Altan Öymen

Bayramda kaçırılan fırsat...

26 Haziran 2024 Çarşamba

Bayram günlerinin geleneğinde, dostluk vardır, barış vardır, küskünlüklerin giderilmesi, haksızlıkların telafi edilmesi, kavgaların unutulması vardır.

O hedefler, komşular arasında olduğu gibi, siyaset hayatındaki ilişkiler için de geçerlidir.

Bu geçtiğimiz bayram günlerinde, benim asıl beklentim o alandaydı.

Son yerel seçimden sonra, seçimde en fazla oyu alan CHP ile ikinci sıradaki AKP arasındaki ilk iki görüşmeden sonra, bayram günlerinde de bazı olumlu adımlar atılabilirdi.

Malum, o süreci tanımlamak için CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “normalleşme” deyimini kullanıyor, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ise “yumuşama” deyimini.

AKP’nin sözcülerinin ve destekçilerinin bu bayram günlerindeki tutumları, ne o “normalleşme” veya “yumuşama” sözcüklerine uygun düştü ne de bayramın geleneklerine ve gereklerine.

Bu sütunda hep belirtmeye çalıştım: Bugün ülke genelinde iktidarda bulunan parti ile yerel yönetimlerin çoğunun yönetiminde yer alan parti arasındaki anlaşmazlık konularının en önemlilerinden biri, adalet alanında. O alanda bugün ülkemizde, demokratik devletlerin hiçbirinde benzeri görülmemiş haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, usulsüzlük örnekleri var. Bunların bir kısmı, dava süreçlerinin çeşitli aşamalarında ya Anayasa Mahkemesi’nce veya -yetkilerini anayasamızla kabul ettiğimiz- uluslararası yargı mercilerince saptanmış ve gereğinin yapılması istenilmiş bulunuyor. Bir kısmında daha karar aşamasına gelinmemiş. Ama “tutukluluk” birçok halde bir tedbir olarak değil, fiilen “ceza” haline getirilip infazına başlanmış bir yaptırım olarak kullanılıyor.

Bu durumun düzeltilmesi, adı “normalleşme” de olsa “yumuşama” da olsa, başarıya ulaşması temenni edilen o sürecin başlıca şartlarından biri. Eğer katılımcıları, o temennilerinde samimiyetlerini muhafaza ediyorlarsa...

Geçtiğimiz bayram günleri, katılımcılara o açıdan önemli bir fırsat sayılırdı. Bu sütunda, daha önce de belirttim. Cezaevlerinde geçirdikleri sürenin yedi yılı aştığı veya ayrı ayrı cezaların toplamının 50-60 yıla ulaştığı sanıklar var. Şu sırada milletvekili olarak Ankara’da TBMM binasındaki odasında oturması gereken ama milletvekilliğine engel oluşturulmuş olan yasama organı üyesi var. 

Adalet alanındaki sorunları tek tek sıralamak köşe yazılarına sığmaz. Ama bunların hepsinin sanık listeleri ve haklarındaki muameleler, iddialar, soruşturmalar, ülkemizin adalet mekanizmalarının arşivlerindedir. Onlardan en tartışmalı olanlar bellidir.

Hükümetin bir de adalet bakanı var. Böyle bir dönemde, şimdiye kadarki haksızlıkların, hukuksuzlukların giderilmesi için yapılan bir çalışmayı başlatmış olmak ve onun somut adımlarının bir kısmını bu bayram sırasında atmak mümkündü. Fena mı olurdu o tutukluların bir kısmını bayram arifesinde veya bayramın hemen arkasından gelen tatil günlerinde, eşlerine, çocuklarına, yakınlarına kavuşturmak?

Bu, tabii mümkündü. Ayrıca bunu çabuklaştırmanın yolları, mevcut kurumlardaydı. Anayasa Mahkemesi kararlarında, kanun lehine bozma mekanizmasında... Hatta o hedefe varılması gerçekten isteniyorsa Meclis’in çoğunluğunca artık kabul edilecek yeni bir kanun taslağı hazırlayıp, yürürlüğe girmesini, Meclis’ten geçirerek sağlamaya çalışabilirdi. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihine bakalım: Meclis’in İstiklal Savaşı döneminden ve Cumhuriyetin ilk yıllarından sonra açılmış, bazı soruşturmaların sonuçlarından bir kısmının sonradan kaldırılması veya değiştirilmesi uygun görüldüğünde bunun kanun yoluyla değiştirilmesine gidilmiştir.

1946’da başlayan demokratikleşme sürecinde ise 1950’den başlayarak 1973’te ve daha sonraları bazı cezaların kaldırılması gene kanun yoluyla mümkün olmuştur.

Bugün de ülkemizin sorunlarının giderek arttığı ve çeşitlendiği bu dönemde başlayan bu “normalleşme” denemesinin olumlu sonuçlar vermesinin koşullarından biri, adalet alanında var olan sorunların çözülmesinde inandırıcı ve ilerisi için “güven artırıcı” somut adımlar atılmasıdır. 

Geçtiğimiz bayram günlerinde ve sonrasında, o fırsat kullanılmadı. Dilerim, kısa zamanda telafi edilir. Tabii, eğer ülkemizin “demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olarak “normal”leşmesi, bugünkü devlet yönetimi mensuplarınca gerçekten isteniyorsa...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kayyumlu rejim... 6 Kasım 2024
Kutlu olsun... 30 Ekim 2024
İstanbul Sözleşmesi 23 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları