Özlem Yüzak
Özlem Yüzak ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Türkiye’nin yarısı Platon’un mağarasında

07 Nisan 2017 Cuma

Mağara alegorisi Yunan filozof Platon tarafından ortaya atılan antik çağ felsefesinin en önemli alegorilerinden biri. Alegoriye göre bazı insanlar karanlık bir mağaraya zincirlenmişlerdir ve bu insanlar başlarını sağa ve sola çeviremezler, sadece karşılarındakini görebilmektedirler. Doğuştan beri bu mağarada bulunan insanlar mağaranın girişinden yansıyan nesnelerin gölgelerini görür ve bunları gerçeklikleri olarak algılarlar. Nihayet bir gün bu insanlardan bir tanesi zincirlerinden kurtulur ve mağarayı terk eder. Mağarayı terk eden bu insan mağaranın dışında yeni bir gerçeklik ile tanışır ve duvarda gölgelerini gördüğü nesnelerin gerçek olmadığının farkına varır. Bunu mağaradaki arkadaşları ile paylaşmak üzere mağaraya geri döner. Mağaradaki arkadaşları ise mağaranın dışında farklı bir gerçeklik olduğuna inanmazlar. Ve bu insanlara mağaranın dışındaki gerçekliği aktarabilmek de imkânsızdır. Mağaraya zincirlenmiş insan, toplumun parçası olan ancak bireyselleşememiş, farkındalığı gelişmemiş kişiyi temsil eder. Mağara ülkeyi temsil eder.
Zincir, toplum içerisinde bireyi sınırlayan kalıplar, dogmalar, kurallardır. Bunlar zihnin özgürleştirilmesinin önündeki engellerdir. Gölgeler ise toplum tarafından algılanan ve inanılan sorgulanmamış doğrulardır.
Tek adamlığı, yeni anayasayı oylayacağımız, ülkenin kaderinin ne yazık ki “evet” ile “hayır” arasına sıkıştığı 16 Nisan referandumunu bir de bu gözle değerlendirecek olursak ne yazık ki toplumun yarısının gördüğü sadece gölgeler. Birilerinin dayattığı doğrular sorgulanmadan kabul ediliyor. Bunun izlerini toplumsal yaşamın her noktasında görüyoruz. 15 yıllık, kesintisiz tek başına AKP iktidarında Türkiye’de iç ve dış siyasetten ekonomiye, yargıdan toplumsal sorunlara yaşadığımız tüm sorunlara gerekçe olarak yürürlükteki anayasa ve parlamenter sistem gösteriliyor. Sihirli değnek ise “başkanlık”. Ve ülkenin neredeyse yarısı buna inanıyor, kabulleniyor. Bu bir olgu. Tıpkı serpilip gelişen bir bitki gibi... Cehalet, kadercilik, biat etme, cemaatçi bakış açısı bu bitkinin ana besin damarı... Zekice sulanıyor, AKP kurmaylarının, kalemşörlerinin, yandaşlarının algı yönetme becerileri muazzam. Televizyonların tartışma programlarında, konu zülfiyâre dokunmaya başladığı noktada yaratılan bir ağızdan konuşma kakafonisi müthiş. Dizilere atılan formatlar ustaca... Kadınlara özenle giydirilen mağduriyet giysisi üzerinden yürütülen siyaset, içi yalan dolan da olsa önemli değil; önemli olan AKP’li kadınların kendilerini en üst makamdan sürekli olarak sahiplenildiklerini sanmaları. Bir ülke düşünün, aklınıza gelebilecek her konuda karşınıza iki birbirine zıt görüş çıkabiliyor. Bunlardan biri yalan, diğeri gerçek. Tıpkı mağaranın içindeki gölgeler ve mağaranın dışındaki gerçek dünya gibi...

Çorbaname...
Tam 435 sayfa. İddianameden bahsediyorum. Bizim tam 159 gündür (5 ay 1 hafta) tutuklu olan Cumhuriyet yazar ve yöneticilerimiz hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianame. Daha doğrusu çorbaname... İçinde ne ararsanız var. Gazete haberleri, köşe yazıları, yorumlar, birilerinin diğerleri hakkında atıp tutmaları, o ya da bu şekilde Cumhuriyet ile husumeti olanların ifadeleri, kendileri ByLock kullanıcısı olmayan Cumhuriyet çalışanlarının ByLock kullanıcısı olduğu tespit edilen kişilerle yazışmaları, konuşmaları... Gazeteci mesleği gereği haber kaynakları ile konuşur, yazışır. Konuştuklarının ByLock kullanıcısı olup olmadığını nasıl bilebilir? Çorbanamenin içinde FETÖ-PYD suçlaması da var, vakıf yönetimine ilişkin halen süren davaya ilişkin raporlar ve suçlamalar da, sayfalar dolusu sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar da. Sabırla okudum gece boyu. Cumhuriyet bir kurum. Bu ülke için önemli bir kurum hâlâ. Yönetim zafiyetleri olabilir, ticari karar mekanizmalarında sorunlar olabilir, vakıf atamalarında usulsüzlükler olabilir, radikal bir çizgi değişikliği de olabilir. Ya da bunların hiçbiri de olmayabilir. Dava sürecidir, bir noktada karara bağlanır. Ama bunların hiçbiri oradaki arkadaşlarımızın terör suçu ile yargılanmalarının, “terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör örgütüne yardım etmek suçundan” mahkûm edilmeye çalışılmasının gerekçesi olamaz. Kabul edilemez.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları