Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gözleri bağlı yürüyorlar, III. dünya savaşına doğru

25 Kasım 2024 Pazartesi

ABD merkezli küresel düzen çözülürken 21. yüzyılın ilk çeyreği, çatışmaların, ekonomik sarsıntıların, militarizmin yükseldiği bir dönemi olarak tarihe geçiyor. Risk analisti Verisk Maplecroft tarafından yayımlanan bir rapora göre, son üç yılda çatışmaların etkisindeki alanlar yüzde 65 oranında artarak Hindistan’ın iki katı bir büyüklüğe ulaşmış. Uzmanlar Covid-19 salgını sırasında çatışmalarda küresel düzeyde bir durgunluk yaşanırken şiddet eğiliminin en az on yıldır artmakta olduğuna işaret ediyorlar. 

Çatışma altındaki bölgelerden, Ukrayna’da başlayan savaş hızla uluslararası boyut kazanarak tırmanıyor. İngiltere ve ABD’nin verdikleri füzelerin Rusya topraklarında kullanılması, Putin’in “Oreşnik” balistik füzesiyle cevap vermesi, Kuzey Koreli askerlerin Rus ordusuna katılımı gibi gelişmeler, küresel bir felaket olasılığını güçlendiriyor. Dünya, III. büyük savaşa doğru adeta “gözleri bağlı” yürüyor. 

SENİNKİ UZUNSA BENİMKİ HIZLI

Biden’ın uzun menzilli ATACMS sistemlerini Ukrayna’ya verme kararı, Batı’nın bu savaşı bir vekâlet savaşı olmaktan çıkararak doğrudan Rusya ile karşı karşıya gelme riskini artırdı. Uzmanlar bu füzelerin ancak NATO uydularının yönlendirmesiyle kullanılabildiğine, bu durumun da NATO’nun doğrudan savaşa dahil olması anlamına geldiğine işaret ediyorlar. Bu uzun menzilli füzelere karşı, Rusya’nın Dnipro’ya yaptığı orta menzilli ama hipersonik balistik (nükleer başlık kapasiteli) füze saldırısı, nükleer silah kullanma sınırını daha da aşağı çekmesi savaşın geldiği korkutucu noktayı gösteriyor. 

Uzmanlara göre, Putin’in balistik füze “denemesi” yalnızca Ukrayna’ya yönelik bir saldırı değil, aynı zamanda Batı’ya açık bir mesaj. Putin, bu füzeyi yalnızca askeri bir deneme olarak nitelendirse de olayın altında yatan asıl niyet, caydırıcılığı artırmak ve Batı’yı yeniden düşünmeye zorlamak. Rusya’nın nükleer doktrinindeki değişiklikler ve bu saldırı, Ukrayna’daki savaşın küresel bir karakter kazandığını açıkça ortaya koyuyor. 

Gerçekten de Polonya’nın “Demir Kubbe” savunma sistemine yaptığı dev yatırımlar, Baltık ülkelerinin, Almanya’nın hızla artan savunma harcamaları, savaş hazırlıkları, Avrupa’nın, Ukrayna savaşında, Rusya için bir sonraki hedef olma korkusunu yansıtıyor. NATO üyeleri arasında artan savunma koordinasyonu, Rusya’yı daha da kaygılandırıyor, daha agresif adımlar atmaya teşvik ediyor. 

Diğer taraftan, Avrupa’da cılız ekonomik büyüme içinde, kaynakların toplumsal refaha değil, militarizme yönlendiriyor. Bu zeminde, Rusya’ya yakın faşist partilerin yükselmesi hızlanıyor. Siyasal, ekonomik düzeni giderek kırılganlaşan Avrupa ülkelerinin toplumsal yaşamına, Rusya’nın “hibridsiber savaşlarla” müdahale olanakları artırıyor. 

TIRMANIŞ ÖNLENEBİLİR Mİ?

Ukrayna’da karşılıklı füzelerle, ABD’nin Ukrayna’ya anti-personel kara mayınları gönderme kararıyla hızlanan son tırmanma, Batı’daki politik dinamiklerden bağımsız değil. Özellikle Trump’ın yaklaşan başkanlık dönemi, Batı’nın Ukrayna’ya verdiği desteğin geleceğine ilişkin bir belirsizlik yaratıyor. Trump’ın Ukrayna savaşını bir an evvel sonlandırmaya, barış yapmaya ilişkin söylemi de Rusya’nın kazanımlarını meşrulaştıracak bir pazarlığın yolunu açma olasılığını güçlendiriyor. 

Ukrayna’daki savaşta tırmanmanın hızlanması, savaşların tarihsel doğasına uygun olarak kendi ivmesini yaratıyor. Bir yanda ABD’nin Ukrayna’ya silah desteği, diğer yanda Kuzey Kore, İran ve Çin gibi devletlerin Rusya’ya lojistik ve askeri destek sağlaması, bu savaşın artık tek bir coğrafyada sınırlı kalamayacağını gösteriyor. Savaşın doğası gereği, küçük bir kıvılcımın çok daha geniş çaplı bir yangına dönüşmesi olasılığı hızla artıyor. 

Bugün Ukrayna-Rusya hattında yaşananlar, dünyanın bir felaketin eşiğinde olduğunu söylüyor. Silahların sürekli gelişmesi, uluslararası hukukun çöküşü, siyasi liderlerin savaşın kontrol edilebileceği yönündeki yanılsamaları, gelecekteki “büyük çatışmanın” habercisi. Dünya, bu felaket yürüyüşünü durdurmak için hem siyasi liderlik hem de halklar düzeyinde daha büyük çabalara ihtiyaç duyuyor. Ancak mevcut dinamikler göz önüne alındığında, bu adeta “gözleri bağlı yürüyüşü” durdurmak neredeyse imkânsız görünüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları