Şükran Soner
Şükran Soner soner@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Siyaset seçmenin; seçmen sağlığının derdinde

03 Şubat 2024 Cumartesi

Medyanın, istense de istenmese de büyük çoğunluğu iktidarın emrinde, azı eleştirel olsa da olmasa da aynı türden haberlerle dolup taşması kaçınılmaz. İşin en moral bozucu yanı, televizyonların söz konusu yayınlar sürecinde, düğmelere basılmasını kaçınılmaz kılan bıktırıcılığında. Elbette iktidarın finans kaynakları ile destekledikleri işler tıkırında. Eleştirel yaklaşanlar için ise yokuşları tıksırır gibi tırmanmakta zorlanan eski trenlerin tıksırıkları gibi çıkabilenleri... Biz izleyenler kendimize daha yakın bilgi alabileceklerimizi seçmekte çırpınıp duruyor olsak da zaman içinde haber içeriklerinin aynı tornadan çıkmış gibi benzerliklerinden yoruluyoruz.

Yaşadıkları zorluklardan bıkkınlık içindeki çoğunluk, dinleyeni olsa da olmasa da artık tepkilerini sesini yükseltmiş olarak duyurmaktan korkmayacak kadar çaresiz. Küçücük çocuklara açlıktan ölmemek üzere salçalı ekmek yedirmek zorunda kalan büyükleri susabilirler mi? Yakalandığı ağır hastalık yaşamla ölüm arasında bırakmışken ilacını alamayan, doktora gidemeyen, tedavisini yaptıramayan çaresiz hasta sesini çıkarmadan durabilir mi? Ağır hasarlı olduğu için, içine giremediği depremin vurduğu evinden eşyalarını çalmakta olan hırsızı korkutmak umuduyla havaya ateş eden depremzedenin delirdiğini söyleyebilir miyiz?...

Taşındığım yeni evimde oğlumun yönlendirmesi ile çok iyi çalışmış ancak uzunca bir süre telefonu yanıt vermemiş ustanın yaşadıklarını öğrenince kulaklarıma inanamadım. Deprem yıkımı için boşaltılan işyerine iş dönüşü risk nedeniyle mühürlendiğini görüp iş gereçleri içeride kalan usta ne suç işlemiş? Kesinlikle içeri girmesine izin verilmeyince nöbetçi olmayan bir saatte içeri girip alabileceklerini almış. Polisten bir konuda bilgi alınacağı söylenerek çağrılmış, doğal olarak kandırıldığından habersiz gitmiş. Sorgusuz hapse atılıp sabıkalıların arasında haftalarca tutulmuş. Lütfedilip dışarı çıkabildiğinde telefonu geri verilmediğinden ailesi bile habersiz kalmış. Ne menem bir sadistliktir bu?

***

Her tür suçun yapanın yanında kâr kaldığı bir düzende, yaşam ezenler ile ezilenler arasında birbirinden iğrenç örneklerle çoğaldıkça, balık baştan kokmuş olarak ülkenin her köşesinde sayısız örneklerle çöp dağları gibi yükseldikçe ne olmasını bekliyoruz ki? Haksızlık, hukuksuzlukların örnekleri ülkemizin her yanından yapanların yanında kaldığı bir düzen belgeleri, görselleri ile yüzlerimize vuruldukça nasıl tepkiler gelir? En alttakiler nereye kadar ezilebilir? Ülkemiz çok sert sınav günlerinden hep birlikte geçirildiğimiz bir düzenin içinde, karmaşa, kaosları yaşıyor.

Çoğunluk yaşam refleksi, yaşam yollarının bulunabilmesidir. Refleks olarak kurtuluş gibi gelen çıkışlarımızla daha ağır bedeller ödemekte olduğumuzun deneyimleri katlandıkça yine yaşam güdüsü ile daha akılcı olabilmenin, akılca çareler üretmenin yolları aranmaz mı? Yaşam arayışları kaçınılmaz olduğuna göre de ufaktan ufaktan öncesi başlamak üzere dipten gelen dalgalar oluşup güçlenmezler mi?

İsterseniz haber akışlarını biraz daha dikkatli, tam da bu gözle okumaya çalışalım. Haberci yandaşmış, hak arayanmış fark etmez, beş aşağı beş yukarı akış değişmez oldukça, bilinçaltının çalışması derinleşip güçlenmez mi? Yaşamın her alanına dönük, önce pıtır pıtır, sonrasında patır patır haykırışlar, eylemlerin yükselişini, direnişleri hâlâ göremiyor muyuz? Safları sıklaştırımıyor muyuz? Katılmayanlar hiç boşuna sızlanmasınlar, hâlâ uyanamamış, uyuyanlar saflarındalar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları