Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Suyun Kadınları, Aynur ve Okurlar

19 Temmuz 2011 Salı
\n

Kırk yıllık Cumhuriyet okuruyum.Yazılarını kaçırmamaya çalıştığım köşe yazarlarının başında gelirsinizdiye söze başlayan Hasan Tümerkanı pazar yazım düş kırıklığına uğratmış:

\n

Tabii ki kendi dillerimizde şarkılar söyleyelim, şiirler okuyalım ama özellikle geçen cuma akşamı, yeri ve zamanı mıydı?” diyen okurumuz o geceyi -özetle- şöyle anlatıyor:

\n

Cuma akşamı, ben ve eşim de Açıkhava Sahnesinde, Suyun Kadınlarını dinlemeye gittik. Nefis bir yaz akşamı, mekân güzel, kalabalık dinleyici güzel. İki İspanyol kızından sonra, Limonun, Şimdi sizden biri, Aynur,diye takdim ettiği bir hanım sahneye geldi. Güzelce alkışlandı. Türkü barlara gitmediğimiz ve sözü edilen filmi de (Gönül Yarası!) görmediğimiz için, bu hanımın kim olduğunu, müziğinin nasıl olduğunu biz bilmiyoruz…..

\n

İlk şarkı biterken hangi dilde söylendiğini anlamıştık. Eh, peki, aynı suyun kadınları ya, ortak bir dertleri vardır. Sanatçının ikinci şarkısı da aynı dilde, aynı acılı çığlık ve okuyabilse üçüncüsü de...

\n

Elinizi vicdanınıza koyun, içinden geçtiğimiz bu acı dolu dönemde, toplumun hassasiyetinin bu kadar yüksek olduğu bir günde, söyleyeceği hüzünlü şarkının ne anlattığını Türkçe birkaç sözcükle dinleyicisiyle paylaşmayan bu sanatçının, aşk acısına mı, kuraklık derdine mi ya da ne bileyim kimin şehidine ağıtlar yaktığını nereden bileceğiz?

\n

Sanatçı hanım üçüncü şarkısına başlamadan önce ben ve eşim, kalkarak Açıkhavayı terk ettik. Sahneye şişe atmak, minder atmak kabul edilebilecek şeyler değil kuşkusuz ama böylesine hassas bir dönemde, sanatçı hanımın empati kurmadan, seçtiği o dilde ağıtlar yakmaya devam etmesinin savunulacak bir yanı olduğunu düşünmüyorum. Hatta, ardında bir kasıt, neredeyse bir küstahlık aramamak için çaba gösteriyorum.

\n

Ruhun müziği ve ‘resmi dil’

\n

Cumhuriyet gazetesi okunan bir evde doğmuş, bu geleneği uzun yıllardır sürdüren bir okuyucunuzumdiyen, yazılarınızı büyük bir zevkle ve öğrenme duygusuyla okurumsözleriyle mektubuna devam eden bir başka değerli okurumuz Burcu Akpınar da o gece orada olduğunu anlatıyor ve tepkisini -özetle- o da şöyle yansıtıyor:

\n

Sanırım konsere gitmemiş ve olayı medyadan izlemişsiniz. Cuma akşamı sözünü ettiğiniz konserde ben de vardım. IKSV Lale üyesiyim Bileti 2 ay önce heyecanla almıştım

\n

Cuma akşamı konserin hınca hınç dolu oluşu ve Aynur sahne aldığında da salonun tamamının inanılmaz güzel alkışları çok etkileyiciydi. Arkadaşıma, umarım hem Türkçe hem de Kürtçe söyler dedim. Nitekim Kürtçe bir ağıtla başladı, şarkı bittiğinde yine hepimiz çılgınca alkışladık. İkinci parçada da aynı duygular vardı

\n

13 şehidin acısını yaşadığımız bugünlerde Türkiye adına katılan bir şarkıcının 3. parçasında Türkçe ağıt okumasını istemenin neresi garip karşılanıyor anlamadık doğrusu. Unutmamak gerek ki bizim resmi dilimiz Türkçedir ve insanlar güzelim türkülerimizden birini de kendi dilimizde duymak isterler, bu normaldir. Kimse Kürtçeye ilk 2 parçada haksızlık ve saygısızlık yapmadı

\n

Tabii ki sahneye minder atmak, Buika sahneye çıkmışken hâlâ konuyu uzatıp İstiklal Marşı söyleyip bağırıp çağırmak hoş karşılanamaz….

\n

(Şarkıların) dil(i) tabii ki evrenseldir. Leyla Genceri ilk dinlediğim anı veya Zehra Yıldızı sahnede gördüğüm anı unutamam Aynı şekilde Aynurun, Gönül Yarasındaki o türküsü veya Kâzım Koyuncunun Lazca türkülerinin üzerimdeki etkisini de. Ama bu olay başka bir olaydır, tam da

\n

Aysel Tuğlukun demokratik özerklikaçıklamalarının ve Türk-Kürt kaybettiğimiz 13 şehidin üzerine tam bir provokasyondur bizce. Bir de bu açıdan bakmanızı dilerim. Saygılarımla.

\n

‘Şarkı söylemek hakkı!’

\n

Burcu Hanımın dediği gibi, evet ben o konserde yoktum. Atmosferiyansıtmak açısından orada bulunmak kuşkusuz yararlı olurdu ama bu, yazdıklarımın özünü değiştirmezdi

\n

Yazımda da belirtmiş olduğum üzere Aynur Doğanın başına gelenleri okuduğum angözümün önünde Gönül Yarasındaki sahne canlandı...

\n

Türkiyenin; Bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek mi lazım?sorusuyla tanıdığı sanatçının, yıllar sonra böyle bir olayla gündeme gelmesinin çok talihsiz bir ironi olduğunu düşündüm ve buna dikkat çekmek istedim.

\n

Yazım,düşündürücüolduğu denli üzücüolan bu çarpıcı ironive bir caz konserinde boy veren kamplaşma provasınınürkütücülüğü üzerineydi.

\n

Bunun ötesinde Kürtçe şarkının yeri ve zamanı mı?” ya da İki Kürtçe ağıt tamam da üçüncüsü ne oluyor?tavırlarına katılmam mümkün değil.

\n

Burcu Hanım, Resmi dilimiz Türkçedirdiyor. Öyle tabii. Ama okurumuzun, iki ay öncesinden biletlerini aldığı konser, bir resmi dil şarkılarıkonseri değil. Cazesprisine uygun biçimde, daha çok bir protest konseri.

\n

Javier Limonun Suyun Kadınları/Mujeres de aguaprojesini bir El Paisröportajı; Şarkı söylemek hakkı/El derecho a cantar!başlığıyla değerlendiriyor.

\n

Limon, albümünü toplumda şarkı söylemeleri yasak olan İranlı kadınlar başta olmak üzere, şarkı söylemek hakkı ellerinden alınanlaraadıyor.

\n

Suyun kadınlarıyla, düz ayak Akdeniz değilmüziğinhiçbir engelle karşılaşmadan su gibi aktığı ortamlar kastediliyor. Ve yasaklar/yasaklılık halinin yarattığı ruh özgürlüğü kaybına karşıbir duruş sergileniyor.

\n

Keçe Kurdan/Kürt Kızı Aynur, projeye -özetle- resmi dildedeğil; ruhunun anadilindeşarkılar söylemek için dahil edilmiş.

\n

Böyle bir konsere gidip, Türkçe şarkıbeklentisine girmek, korkarım gerçekçilikle pek bağdaşmıyor.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları