Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bir veda için adagio*
Çevirmem gereken şair (Aloysius Bertrand, Comte de Lautréamont, Arthur Rimbaud, René Char, Yannis Ritsos, Cavafis, Seferis) ve şiirleri dilimize çevirdim. Ve sonra, Rimbaud’dan sonra, çeviriyi bıraktım. Kendime verdiğim görev sona ermişti.
Üniversite görevini yapmadığı için edebiyat dünyasında eksikliğini gördüğüm ve bu ortamın gereksinim duyacağı dört kuramsal kitap yazdım: Şiir ve Gerçeklik, Tabula Rasa, Yazınsal Söylem Üzerine, Şiirde Devrim. Daha sonra bazı zorunlu müdahaleler dışında, bu türden yazı yazmadım. Görevim tamamlanmıştı. Üniversitede olsam dört kez prof. olmuştum.
Deneme de yazdım ama bunlar eleştirel denemelerdi. Kendimi deneme yazarı olarak görmedim.
Anı sayılacak metinler yazmadım. Çünkü çırılçıplak soyunmam gerekiyordu. Soyunmayı şiire bırakmıştım.
Üzerimdeki ağırlıkları ata ata şiirle baş başa kaldım. Sadece şiir yazdım.
2000 yılında resmen başladığım gazete yazarlığını başka bir odada, başka kalem ve defterlerle yapıyordum. İki su birbirine karışmadan akıyordu.
Yuvarlak hesap diyelim: Şiir yazmaya 1950 yılında başladım ve son şiir kitabım Gençler İçin 50 Turfanda Miir’in yazılması 10 Şubat 2019 günü tamamlandı ve böylece şiir yazma “misyon”um da sona erdi. Neredeyse 70 yıl şiirle boğuştum. Ancak bir ara (1971-1977), bir süre yazmayı durdurdum.
Karşı Yazgı’nın son şiiri Durum 3.10.1971 günü Rüzgâra Yazılıdır’ın ilk şiiri Şiir Sanatı 18.1.1977 günü yazılmış. Demek ki tezgâh 5 yıl 3 ay 15 gün çalışmamış. Bu suskunluk neden, bunu açıklamam gerekiyor: 11 Ağustos 1971 günü Ankara Sıkıyötetim Komutanlığı tarafından gözaltına alındım. Gözaltında, bu süre içinde başladığım şiirleri yazmayı bitirince şiir yazmaya ara vermeye karar verdim. Mahkûm olursam bir karar verecektim. Serbest bırakılırsam kurulmakta olan TRT’nin kurucu kadrosundaki görevime devam edecektim. Bu işler ve şiir bir arada yürümezdi.
1976 yılının aralık ayında koşullar değişti. Hazırlıklarımı yaptım ve 1 Ocak 1977 günü şiirin masasına oturdum. Bu oturuş 10 Şubat 2019 günü sona erdi.
Şimdi şiirle de resmen vedalaşmanın zamanı ve sırası geldi. Hiçbir şiir kitabım öncekinin devamı değildir. Hiçbir evrenin posasını çıkarmadım ama hiçbir zaman da geriye dönmedim. Suyu başka gözeden içtim. İleriye doğru bir çizgi üzerinde bazen sarmallar çizerek yürüdüm ve yazdım. Gele gele bir dipsiz uçurumun kıyısına geldim; bir adım sonrası uçurumdu, artık yürümem olanaksızdı; böylece şiiri bitirdim. Çünkü şiirin bittiği sınıra gelmiştim. Yazmayı sürdürsem “patinaj” yapacaktım: Ya kendimi tekrarlayacak ya da bir zamanlar otladığım otlaklara geri dönecektim. İhaneti değil yenilgiyi seçtim.
Yaşamımın ve özgeçmişimin şiirimi taçlandıracak bir öyküsü yok. Olmasını da istemem. Şiirlerim anadan üryan, çırılçıplak; herhangi bir katkı ve desteğe gereksinimleri yok. Onları yazarken soyundum. Onlar da şimdi kantarın üzerinde çırılçıplak duruyorlar.
***
Hangi amaçla yazdığımı (Farilya, 10 Haziran 2020) anımsamadığım ve 5 Mart 2025 günü İstanbul’daki çalışma masamın bir çekmecesinde bulduğum bu yazıyı biraz baharatlayarak bitirmeye karar verdim. Çünkü ben bir kâtibim, kendimin vakanüvisiyim. 1 Eylül 2025 günü 90’ıncı yaşıma başlayacağım. Belki şu anki gibi bir veda havası ve fırsatı yakalayamam. Vakit varken elim ayağım tutarken biçimsel olarak vedalaşalım istiyorum.
En sevdiğim film Fransız Vietnam gazisi, romancı ve sineastı Pierre Schoendoerffer’in (1928-2012) yazıp yönettiği, Diên Biên Phu (1992) adlı filmdir. P. Schoendoerffer’in Krala Veda (Can Yayınları, 1990) adlı romanını da dilimize çevirdim. Kendisiyle tanışmak kısmet olmadı. Krala Veda’nın, kendisinin yaptığı filmi de çok güzeldir. Okunacak, görülecek ne varsa tavsiye ederim.
Gelelim, Georges Delerue’nün Diên Biên Phu için bestelediği Concerto de l’Adieu (Veda Konçertosu) adlı besteye. Müzik Vikipedi’de var. Dinleyebilirsiniz.
Öldüğümde, kesinlikle dinsel tören yapılmasın, mümkünse cesetim yakılsın ve küllerim bu müzik eşliğinde Narlıkuyu’da (Mersin) denize savrulsun.
İstanbul ve Farilya’daki iki çalışma tezgâhım, elyazmalarım, dosyalar, tablolar, sayısını bilmediğim kitaplar, yayımlan(ma)mış yazı ve şiirler, varsa yayımlanacak kitaplar... Bunların ne olacağı ve ne olması gerektiği henüz belli değil. Rüzgâra bırakıyorum!
1- Yavaş; andanteden daha yavaş, largodan daha hızlı.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
-
İmamoğlu ve İBB’yle ilgili 560 milyar iddiasına yanıt
-
Mustafa Balbay sert eleştirdi
-
Mezhep çatışması değil insanlık suçu
-
Emekliye bayram ikramiyesi ne kadar olacak?
-
Alfa Romeo'nun ilk elektrikli modeli: Junior Elettrica
-
'Kayyum atamaları, hukuksuzluk ve kontrollü kaos'
-
AKP’de kongre öncesi hazırlığı devam ediyor: Prof. Kalay
-
Emeklilerin Gözü Bayram İkramiyesinde: Beklentiler Karşı
-
Hutbelerde Bunlara Dikkat Edin!
-
Ekonomist Atilla Özkan'dan Şok Eden Enflasyon Yorumu!
En Çok Okunan Haberler
-
Avukatından 'Erdoğan' savunması: Serbest kaldı!
-
Volkan Konak hayatını kaybetti
-
Bahçeli'den 'yeni anayasa' çağrısı!
-
Yurttaş o seçeneğe 'evet' diyor!
-
Dev mitingin ardından 2 gözaltı!
-
'Sen bilmez misin devrimciler korkmaz'
-
Volkan Konak sahnede hayatını kaybetti
-
Valilik'ten 'geçmiş dönem' soruşturmasına ret!
-
Tutuklamayı reddeden hakime ceza!
-
Dünyaya damga vuran boykot kampanyaları!