Terör... Yine ezber bozulmadı...

25 Ekim 2024 Cuma

Terörün mazur gösterilebilecek hiçbir yanı olamaz. Ankara’da 5 kişinin yaşamını kaybettiği 14 kişinin yaralandığı savunma sanayisinin amiral şirketlerinden Tusaş’a yapılan hain saldırıyı nereye koyabiliriz? Sözün bittiği noktadır. Uzun zaman sonra ilk kez PKK terörünü sona erdirmek üzere bir adım atılmaya çalışılırken üstelik.

Barışın gelmesini istemeyen güçler her zaman, her daim, her yerde. Daha da çok bizimki gibi çetrefilli coğrafyalarda. Alışık senaryolar. 

O zaman soru şu: Bu terör saldırısına ve belki bundan sonra da olabileceklere teslim mi olacağız? Barışa yönelik çağrı, yeniden ve uzun süre çıkmamak üzere halının altına sürülecek mi? Yani “Tarih tekerrürden ibarettir” sözü bir kez daha yerini bulacak mı? Yoksa bu bildik senaryoya yenik düşmeden farklı bir adım atılabilir mi? Daha da ötesi “Gerçekten barış isteniyor mu?” Zor sorular. Suriye ve Irak’ta yaşananlardan, Ortadoğu’da kaynayan kazandan bağımsız olmadığı aşikâr. O halde?

İsrail tam anlamıyla bir devlet terörü ile Gazze’ye aylardır saldırıp duruyor. Her gün tüm dünyanın gözleri önünde onlarca Filistinli öldürülüyor. Siviller, ağırlıklı olarak kadınlar ve çocuklar, minicik bebeler... Ülkelerin, uluslararası kurumların göze önünde. Ve herkes sessiz. ABD ve Avrupa açık kartlarını çoktan sundular çünkü İsrail’e. Gönüllü ya da zoraki. Önemli mi? Önemli olan bir devletin eliyle işlenen terör suçu ve herkesin buna göz yumması. 

21. yüzyılın ilk çeyreğini bitirmek üzereyiz. İnsanlık hiç olmadığı boyutta ilerliyor; dijital teknolojiler, yapay zekâ, uzaydaki büyük gelişmeler, sağlıkta devrim niteliğindeki ilerlemeler... Öte yandan çığrından çıkmış bir şiddet, çığrından çıkmış bir algı yönetimi, bilgi kirliliği... 

Evrenin derinliklerinin en gizemleri sorularını bile aydınlatmayı başaran insan, kendi varoluşunun yıkıcılığından kendini sıyıramıyor. Neden-sonuç ilişkileri hiç olmadığı kadar anlamını yitiriyor. 

Terörü bir kenara bırakın bir anlığına, her türlü gerçekdışı, gerçek ötesi ve yalan haber kolayca yayılabiliyor, hiçbir kanıt ve denetim olmaksızın kullanılarak kamuoyu oluşturulabiliyor. Bu durumda demokrasinin halk için ve halkın yararına çalışmasını beklemek abesle iştigal değil de ne?

Bu hafta Herkese Bilim Teknoloji dergisi “Hasta demokrasiler nasıl onarılır” sorusuna yanıt aradı. Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, “Çağımızda demokrasiye yönelik tehditlerin başında enformasyon, bilgi ve veri kirliliği geliyor” dedi ve bunun iki türlü gerçekleştiğini belirtti: 

- Bir siyasal kişiliğin, siyasal hareket veya partinin bilerek ve isteyerek enformasyon, bilgi ve verileri çarpıtması, gerçekdışı bir içerikte enformasyonun kullanılması olan dezenformasyon. 

- Bir diğeri ise istemeyerek, dikkatsizlik, bilgi eksikliği, eğitimsizlik vb. nedenlerle yanlış veya yanlı olarak enformasyon, bilgi ve veri kullanımı olan misenformasyon.

Ancak üçüncü bir sorun kümesi daha var: O da seçmenlerin ne oy verirlerse versinler, temsilcilerinin onların iktisadi refahını artıracak önlemleri alamadığının farkında olmaları.

Zor dönemler. Çözümsüzlük çetrefilleşiyor. Demokrasinin bile kendi ayağına kurşun sıktığı bu ortamda halkların refahı, barış gibi sözcükler giderek anlamını yitiriyor.

ÖZGEN ACAR’A VEDA

Özgen Acar ilk genel yayın yönetmenimdi. Gazeteciğe ilk başladığımda, satır aralarından nasıl büyük haberler çıkabileceğini asıl haberin ayrıntılarda gizli olduğunu ondan öğrendim. Yaptığı işi en iyi şekilde tamamlayan biriydi. Tarihi eser kaçakçılıklarını iz sürerek ortaya çıkarması, yurtdışına kaçırılan eserlerin geri gelmesi için verdiği uğraş hâlâ hafızalardadır. Mesleğine tutku ile bağlı olan Acar, rahatsızlığına rağmen yazılarını hep sürdürdü. Saygı ile anıyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları