Tsunaminin ardından

12 Nisan 2020 Pazar

Roma’nın en görkemli anıtı olan Pantheon’u çevreleyen meydandaki çeşmenin sesini şimdiye kadar hiç duymamıştım.

Endülüs’teki Elhamra Sarayı’nın bahçelerindeki çeşmeler gibi... Hiç durmadan şırıl şırıl akıyor ve meydanda yankılanarak boşluğu dolduruyor.

Nâzım’ın “Masallar Masalı”nda dediği gibi tıpkı sonra “Şavkı vuruyor bize”. “Güneş sıcak”. Yüreğimizi ısıtıyor. “Çok şükür yaşıyoruz”...

Kâbus tabii ki bitmedi. Korona eğrisi, “plato/düzlük” dedikleri bir yere erişti. Aşağı inmek ise henüz mümkün olmuyor. Ama “düzlük” trendinin yerleştiği söyleniyor ve krizin en şiddetli döneminden çıktığımız iddia ediliyor.

Ne ki gözümüzden yıllarca gitmeyecek, hafızalarımızdan silinmeyecek görüntülerle hâlâ her gün yaşıyoruz. Günlerdir ekranlarda hastane, cenaze, tabut, ambulans görmekten içimiz şişti, gönlümüz daraldı.

Her gün, her gece ilan edilen “vaka sayısı, can kaybı, toplam ölüm rakamları” gibi istatistiklerini ezberlemekten bitap düştük.

Dünyadaki Covid-19 ölümlerinin dörtte biri bu ülkede. O yüzden ölüler artık yalnız sayı oldu.

Huzurevlerinde son nefeslerini yanlarında bir oksijen tüpü dahi olmaksızın veren yaşlılar, yoğun bakımdan çıkamayan ana-baba, karı-kocalara ilişkin trajediler, hastalarından aldıkları virüsle bir bir düşen doktor, hemşire, sağlık çalışanların dramları 1.5 aydır hayatımızdan eksik olmuyor.

Her sabah bu haberlerle uyanıyoruz ve her akşam bu haberlerle yatıyoruz.

Rafael’in 500. Yılı

Bugün biraz nefes alayım dedim ve ilk kez “ev hapsi” yasağını deldim; hâlâ yeryüzünde olduğumu, yaşadığımı anlamak için bu en sevdiğim meydana, Pantheon’a geldim.

Hava öyle sıcak, bahar öylesine güçlü ve sarsıcı ki, böyle devasa bir vahşetin içine savrulduğumuzu hatırlamak çok zor.

Kubbesiyle Ayasofya’ya ilham veren iki bin yıllık Pantheon, insanlığın tüm bu badireleriyle sanki dalga geçiyor ve bir “ölümsüzlük” sembolü olarak karşımda duruyor. Bu yüzden bu anıtı bu kadar çok seviyorum.

Eski Roma’da başta “tüm tanrıların tapınağı” olarak inşa edilen eser, sonra kiliseye çevrilmiş. İçinde İtalyan kralları ile bu yıl ölümünün 500. yıldönümü idrak edilen ünlü ressam Rafael yatıyor.

Defalarca gördüğüm için ezbere biliyorum. Kralların yanına yerleştirilen Rönesans dâhisinin mezarı üzerinde şu satırlar yazıyor:

Yaşadığı sürece onun sanatıyla ezilmekten çekinen, öldüğü gün, onunla ölmekten korkan doğa ile yarışan Rafael burada yatıyor!

Normal zamanlarda turist kuyruklarının önünden eksik olmadığı mabedin bronz kapıları şimdi tabii kapalı. Önündeki kolonların arasında ise yapayalnız bir evsiz dolaşıyor.

Etrafta günün her saati dolu olan kahveler ıssız. Geçmişi İstanbul’un fethi kadar eski olan, kentin tarihi oteli “Albergo del Sole”nin kepenkleri kapalı. Vaktiyle Sartre ve Simone de Beauvoir burada kalırmış. Her sabah sonra otelin karşısındaki “Di Rienzo” kahvesinde kahvaltı ederlermiş. Meydanı kuşatan pembe, şeftali, sarı, bej, çömlek rengi bitişik düzen evlerden birinde ise Thomas Mann’ın kaldığı biliniyor.

Terk edilen bu meydanda şimdi hepsinin hayaleti dolaşıyor.

Rafael, Sartre, Simone de Beauvoir ve Mann yarenlik etmek için fena sayılmaz. Pantheon’un evsizi ile bana şimdi onlar eşlik ediyor...

Önce kitapçılar açılıyor

Bugün Paskalya. Paskalyanın ardından hafta başında kademeli şekilde ekonomik faaliyetler açılırken, sokaklar da ufaktan canlanacak. Çeşmelerin sesini dinlediğimiz bu harikulade sessizliğin ardından her an cep telefonlarında bağrışarak konuşan insanların sesine yeniden nasıl alışacağız bilmiyorum ama Başbakan Conte, Paskalya’dan sonra ilk etapta kitapçılar ve kırtasiyecilerin açılacağını söyledi.

Açılışı aciliyet arz eden ilk önceliğin kitapçılar olması çok ilginç. Bu, çocuklu ailelerin talebiymiş.

Gerisi ise tam belli değil...

Mayısta öncelikle tarım, emlak, serbest meslek faaliyetleri gibi nispeten az riskli alanlar devreye girecek.

Fabrikalar, resmi daireler, dükkânlar bir sonraki aşamaya kalacak.

Okullar ise eylüle dek açılmayacak.

Kademeli açılışı hızlandırmak için şirketler gazetelere tam sayfa ilan vererek başbakana bir yandan pres yapmaya devam ediyor.

Ama umulmadık kertede bir çetin ceviz çıkan Conte, “Covid eğrisinde inişe geçmeden açılmak risktir” diyerek dayatıyor ve hassas dönemi iktisatçılar, sosyologlar, psikologlardan oluşan bir akil adamlar grubu ile yönetmeyi planlıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları