Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Wolff’un kitabındaki Türkiye

14 Ocak 2018 Pazar

“Geçiş döneminde Türk hükümetinden kafası karışık üst düzey bir yetkili, ABD iş dünyasından önemli bir şahısla Türkiye’nin hangi durumda daha etkili (leverage) sahibi olacağını araştırmak için temas kurdu: Acaba ABD’nin Türkiye’deki askeri varlığına baskı mı konmalıydı? Yoksa çiçeği burnundaki Başkan’a Boğaz’da gıpta edilecek bir otel yeri mi sunmalıydı?”
Michael Wolff’un “Ateş ve Öfke, Trump Beyaz Sarayı’nın İçinden” adlı kitabında yok yok...
Kitapta “Türkiye”nin adı da geçiyor.
Trump’ın dış politikasının anlatıldığı “Abroad and At Home/Dışarda ve İçerde” adlı bölümde, Türkiye’nin Trump Amerikası ile yaşadığı şaşkınlık ve pusula kaybı çok kestirme bir özetle böyle kaydediliyor.
Bu bölümde anlatılanlar, kitabın gerisi gibi, eğlenceli olduğu kadar ürkütücü.

‘Trump usulü reel politika’
“Beyaz Saray duvarlarında uçuşan bir sinek gibi” yönetim koridorlarına dalan ve adeta naklen yayın yapan yazar, “Trump’ın nevi şahsına münhasır bir reel politika” benimsediğini vurguluyor.
“Trump versiyonu reel politika” sözleriyle anılan bu politikanın Ortadoğu’ya ilişin iki düsturu var:
1. Güç kimde? Onun numarasını bana getirin!
2. İran’ın düşmanı benim dostumdur.
Bu yalın, karmaşık olmayan yeni reel politika mucibince Başkan 4 oyuncu belirlemiş: İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ve İran...
Yeni Osmanlılık iddiasını sahiplenen Türkiye’nin bu çerçevede adı geçmiyor.
Başkan ilk 3 oyuncunun bir araya gelerek İran’a arzulanan baskıyı koyacağını, Mısır ve Suudi Arabistan’ın da Filistine’e baskı uygulamak suretiyle devrim çapında muazzam bir Ortadoğu barışı gerçekleştirilebileceğini düşünüyor.
Kendiden önceki Başkanların temin edemediği başarıyı bizzat böylece kendisinin yakalayabileceğini varsayıyor.
Wolff çözüm formülüne(!), “Trump’ın ideoloğu” diye namlanan eski baş stratejist Steve Bannon’ın “izolasyonizm-ciliği”, sabık ulusal güvenlik danışmanı Flynn’in İran karşıtlığı ve damat Kushner’in Kissinger’dan aldığı feyizle ulaşıldığını ifade ediyor.

‘Darbe yaptık’ itirafı
Kendisine emanet edilen Ortadoğu dosyası hakkında aslında hiçbir fikri olmayan damat Kushner 94 yaşındaki “kara kutu” Kissinger’a teslim olmuş. Tamamen onun “girdileri” ile hareket etmekteymiş...
Wolff, Kissinger’ın bu şekilde kendisini yeni yönetime başarıyla iliştirmekte hiç güçlük çekmediğini bildiriyor.
Michael Wolff, Trump ailesinin 75 milyon dolara mal olan müthiş bir resepsiyonla ağırlandığı, “altın golf arabaları” içinde gezdirildiği ve 350 milyar dolarlık ABD silah satış anlaşmasıyla biten Suudi Arabistan gezisine de geniş yer ayırmış.
Gezinin ardından Riyad’da MBS marifetiyle yaz başında gerçekleştirilen saray darbesine de değinen yazar, Başkan’ın bu meyanda arkadaşlarına “Biz bu işi (damat) Jared’le birlikte gerçekleştirdik. Adamımızı başa getirdik!” diye övündüğünü naklediyor.
Wolff, ABD Başkanı’nın her gece Beyaz Saray’dan milyarder dostlarına yaptığı telefon konuşmalarında böyle ne var ne yoksa anlattığını ilave ediyor. Ve kitapta Beyaz Saray’dan sızan bilgilerin çoğunun kaynağının gerçekte bizzat Trump olduğunu vurguluyor.
Herkesin birbirinin altını oyduğu yönetimin iç iktidar kavgalarına Ateş ve Öfke’de ayrıntılı yer ayrılmış.
Özellikle kendisini “Trump’ın beyni” diye tanımlayan ve “2020 seçimlerinde doğrudan Trump’ın karşısına Başkan adayı olarak çıkmayı planlayan” Bannon hakkında alabildiğince etraflı bilgi var. Bunun bir sebebi de, Bannon’ın “Trumpizm”in bir numaralı sözcüsü ve ruhu olması.
“Siyaseti uzlaşma yerine çatışma sanatı olarak gören” Trumpizm hakkında Wolff’un değerlendirmelerini okurken ekranlara Trump’ın Afrika ve bazı Latin Amerika ülkelerini hedef alan “bok çukuru” tanımı düştü.
Irkçılık, darbecilik.. ne ararsanız bu “çatışma sanatı”nda var.
Ateş ve Öfke, “Trumpizm”in Beyaz Saray’daki ilk yılını özetliyor.
Bu henüz başlangıç. Serde daha kim bilir neler var, neler göreceğiz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları