Olaylar Ve Görüşler

Göç sonrası kırsaldaki değişim - Mümtaz PEKER

26 Eylül 2022 Pazartesi

Yüksek doğurganlık ve düşük ölümün gerçekleştiği 1950-1970 döneminde, köy-şehir göçü gerçekleşti. 1970-1980 döneminden günümüze şehir-şehir göçü öncelikli oldu. Ülkemizin kısa zaman aralığında yaşadığı büyük nüfus hareketliliği, değişik bilimcilerce hep göçün varış noktası temelinde incelendi. Göç veren köy ve kasabalarda nasıl bir değişim olduğu pek tartışılmadı.

NELER OLDU?

TÜİK, yasal tanıma (!) dayanarak kırsalda yaşayan nüfus oranını yüzde 8 olarak veriyor. Kırsalda 1950’den günümüze aşağıdaki değişimler oldu: 

a- Kasabalarda tarımsal ürünlerden artı değer üreten, köyleri denetleyen küçük işletmeler piyasadan silindi. Buradaki “yıkıcı-yaratıcı” etkiyi kamunun desteği ile şehirlerde üretime başlayan tarımsal ürünlerden artı değer üreten sanayi işletmeleri gerçekleştirdi. Süreç içinde üretim araçlarının değersizleştiğini görenler, bunları yok pahasına elden çıkardı, şehre göç etti. 

b- Toprak sahipliği iç göç süresince sayısal olarak arttı fakat sahip olunan toprak büyüklüğü hep küçüldü; işlenmeyen topraklar zaman içinde arttı; tarımsal üretim azaldı. Parçalı toprakların tarım dışı sermaye tarafından satın alınarak çapının büyütülme süreci başladı. Ne var ki bütünleştirilen toprağı, yeni sahiplerinin de işlemediği görüldü. 

c- Tarımla uğraşan nüfusun yaşlandığı, köy-şehir göçünün sürdüğü yıllarda nadir görülen tek ve iki kişilik aile yapısının 2000’li yıllarda kırsalda çoklaştığı saptandı. Yaşlanan, yeterli tarımsal üretimi yapamayan bu aileler, merkezi-yerel yönetimlerin kıt kanat geçinmesini sağlayacak yardımlarına muhtaç oldu.

d- Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün (HNEE) yaptığı “Türkiye Nüfus ve Sağlık 2018” araştırmasına göre köylerde yaşayan ailelerin yüzde 84’ü düşük refah düzeyinde yaşamlarını sürdürüyor.

e- Kırsaldaki eğitimde taşımalı sisteme geçildi, uçlarda yerleşik elemanların sağlık hizmeti sonlandırıldı. Kırsalda “imam-müezzin” ikilisi yerleşik kılındı. Bunlar öğretmenin ve ebe-hemşirenin yerini aldı. Uçtakilerin eğitiminde, sağlığında, üretiminde, yaşamında 2000’li yıllar öncesinde görülen iyileşme, 2000’li yıllarda kesintiye uğradı. Köylünün, modernleşmenin iki aktörünü rol model olarak benimsemesi sonlandı. Kırsalda, eğitim, sağlık, hukuk ve piyasanın din kurumu içine alınması, bu kurumun etkinleştirilmesi süreci başlatıldı. 

NE YAPILMALI?

Kırsalda tarımsal üretimden koparılarak değişik yardımlara muhtaç kılınan aile yapısı sürdürülemez. Sağlıklı beslenme için ülke dışından besin maddesi satın almanın çözüm olmadığını acı deneylerle öğrendik. Tarımsal üretim modelinin içeriği yeni insan gücünü yetiştirme, tarımda etkin bilgi-teknoloji kullanımını öncelikli kılma, rekabet edebilecek tarımsal üretim biçimini oluşturmaya yönelik örgütlenme olmalı. Bu örgütlenmenin temel aktörü “tarımsal üretici kooperatifler” olurken, şehirdeki tüketiciler de sağlıklı besine etkin biçimde ulaşabilmek için “tüketim kooperatifini” kurmalı. “Üretim-tüketim planlaması” yerel yönetimler öncülüğünde üreticilerle birlikte yapılmalı. Değişik ülkelerde tarımsal planlama sürecine en büyük desteğin merkezi yönetim tarafından verildiği görülüyor. Ülkemizde merkezi yönetimin tercihi üretmekten çok, dışarıdan satın alma biçiminde gerçekleşiyor. Böylece üretmeyen köylünün, “imam-müezzin” ikilisiyle sınırlı bir dünya görüşü bağlamında, öldürmeyecek yardımlarla kendilerine bağlılığını sürdürmeyi yeğliyor.

MÜMTAZ PEKER

NÜFUSBİLİMCİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları