Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Teknolojik gelişme, faşizm

26 Aralık 2024 Perşembe

“Dün” Amerika’da teknolojik gelişmenin başını Henry Ford çekiyordu. Bugün Elon Musk çekiyor. O da Ford gibi faşist hareketleri destekliyor. Bu benzerlik bize bir şey daha söylüyor: Bilimsel teknolojik gelişme kendiliğinden toplumsal ilerlemeye açılmıyor; çoğu kez faşizme, savaşlara açılıyor. Artık esas sorun, üretici güçlerin serbestçe gelişememesi değil, gelişmesi, karmaşıklaşması giderek hızlanan üretici güçleri, siyasi ve ahlaki denetim altına almaktır. 

TARIH TEKERRÜR EDIYOR

Almanya’da Nazi partisinin iktidarını desteklemek için yapılan bir toplantıda 1 milyar Mark’tan fazla yardım toplayanlara bakınca karşımıza dönemin bilimsel teknolojik gelişmesinin öncüsü, kimya-ilaç, elektronik, makine imalat, ağır sanayi şirketleri çıkıyor. Aynı yıllarda ABD’de, otomotiv endüstrisinde devrim yaratarak yeni bir birikim rejiminin gelişmesine öncülük eden Ford azılı bir Yahudi düşmanı, bir Nazi hayranıydı; komplo teorilerini yaymak için gazete çıkarıyordu.

Bugün, X’te 200+ milyon takipçisi olan Elon Musk ırkçı faşist komplo teorilerinin yayılmasını kolaylaştırıyor; geçen hafta, “Almanya’yı yalnızca AfD kurtarabilir” dedi; İngiltere’de İşçi Partisi hükümetini, sosyalist olduğunu ileri sürerek şiddetle eleştirdi; Reform adıyla bilinen faşist eğilimli partiye 100 milyon dolar yardım yapacağından söz ediliyor. Musk ABD seçimlerinde de Trump’ı desteklemişti; şimdi adeta gerçek başkanmış gibi devletin yapısını şekillendirmeye çalışıyor.

Son ABD seçimlerinde, Musk’ın yanı sıra, bilgisayar teknolojisi, yapay zekâ geliştiren dev şirketlerin, sosyal medya ve alışveriş platformlarının temsilcileri Trump’a büyük mali destek verdiler. Washington Post tarihinde ilk kez, büyük hissedarı Amazon’un sahibi Bezos’un baskısıyla, tarafsız kaldı. Kimi araştırmalar, Twitter, Facebook algoritmalarının seçmen tercihlerini Trump’tan yana yönlendirmeye çalıştıklarını gösteriyor. 

Tarih tekerrür ediyor ama bu kez, Musk’ın Almanya ve İngiltere siyasetini şekillendirmeye çalışmasının da gösterdiği gibi ABD ile sınırlı değil. Twitter, Facebook gibi sosyal medya platformları küresel ölçekte işliyorlar. Bunların algoritmaları küresel çapta siyasi gelişmeleri etkileme gücüne sahip; hemen her zaman muhafazakâr, hatta Brezilya’da Bolsonaro, Arjantin’de Milei, Fransa’da LePen, Hindistan’da Modi gibi faşist politikacıları destekliyorlar.

GELİŞMENİN DİĞER SONUÇLARI

Bilimin, üretici güçlerin kapitalizm altında hızlı gelişmesinin, karmaşıklaşmasının getirdiği başka ağır sorunlar da var. 

Bu sorunların başında küresel ısınma ve iklim krizi geliyor. Gezegen hızla yaşanmaz hale geliyor ama teknolojik, bilimsel gelişmenin öncüsü dev şirketler, milyarderler ekonomik siyasi güçlerini çözüm üretmek için değil, küresel ısınmayı reddetme eğilimde olan faşistleri desteklemek için kullanıyorlar. Yapay zekâyı besleyen “veri depolama hangarları”, bilgisayarlarını soğutmak için dünyanın tatlı su stoklarını baş döndürücü bir hızla tüketiyorlar.

Bu teknolojik gelişmeler, kapitalist devleti, oligarşiyi koruyan kitle denetim, gözetim ve manipülasyon araçlarını da güçlendiriyorlar. Böylece demokratik-ekonomik hakları korumak, “süreç olarak faşizme” direnmek giderek daha da zorlaşıyor. 

Bu teknolojik gelişmelerin üzerinde yükselen Amazon gibi alışveriş platformları, sosyal medya alanını işgal eden kişiye özel reklamlarla, kaynakları zaten hızla tükenmekte olan bir gezegende tüketimi daha da hızlandırıyorlar.

Nihayet, demokratik yaşamın, genel seçimler, siyasi partiler gibi kurumlarının metalara, popülist hatta faşist ideolojilerin “gösteri”/“şov” sahnelerine dönüşmesiyle siyasetin estetik bir boyut kazanması, Nazi döneminin görkemli gösterileriyle kıyaslanacak oranda hızlanıyor.

Bu teknolojiler devletlerin, kültür endüstrisinin vatandaşları korkutarak, krizler yaratarak sürekli bir “acil durum” içinde tutarak manipüle etmeyi kolaylaştırıyorlar. Faşizm ilk kez yükselirken benzer kaygıları dile getiren, Walter Benjamin’i anımsarsak: “Ezilenlerin geleneği bize içinde yaşadığımız ‘acil durumun’ istisna değil kural olduğunu öğretir. O zaman gerçek bir ‘acil durum’ yaratmak bize düşüyor... ‘Gerçek acil durum’, tarihin kontrolsüz, yıkıcı gidişatına müdahale etmeyi içeriyor.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları