlarını göze alamamaktadır. Eninde sonunda bir yabancı olduğunu, böyle bir kararı ancak memleketin asıl sahiplerinin verebileceğini söyleyerek olası olumsuz sonuçların sorumluluğunu üstlenmekten kaçınmıştır. Emir yerine getirilmiş ve bu sayede dağınık birliklerin toparlanması ve düşman birliklerin hareketinin durdurulması sağlanmıştır.

Başta Nutuk olmak üzere Atatürk’e ilişkin kaynaklarda, belgelerde, hiçbir konuda kararsızlık izi yoktur.

Fakat duruma göre durmayı, bazen bir zaman için geri çekilmeyi bildiğini görüyoruz.

Lozan Barış Antlaşması bir gerçekçilik başarısıdır.

Bir kurtlar sofrasında, bu kurt sürüsünün kendi aralarındaki çıkar çatışmalarından da akıllıca yararlanarak yeni Türkiye’nin bağımız, özgür bir devlet olarak varlığı uluslararası hukukun güvencesine alınmıştır.

İzmir’de “Sahne Tozu Tiyatrosu”nda başarıyla sahnelenen ve dilerim uzun süre sahnede kalacak olan oyundaki son birkaç cümleyi özellikle ve önemle tekrar etmek istiyorum:

Her şeyi, her zaman, yeni baştan tartışabiliriz kuşkusuz. Fakat bütün bu tartışmaların, acılardan süzülerek bize armağan edilmiş, özgür, bağımsız vatanda yapılmakta olduğu gerçeği unutulmaksızın...”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kutsal dil olmaz 15 Mayıs 2024
Gencölmek 8 Mayıs 2024
Veteriner 1 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları