Özdemir İnce

Kürtçe öğretim hakkı

28 Şubat 2025 Cuma

2 Temmuz 2010 günü Hürriyet gazetesinde yayımlanan aynı adlı yazıyı “Durumda bir değişiklik var mı” sorusuyla birlikte tekrar bilginize sunuyorum:

***

Kürtçülük ya da Kürt “sorunu” hakkında düşünen, yazıp konuşanların artık bazı arkaik ya da anakronik gönderme ve tasvirlerden vazgeçmeleri gerek: “Kürt sorununun inkârı”, “Kürt yok kart kurt Türkü var” gibi...

Kürt” sorunundan söz ederken, dikkat edelim ki kendi halinden rahatsız bir topluluktan ve bu topluluğun yaşadığı bir üniter devletten söz ediyoruz. Kendi halinden rahatsız (mutlu olmayan) topluluk olmanın nedeni ve nedenleri ne? Çünkü kendi halinden memnun olmamak başka, sahip olduğu hakların yetersiz olduğunu düşünmek başka! Bu rahatsızlık, mutsuzluk, yetersizlik duygusunu yaratan yasal koşullar mı, anayasal koşullar mı? Bu topluluğun sözcüsü olduğunu söyleyen bir grup silaha sarılmış ve isyan etmiş ise durum değişiktir. Hele bir de bu topluluğun TBMM’de temsilcileri varsa iş iyice karmaşıklaşır.

Genel konuşmak istediğim için bir ad vermeyeceğim. 4 Haziran tarihli yazımı bir gazetede eleştiren Diyarbakırlı bir avukat, bu konuda kendi önerilerini açıklamış: Vatandaşlığa ilişkin öneri: “Vatandaşlık temel bir haktır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına sahip olmada ve bu hakların kullanılmasında dinsel, dilsel, ırksal, etnik ve benzeri hiçbir ayrım gözetilemez. Vatandaşlık hakkının kazanılmasına ilişkin esaslar kanunla düzenlenir. Hiç kimse, kendi isteği dışında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkartılamaz.”

Özdemir İnce der ki: Böyle bir tanıma hiçbir itirazım yoktur.

AMAÇ AYRI DEVLET

Eğitim ve öğretim hakkına ilişkin:

1) Kimse, eğitim ve öğretim hakkından mahrum bırakılamaz.

Özdemir İnce der ki: Hiçbir itirazım yok.

2) Herkes anadilde eğitim ve öğrenim hakkına sahiptir. Bu hak, eğitim ve öğretimin tüm aşamalarını kapsar.

Özdemir İnce der ki: Artık “anadilde öğrenim” ile “anadilin özgürce öğrenilmesi” arasındaki farkın bilindiğini düşünerek “Sorunun gözü ve kaynağı işte buradadır” diyebiliriz. Ben “anadilde öğrenim hakkı”nın ancak a) Özerk bölge b) Federasyon c) Bağımsızlık için ayrılma durumunda söz konusu olabileceğini düşünüyorum. Bir üniter devlette resmi dilin dışında bir anadil öğrenim dili olamaz. Olması durumunda, en kısa zamanda “ayrılık” gelir. Ancak bu itirazım, özerklik, federasyon ya da ayrı devlet çözümlerine karşı olduğum anlamına gelmez. Bu üç sonuçtan biri istenmiyorsa anadilde öğrenim neden isteniyor? İleride sağlam bir gerekçe, tutamak yaratmak için mi? Gevelemeye gerek yok, harbi olunsun!

3) “Türkçeden başka dillerde eğitim ve öğretim yapılması ile ilgili esaslar, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak düzenlenir. Türkçeden başka anadillerde eğitim yapan kurumlarda resmi dilin öğrenimi zorunludur.”

Özdemir İnce der ki: Ülkenin devlet dili olan resmi dil bir yabancı dil olarak öğretilemez. “Anadilde öğretim”in bir tek amacı vardır: Ayrı devlet kurma! Önce devletini kur, gerisi kolay. Ayrılığa giden sürecin masraf ve faturalarını TC’ye ödetme!

Bir başka dünya elbette mümkündür! Ama ortak sözcük ve kavramlarla konuşarak!

***

Yazının harfini ya da virgülünü bile değiştirmedim. Devletin dili, onu kuran “üst kimlik”in dili olan Türkçedir. Bu yazdıklarımı, anadili Kürtçe olan sıradan bir vatandaşımız kuşkusuz bilemez. Dondurma isteyen çocuk gibi “Anadilim” de anadilim!” diye tutturursa ona kızma hakkımız yok. Okuduğunuz yazım, kuşkusuz, bu vatandaşı hedef almıyor. Kürt kökenli ya da bir başka “alt kimlikli” sıradan vatandaşlara hitap etmiyor.

Benim hedefim Kürt kökenli aydınlar, entelektüeller, akademisyenler, siyasetçiler. Bunların uluslararası kuralları, ülkenin yasalarını bilmeleri gerekir. Bu konuda doğru ve gerçekleri, anayasa ve yasaları insanlara anlatmak zorundalar. Dahası “anadili öğrenmek” haklarına sahip çıkmaları gerek. Yani etnik anadillerinin okullarda öğretilmesi hakkına. Bunu da yapmıyorlar.

Yanlışım varsa, haksızlık, şovenlik, ırkçılık yapıyorsam beni falakaya yatırıp eleştirin. Buyurun, kıyasıya tartışalım. Bu ne tembellik! Bu ne sorumsuzluk!

DEM Parti eşbaşkanlarına gelince: Bir “Türk”/“Kürt” barışından söz etmeleri, anayasada “madde” olmak istekleri çok saçma ve mümkün değil! Cumhuriyetin üst kimliği ile bir etnik topluluk arasında savaş mı var ki “barış”tan söz ediyorlar? Aralarında bir küslük bile söz konusu olamaz. Devlete karşı silahlı eyleme girişmiş bir PKK var ki onun adına konuşamazlar. PKK ancak silah bırakıp devletten af diler.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir sefil darbe 30 Mart 2025
Bir veda için adagio* 28 Mart 2025
Zorbanın aczi 25 Mart 2025

Günün Köşe Yazıları