Özdemir İnce

Bir sefil darbe

30 Mart 2025 Pazar

Yazının adını okuyunca “bir” ile “darbe” arasındaki “sefil” sözcüğünü düşünün lütfen. Yıllardır yolsuz, gereksiz, yetersiz, yanlış kullanımı yüzünden zavallı sivil sözcüğünden nefret ederim ve hemen sefil ve sefih sözcükleriyle değiş tokuş ederim. Oysa Ankara Hukuk Fakültesi birinci sınıfında Roma hukuku profesörü Mehmet Kudret Ayiter’in, Latince söyleyişiyle Korpus İyuris Kivilis (Corpus Juris Civilis) dediğini duyunca kendimden geçmiştim: “Sivilis değil, sakın, kivilis, kivilis!” Böyle manyaklıklar vardır bende, yarım bıraktığım, bitiremediğim şeyler, işler büyüler beni. Corpus Juris Civilis, 529-534 yılları arasında Doğu Roma İmparatoru I. Justinianus tarafından hazırlatılan, Roma hukuku konusunda en geniş ve derinlemesine bilgi veren, sonradan bu ismiyle anılan hukuk külliyatıdır. Hukuk benim için şiire denktir!

Sivil, uluslararası hukukta herhangi bir ülkenin silahlı kuvvetlerine veya diğer silahlı gruplara mensup olmayan kişi. Siviller herhangi bir muharebede silahlı çatışmaya girmeyen kişilerdir ve hakları ve güvenlikleri kısmen çeşitli uluslararası antlaşmalarca güvence altına alınmıştır. Sivil sözcüğü zaman zaman çeşitli meslek gruplarınca o meslek grubunda olmayan kimseleri tanımlamak amacıyla metaforik olarak da kullanılır.

Fransızcada “uygarlık” anlamına gelen “la civilisation” bu sözcükten gelir. Bunca bilgiçliği AKP iktidarının son aylarda yediği naneleri tanımlamak için kullanılan “sivil darbe”yi tanımlamaya başlamak için yaptım. Sivil darbe, hükümetlerin yasadışı, anayasaya aykırı iş ve eylemlerini halka zorla kabul ettirmesidir, daha doğrusu “ettirmeyi denemesidir”. Bu kırmızı çizgide bir tür büyü vardır. Sözüm meclisten dışarı, bir hükümet yasadışı bahanelerle bir vatandaşı gözaltına alıyor ve bunun üzerine haklarını bilen halk sokağa çıkıp hükümeti protesto ediyor. Bunun üzerine aynı hükümet “Düzeni bozmayın” diyerek halkın üzerine polis ya da jandarma gönderiyor. “Bre, düzeni sen bozuyorsun, ben hakkımı koruyorum!”

Ama AKP’nin genel başkan yardımcısı ve parti sözcüsü Ömer Çelik bizim gibi düşünmüyor: “CHP yöneticileri günlerdir köklü bir partinin dilini değil marjinal bir siyasetin ilkel dilini kullanıyorlar. Demokratik protesto bir haktır ama CHP yönetiminin kullandığı dil, demokratik protesto değildir” diyor. Tam tersine CHP yöneticileri sonunda kendine özgü bir muhalefet dili yaratmak yolunda. R.T. Erdoğan da muhalefetin muhalefet tarzını ve dilini hiç mi hiç beğenmediğini kaç kez ilan etti. Bunlar yani ortak akıllı (!) AKP’liler bu gidişle kendilerine nasıl muhalefet edeceklerinin reçetesini muhalefete vermeye kalkışırlarsa hiç şaşırmam. Ömer Çelik’e göre CHP yönetimi gündemdeki iddialarla ilgili olarak açık ve net bir dille cevap üretemiyor(muş). Daha iyi ya savcılara talimat verin, hem mücrim hemi de beceriksiz olan cehapelileri huzuruna davet edip sudan sorular sorarak Silivri zindanlarına postalasın. Ama o bunu yapacağına “CHP yönetiminin yapması gereken tek şey, kamu önüne çıkıp CHP’li bazı siyasetçilerin CHP’li bazı belediyeler hakkında dile getirdiği iddialara cevap vermektir” diyor.

Bunları yazmak için insanın yüzünün manda derisiyle kaplı olması gerekir. Değerli okur, Barış Pehivan kardeşimizin 21 Mart 2025 tarihli Cumhuriyet’te yaymlanan “İşte o davalar” başlıklı yazısını anımsamanızı rica edeceğim.

Barış Pehlivan adını verip içeriğini betimlediği 10 davadan söz ediyor. R.T. Erdoğan bu 10 davanın sanığı ya da sanıklardan biri. “Bildiğimiz şu ki bu davalar sırasında Erdoğan gözaltına da alınmadı şafak operasyona da uğramadı” diyor Barış Pehlivan. Bu davalardan birini Barış Pehlivan’ın kaleminden aktarıyorum:

“Malvarlığı: Beyandaki milyarlarca lira nedeniyle hakkında haksız mal edinimi gerekçesiyle Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Dört yıllık İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemi sonrası malvarlığında 256 milyar 138 milyon 421 bin lira artış olduğu öne sürülüyordu. Hakkında 5 yıl 10 aya kadar hapis istenen iddianamede, haksız edindiği iddia edilen malların zor alımına ve ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklı tutulmasına karar verilmesi talep ediliyordu.”

Barış Pehlivan bu 10 dava hakkında şunları yazıyor: “Bu davaların kimi dokunulmazlıktan dolayı ayrıldı, kimisinde beraat çıktı, kimisinin nereye evrildiğine dair yeni bir bilgi hiç yok.”

İktidarların iktidarları zamanında iktidarlarını kullanarak hukuk ve yasayı iğdiş etmesini “sefil darbe” olarak tanımlıyorum!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İnadına kanal 27 Nisan 2025
Vatan nedir gardaş? 25 Nisan 2025

Günün Köşe Yazıları