Olaylar Ve Görüşler

‘Silkelenen’ halk devrilmek üzere - M. Önder Tekin

26 Aralık 2024 Perşembe

Özel bir şirkette çalışan işçinin diğer bazı kadın çalışanlardan farklı olarak kreş olanağından yararlandırılmadığı iddiasıyla ayrımcılık tazminatı ödenmesi ve çocuğunun kreşine ödediği bedelin de tazmin edilmesi istemiyle açtığı dava sonucunda, Anayasa Mahkemesi’nin 28.12.2021 günlü ve B.No: 2016/5824 sayılı bireysel başvuru kararıyla; kreşten yararlanmanın ailenin huzur ve refahını etkilediğinin açık olduğu, işverenin, durumları benzer olan çocuklu kadın çalışanları arasında kreş olanağından yararlandırma bakımından gösterdiği farklı muamelenin nesnel ve makul bir sebebe dayandığını ispatlama yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle aile yaşamına saygı hakkıyla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine karar verilmiştir. 

Kreşten yararlanmanın kadınların çalışma yaşamına katılımına olumlu katkısı yadsınamaz. Yerel yönetimler, son yıllarda çok sayıda kreş açmıştır. Ülkenin yüksek yargı organının ihlal kararının gerekçesinde ailenin huzur ve refahını katkısını vurguladığı kreşlerin merkezi ve yerel yönetimlerce yurdun her köşesinde yaygınlaştırılması gerekirken Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca valiliklere gönderilen yazı ile belediyelerce yeni kreş açılmasına izin verilmemesi, mevcut kreşlerin de kapatılması istenilmiştir. Kreşlerin kapatılmasına ilişkin yazının devamında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, çalışma ve sosyal güvenlik bakanına hitaben, “(Belediyeleri) Daha kararlı bir şekilde silkelemende yarar var” çağrısı geldi. Bu talimatın gereği, altı belediye ve iştiraklerinin banka hesaplarına haciz işlemi uygulanarak yerine getirilmiştir. 

AYRIMCILIK

Sosyal Sigortalar Kurumu’nun(SGK), sosyal sigorta yardımlarını sağlayabilmesi, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25/1/2017 tarihli ve E.2014/21-2323, K.2017/152 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; sigorta primlerinin zamanında ve eksiksiz olarak ödenmesine bağlı bulunmaktadır. Bu bağlamda da sigorta primlerini ödemeyen prim borçlularının gerekirse haciz koyulmak suretiyle takibinde yasal bir sorun bulunmamakla birlikte; burada sorun, sigorta prim alacağının tahsili için haciz işleminin, salt muhalefetin kazandığı belediyelerin banka hesaplarına uygulanmasından kaynaklanmıştır. Sigorta prim borcunu ödemeyen özel şirket ve iktidara mensup belediyelerin (prim alacağının yüzde 94’ü) banka hesaplarına haciz işlemi uygulanmamıştır. Sigorta borcu bulunanlar arasında bu farklı muamele, objektif ve makul bir neden yerine, “seçme hakkını” kullanan yurttaşların siyasi tercihlerinden kaynaklandığından meşru bir amacı bulunmamakta, ayrımcı nitelik taşımaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ayrımcılığı; (Willis v. Birleşik Krallık kararı ile Okpisz v. Almanya kararı) objektif ve makul bir neden olmaksızın, aynı durumdaki kişilere farklı muamele olarak tanımlamıştır. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu da 2020/193 sayılı kararıyla, seçimlerde oylarını belediye yönetiminden farklı bir siyasi partiden yana kullanan mahalleliye ulaşım hizmeti sağlanmamasını “siyasi görüş temelinde ayrımcılık yasağı”nın ihlali olduğuna karar vermiştir.

Oysa, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “tarafsızlık ve devlete bağlılık” başlıklı 7. maddesinde, devlet memurlarının herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamayacakları; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamayacakları açık bir şekilde kurala bağlanmıştır.

TARAFSIZLIK İLKESİ

Sosyal Güvenlik Kurumu görevlilerince, sigorta prim alacağının yüzde 96’sının tahsili için adım atmadan, iktidar partilerinin yönetiminde olmadığı belediyelere, iştiraki şirketlerin banka hesaplarına haciz işlemi uygulanması 657 sayılı kanunun 7. maddesinde düzenlenen “tarafsızlık ilkesinin” ihlalidir.

Yaşam pahalılığı nedeniyle alım gücü eriyen, silkelenen halkın sosyal destek gördüğü belediyelerin gelirlerine el koyularak yerel hizmetlerden yoksun bırakacak siyasal kuşatma, Anavatan Partisi’nin Mart 1989 ayında yapılan yerel seçimler öncesinde gazetelere verdiği ilanlarda, koltukta eli kolu bağlanmış bir kişinin fotoğrafının üzerinde “Eli kolu bağlı bir belediye başkanı ister misiniz” sorusunun farklı bir şekilde görünümüdür. Halk 35 yıl önce yapılan yerel seçimlerde, gazeteye verilen bu ilan ile kendisine soruyu yönelten iktidar partisini yenilgiye uğratmıştır.

35 yıl sonra, yurttaşın beklentisi, seçme hakkını kullanarak seçtiği merkezi ve yerel yöneticilerin kamu hizmetini eşit ve etkin sunmalarıdır. Anayasanın 6. maddesinde devlete temel görev olarak verilen kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunun sağlanması, maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartların hazırlanmasıdır. Alım gücü eriyen, yoksulluk girdabında silkelenen ve devrilmek üzere olan halk, devletin ayrımcılık yapmamasını, “eşit davranma yükümlülüğü”ne uygun davranmasını beklemektedir.

M. ÖNDER TEKİN
EMEKLİ YARGIÇ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları