Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Sevr, Türkiye’yi böyle parçalıyordu
Birinci Dünya Savaşı’nı kazanan İngiltere, Fransa, İtalya gibi emperyalist ülkeler, savaş öncesinde, savaş sırasında ve savaş sonrasında dünya siyasi haritasını adeta yeniden çizdiler; buna göre “hasta adam” adını taktıkları Osmanlı Devleti’nin topraklarını da bölüp parçaladılar. İtilaf Devletleri, I. Dünya Savaşı ile Osmanlı’dan kopan, Arap nüfusun yoğun olduğu Ortadoğu’da, sınırlarını cetvelle çizdikleri, kendi mandaları altında yeni devletler kurulmasını planladılar. Bu planı, büyük güçlüklerle karşılaşmadan uyguladılar. Böylece Ortadoğu coğrafyası emperyalizm tarafından parçalandı.
Batı emperyalizmi, benzer şekilde, Anadolu’da da Ermenistan ve Kürdistan gibi yeni devletler kurmayı ve Doğu Trakya’nın tamamı ile Ege bölgesinin büyük bir bölümünü Yunanistan’a vererek Türkleri Avrupa’dan tamamen atıp Anadolu’nun ortasına sıkıştırmayı planladı. İşte 10 Ağustos 1920’de Osmanlı yöneticilerine imzalatılan 433 maddelik Sevr Antlaşması, bu emperyalist paylaşım planının ayrıntılarını içeriyordu. Ancak bu sefer emperyalizmin evdeki hesabı çarşıya uymadı; Londra’daki, Paris’teki o kirli hesapları Anadolu’da bir adam, Mustafa Kemal (Atatürk) ve bir ulus, Türkler bozdu.
SEVR’E GÖRE SINIRLAR
Sevr Antlaşması’na göre Türkiye olabildiğince küçültülüp Anadolu’nun ortasına sıkıştırılıyordu.
Buna göre;
Batıda: Doğu Trakya; (Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Gelibolu, İstanbul Çatalca’ya kadar) Gökçeada ve Bozcaada dahil, 12 Ada dışındaki bütün Ege adaları Yunanistan’a verilecekti. 12 Ada ve bunlara bağlı adacıklar ise İtalya’ya bırakılacaktı. (Sevr, madde 122) İzmir ve civarı aşamalı olarak Türkiye’den koparılıp Yunanistan’a bağlanacaktı. (Sevr, madde 65-87)
Sonuç olarak Sevr’de Türkiye’nin Batı sınırı İstanbul-Çatalca hattının biraz ilerisinde Podima-Kalikratya (Çatalca-Yalıköy, Büyükçekmece-Mimarsinan) hattıydı. Böylece Sevr’de Doğu Trakya’nın neredeyse tamamı kaybediliyordu.
Sevr Antlaşması’nın 84. maddesindeki ifadeyle “Türkiye, eski Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa kıtasında ve işbu antlaşma ile belirlenen Türkiye’nin sınırları ötesindeki bütün haklarından ve sıfatlarından Yunanistan yararında vazgeçecekti.”
Sevr’e göre Yunanistan’a bırakılan Edirne’de Yunan olmayan halkın (dolayısıyla Türklerin) çıkarları Yunanistan tarafından özel bir antlaşma ile kabul edilecekti. (Sevr, madde 86)
Doğuda: Sevr’e göre Türkiye’nin kuzeydoğusunda 1914 öncesindeki sınırlar geçerli olacaktı. Böylece Artvin, Erzurum’un kuzeydoğusu ve Iğdır’a kadar Kars, Türkiye dışında kalacaktı. (Sevr, madde 27/4) Bu bölgedeki Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis -yüksek olasılıkla- Ermenistan’a bırakılacaktı. (Sevr, madde 89-90)
Güneyde: Sevr’e göre Türkiye’nin Suriye sınırı belirlenirken Ceyhan, Osmaniye, Dörtyol, İskenderun-Antakya, Maraş’ın güneyi, Gaziantep, Birecik, Urfa, Mardin, Cizre ve Nusaybin Suriye’ye verilecekti. (Sevr, madde 27) Türkiye-Irak sınırı ise Musul’u Irak’ta bırakan ve Türkiye-İran arasındaki sınıra uzanan bir hat olarak belirlenecekti. (Sevr, madde 27/3)
Türkiye Lozan’da bu sınırları çok büyük oranda kendi lehine değiştirdi. Sevr’de Türkiye sınırları dışında kalan birçok, yer Lozan’da Türkiye içine alındı.
SEVR’E GÖRE İZMİR VE CİVARI
Sevr Antlaşması’na göre İzmir ve civarı (İzmir, Kuşadası, Tire, Ödemiş, Manisa’nın Batısı, Akhisar, Kırkağaç, Soma, Foça, Ayvalık, Burhaniye) görünüşte Osmanlı egemenliğinde kalacaktı. Bu göstermelik egemenliğin bir işareti olarak İzmir’in dışında Müttefik Devletlerin belirleyeceği bir kalede Türk bayrağı dalgalanacaktı. (Sevr, madde 69) Ancak bu bir kandırmacaydı. Çünkü Sevr’e göre İzmir ve civarı Yunanistan’a bırakılıyordu. Nitekim 69. maddede açıkça “Türkiye, İzmir kenti ile sözü edilen topraklar üzerindeki egemenlik haklarının kullanımını Yunanistan’a aktaracaktır” deniyordu.
Sevr, 66.maddeye göre İzmir ve civarında kurulması planlanan Yunan bölgesinin sınırlarını arazi üzerinde belirlemek için İngiliz, Fransız ve İtalyan hükümetlerinin atayacağı 3 üye ile Yunanistan ve Türkiye’nin atayacağı birer üyeden oluşan bir komisyon kurulacaktı. Belirlenen bölge Türkiye’den ayrılacaktı. (Sevr, madde 65-69)
Bu bölgeyi yönetecek olan Yunanistan bölgede kendi askeri gücünü bulunduracaktı. Yunanistan bölgede “soy, dil ve din azınlıklarını” içeren yerel bir parlamento kuracaktı. 83. maddede öngörülen statü kurulana kadar bu bölgede askerlik zorunlu olmayacaktı. Yunan hükümeti bu bölgede Yunan gümrük sistemini uygulayacaktı. Bölgede kalıcı statü kurulana kadar Türk parası kullanılacaktı. (Bölge Yunanistan’a geçince para da değiştirilecekti.) Bu bölgede oturan Türk uyruklular Yunan uyruğuna geçecekti. (Sevr, madde 70-82)
Bölgedeki Yunan yerel yönetimi 5 yıl sonra Milletler Cemiyeti’nden bu bölgenin Yunanistan’a bağlanmasını isteyebilecek; bu isteğin kabul edilmesi halinde Türkiye İzmir ve civarındaki topraklarını Yunanistan’a bırakacaktı. (Sevr, madde 83)
Lozan’a İzmir’i kurtararak giden Türkiye, orada böyle bir konunun konuşulmasına bile izin vermedi.
SEVR ERMENİSTAN’I
Sevr Antlaşması’na göre Türkiye, öncelikle Ermenistan’ı tanıyacaktı. Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis illerinde Türkiye-Ermenistan arasındaki sınırı ABD Başkanı belirleyecekti. Türkiye, Ermenistan’ın denize çıkışını ve söz konusu sınıra bitişik olan Osmanlı topraklarını askersizleştirmeyi kabul edecekti. Türkiye, Doğu Anadolu’da geniş bir bölgeyi Ermenistan’a bırakacaktı. Türkiye, Ermenistan’a bırakacağı topraklar üzerindeki bütün haklarından vazgeçecekti. Ermenistan-Türkiye sınırı iki ülke tarafından belirlenemezse Müttefik Devletler tarafından belirlenecekti. (Sevr, madde 88-93)
Sevr’e uygun olarak ABD Başkanı W. Wilson, 22 Kasım 1920’de Ermenistan’ın sınırlarını çizdi. Başkan Wilson’un çizdiği haritaya göre Sevr Ermenistan’ı bugünkü Rize, Trabzon, Giresun’un bir bölümü, Gümüşhane, Bayburt, Erzincan’ın bir bölümü, Erzurum, Muş, Ağrı, Bitlis ve Siirt’in bir bölümü ile 1914 sınırları dışında kalan Erzurum’un kuzeydoğusu ile Kars’ı ve Rus Ermenistan’ındaki eski illeri kapsıyordu.
Türkiye Lozan’da, Anadolu’da bir Ermeni Devleti kurulmasını kabul etmedi.
SEVR KÜRDİSTAN’I
Sevr Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinden sonra 6 ay içinde İstanbul’da toplanacak İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon, Fırat’ın doğusu, Ermenistan’ın güneyi ve bu antlaşma ile belirlenmiş Suriye ve Irak sınırlarının kuzeyinde Kürtlerin sayıca fazla olduğu bölgenin “yerel özerkliğini” belirleyecekti. Osmanlı, bu komisyonun alacağı kararı üç ay içinde kabul edip uygulayacaktı. 62. maddede belirtilen bölgedeki Kürtlerin, “Bu bölgedeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye’den bağımsız olmak istediğini kanıtlayarak” Milletler Cemiyeti’ne başvurması halinde Milletler Cemiyeti’nin onayıyla Türkiye bu özerk bölgedeki bütün haklarından vazgeçecekti. (Sevr madde 62-64)
Atatürk’ün Nutuk’taki ifadesiyle bu konu Lozan’da “elbette söz konusu ettirilmemiştir”. Lozan görüşmeleri sırasında “Kürdistan” konusu gündeme geldiğinde TBMM’deki Kürt kökenli milletvekilleri de Türkiye’de Kürtlerin ve Türklerin bir bütün olduklarını, birbirinden ayrılmak istemediklerini belirterek bu bölünme projesine karşı çıktılar.
SEVR’DE EMPERYALİST SÖMÜRÜ BÖLGELERİ
Sevr ile Anadolu’nun ortasına sıkıştırmak istedikleri Türkiye’yi tam bir sömürge haline getirmek isteyen Müttefik Devletler (İngiltere, Fransa ve İtalya), Anadolu’yu sömürürken aralarında çıkacak muhtemel anlaşmazlıkları baştan önlemek için 433 maddelik Sevr Antlaşması’na ek 11 maddelik bir Üçlü Antlaşma hazırladılar. Bu Üçlü Antlaşma’ya göre Anadolu’nun kaynakları bol, gelişme potansiyeline sahip en verimli yerleri, İtalyan ve Fransız nüfuz bölgeleri olarak paylaştırıldı. Buna göre Güney Anadolu’da İtalyan, Kilikya’da ise Fransız nüfuz (sömürge) bölgeleri belirlendi.
Atatürk’ün Nutuk’a koyduğu Sevr haritası
Atatürk Nutuk’ta, “Üçlü Antlaşma”ya göre Anadolu’da kurulması planlanan nüfuz (sömürge) bölgelerini şöyle açıklıyor:
a) Fransız Nüfuz Bölgesi: Suriye sınırıyla aşağı yukarı Adana ilinin batı ve kuzey sınırı ve Kayseri ile Sivas’ın kuzeyinden geçen ve Muş’a yaklaştıktan sonra bu kenti dışarıda bırakarak Cizre’ye uzanan bir hattın içinde kalan bölge.
b) İtalyan Nüfuz Bölgesi: İzmir Yarımadası’ndan çıktıktan sonra Afyonkarahisar’a dek Anadolu tren yolu ve oradan Kayseri yakınında Erciyes Dağı yöresine dek uzanan hatla İzmir bölgesi, Ege Denizi, Akdeniz ve Fransız bölgesi arasında kalan bölge.
Lozan’da, Türkiye, Anadolu’da bu nüfuz (sömürü) bölgelerini söz konusu bile ettirmedi.
SEVR’İN ULUSLARARASI BOĞAZLAR DEVLETİ
Sevr’e göre Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve Karadeniz Boğazı’nı kapsayan “Boğazlar” ayrım yapılmadan bütün savaş ve ticaret gemilerine açık olacaktı. (Sevr, madde 37) Boğazlar bölgesi, içinde Türk üye bulunmayan Uluslararası Boğazlar Komisyonu tarafından yönetilecekti. Sevr’in 37-61. maddeleri (tam 24 madde, ayrıca 6 maddelik bir ek) Uluslararası Boğazlar Komisyonu’nun yetkileriyle ilgiliydi. Boğazlar Komisyonu, ABD, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ile Milletler Cemiyeti’ne üye olmaları halinde Rusya, Bulgaristan ve Osmanlı temsilcilerinden oluşacaktı. ABD, Britanya, Fransa, İtalya, Japonya ve Rusya temsilcilerinin iki oyu olacaktı. Diğer üyelerin ise bir oyu olacaktı. Komisyon üyesi ülkelerin temsilcileri Boğazlar Bölgesi içinde diplomatik ayrıcalıklardan ve dokunulmazlıklardan yararlanacaklardı. Boğazlar Komisyonu Başkanlığı iki yıl süreyle iki oya sahip ülkelerce yürütülecekti. (Sevr madde 38-41; 61-Ek) Dolayısıyla Osmanlı Devleti, Milletler Cemiyeti’ne üye olup Boğazlar Komisyonu’na 1 üye verse bile Boğazlar Komisyonu’na başkanlık edemeyecekti. Boğazlar Komisyonu, kendisine tanınan yetkileri Osmanlı Hükümetinden tamamen bağımsız olarak kullanacaktı. Komisyonun özel bir bayrağı, özel bir bütçesi, kendi örgütü ve polis gücü olacaktı. Bu polis gücü, yabancı polis şeflerinin komutası altında çalışacaktı. Kapitülasyonlardan yararlanan devletlerin vatandaşları Boğazlar Bölgesinde suç işlemeleri halinde Türk mahkemelerinde değil, konsolosluk mahkemelerinde yargılanacaktı. Bölgenin Yunan egemenliğindeki bölümünde işlenen suçlara ise Yunan mahkemeleri bakacaktı. (Sevr madde 42,48-49)
Boğazlardan geçen gemilerden alınan harçlar ve vergiler Boğazlar Komisyonu’na aktarılacaktı. Komisyon, Milletler Cemiyeti’nin onayıyla yeni vergiler ve harçlar koyabilecekti. (Sevr madde 53-54)
Boğazlar Bölgesindeki tüm istihkâmlar yıkılacak ve bölge silahsızlandırılacaktı. (Sevr madde 177) Boğazlar Bölgesinde top ulaşımına uygun bütün kara ve demir yollar yıkılacaktı. (Madde 178)Türkiye Boğazlar Bölgesinde telsiz ve telgraf istasyonu kuramayacaktı. (Madde 190) Boğazlar Bölgesini, yalnız İngiltere, Fransa ve İtalya askeri amaçla kullanabilecekti. (Madde 178/3) Boğazlar Bölgesinde yalnız İtilaf Devletlerinin askerleri bulunabilecekti. Boğazlar Bölgesindeki Türk jandarması da Müttefikler Arası İşgal Komutanlığına bağlanacaktı. (Madde 161)
Çok açıkça görüldüğü gibi Sevr’de Boğazlarda oldukça geniş bir bölge aslında Osmanlı’dan koparılarak Uluslararası Boğazlar Komisyonunun yönetimine ve denetimine bırakılıyordu. Komisyona hukuki düzenlemeler yapmak, yeni yasa koymak, kendi mahkemelerini kurmak, kendi polis gücüne sahip olmak gibi egemenliğe aykırı haklar verilmişti. Uluslararası Boğazlar Komisyonu aslında Uluslararası Boğazlar Devleti’nden başka bir şey değildi.
Sevr’e göre Müttefik Devletlerin sözünden çıkılmaması halinde İstanbul Türklerde kalacak ve Osmanlı sultanı -bir kukla halife-sultan olarak- İstanbul’da oturabilecekti. Osmanlı bu antlaşmaya uymazsa Müttefik Devletler İstanbul konusundaki antlaşma hükmünü değiştirebilecekti. (Sevr, madde 36)
Türkiye, Lozan’da hem Uluslararası Boğazlar Komisyonu’nu kontrol etti hem de bu komisyonun devlet içinde devlet olmasını engelledi. 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile bu komisyonu tamamen kaldırdı. Ayrıca Türkiye Lozan’da, İstanbul’un -herhangi bir şarta bağlı olmadan- düşman işgalinden kurtulmasını sağladı.
***
Mustafa Kemal Atatürk’ün ve dava arkadaşlarının Kurtuluş Savaşı ve Lozan Barış Antlaşması ile neyi başardıklarının farkında mıyız? Emperyalizmin sınırlarını cetvelle çizdiği devletlerden oluşan Ortadoğu’da bugün acı, kan ve gözyaşı devam ediyor. Ortadoğu bugün yine emperyalizm tarafından bölünüp parçalanıyor. 104 yıl önce emperyalizm, Sevr Antlaşması ile Türkiye’yi de bölüp parçalamak istemişti. Türk ulusu buna izin vermedi. Atatürk ve dava arkadaşları önce Türk Kurtuluş Savaşı sonra Lozan Barış Antlaşması ile toprak bütünlüğüne sahip üniter, laik bir devlet kurdu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği, BOP’la, siyasal İslamcı boş hayaller peşinde koşmakla değil, toprak bütünlüğüne sahip laik Cumhuriyete sahip çıkmakla, onu Atatürk’ün gösterdiği “muasır medeniyetler düzeyinin üstüne çıkarmak” için çalışmakla kurtulacaktır.
Halep kalesine Türk bayrağı asılmış! Dalgalanan Türk bayrağı her zaman her yerde bize gurur verir. Ancak İzmir’i Türkiye’den koparıp Yunanistan’a bağlayan Sevr Antlaşması’nda da “İzmir’in dışında, Müttefik Devletlerin belirleyeceği bir kalede Türk bayrağı dalgalanacaktır” dendiğini de asla unutmamak gerekir.
Not: Sevr’in Türkiye’yi parçalama planının Lozan’da nasıl sonuçsuz bırakıldığını yeni çıkan LOZAN, “Onurlu Barış” adlı kitabımda ayrıntılarıyla anlattım.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Barış Atay’dan Özgür Özel'e sert yanıt
- Gaga Bulut'tan skandal pedofili yayını!
- AYM o maddeyi iptal etti, tazminat yolu doğdu
- Naci Görür'den 'fay' değerlendirmesi!
- Rusya'dan, Bakan Fidan'ın Suriye açıklamalarına yanıt
- Cemal Enginyurt'tan, Soylu'ya büyük taş
- Kürsüde Erdoğan'a çok sert 'İsrail' tepkisi
- Araç satışında yeni dönem: 1 Ocak'ta başlıyor
- Sahte içkiden 17 kişi hayatını kaybetti
- Bakan Yerlikaya'dan 'kayyum' açıklaması