Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

'Öfkeliler Henüz Olgunlaşmadı!'

18 Ekim 2011 Salı
\n\n\n

Dünyaya pandemi hızıyla yayılan öfke isyanlarınınasıl değerlendirmeliyiz?

\n

Geçen kış başında Avrupanın çeşitli kentlerinde öncelikle öfke kışıolarak adlandırılan öğrenci eylemleriyle patlak veren.. derkenArap Baharını tetikleyen Tahrir Meydanındaki kamp kurma tekniklerinden ilhamla Madridin Puerta del Sololuşumu ve Öfkelilere dönüşen, en son okyanusu geçerek Wall Streeti İşgalprotestosuna kenetlenen tüm bu dalgalanmayı.. nasıl anlamalıyız?

\n

Üzerinde çok konuşulduğu ve tartışıldığı üzere, bu ve bu gibi hareketlerden yeni bir 68’ çıkar mı?

\n

Dünyayı saran eylemler üzerinde ilk günden bu yana kafa yoran ve çarpıcı tespitler yapan sosyal teorisyen, felsefeci dostum Alberto Toscanoya bu ve benzeri soruları sordum.

\n

Halihazırda İngilterede Goldsmith Collegeda sosyoloji kürsüsü öğretim üyesi olan ve de 2010da yayımlanan Fanaticism/Köktencilikisimli kitabıyla Avrupa çapında isim yapan Toscano, Yeni bir 68 beklemek boşa kürek çekmek midirşeklindeki soruma, Günümüz şartları çok farklı. Yeni 68 benzetmesi/beklentisi yerinde değilyanıtını verdi ve şöyle devam etti:

\n

‘Değişim arayışı ’68’den radikal olmak zorunda’

\n

68; Fransızların çoğul bir ifade kullanarak 68 yılları’; İtalyanların kızıl on yılolarak adlandırdıkları ’60’lar ortasıyla ’70’ler sonuna tekabül eder. Konu o dönemde kendisini değişik biçimlerde dışavuran baskıya/baskıcılığa bir başkaldırı idiyse; bugün o baskılar -ülkelere göre değişen düzlemde- daha ağır hissediliyor. Buna karşın özgürleştirici başkaldırı hareketleri/isteğiningünümüzde, büyük kitleleri harekete geçirebilecek bir manivela bağlamında kayda değer karşılığı/simgesel değeri yok. Çünkü sosyal ve de sivil (yurttaşlık!) hakları zaten büyük ölçüde kazanılmış durumda. Ya da.. kapitalizm, kâh tüketimcilik, kâh metalaştırma yoluyla, bu istekleri etkisiz hale getirip ehlileştirmiş halde. Durum böyleyken ’68’le karşılaştırma yapmak yanıltıcı olur düşüncesindeyim. Bugün karşılaştığımız hareketlerin gerçek manada kalkışa geçebilmesiiçin bunların, sürekli olarak kendini yeniden üreten kapitalizme karşı, çok daha ciddi bir meydan okumaya/zorlamaya dönüşmesi gerekmektedir. Hatırlanması gereken bir başka unsur da ’68’in, görülmemiş ekonomik büyüme şartlarında cereyan etmiş olmasıdır. O kadar ki Marcuse gibi düşünürler, ’68’in sistem karşıtı devrimci bir yol almasını önleyen etkeni’, sürekli artan refahın çekimine tutulmuş olmasına bağlamıştır...

\n

‘Radikalliğin ölçüsü katı gerçeğin kendisi’

\n

Güne dönecek olursak…”

\n

Bugünkü hareketler, bir ekonomik darboğazın en düşük noktasında ortaya çıkıyor. Sürekli borçlanma, kredi ve spekülasyona dayanan bir büyümenin olamayacağı anlayışının yaygınlık kazandığı, büyüme yanılgıları üzerinde görüş birliğine varıldığı ve yapısal sorunların derinliği yüzünden ufukta iyileşme ihtimalinin bulunmadığı görüşünün yaygınlık kazandığı bir dönem bu. Bu dönemde üstelik,daha fazla özelleştirmevedaha fazla piyasalaştırmagibi bizatihi krize yol açan nedenler; sanki birebir hastalığın ilacıymış gibi sunuluyor. Böylesine pervers/sıkıntılı bir tablo var ortada. Avrupada refah devleti kazanımlarının geri alınmaya çalışılması, tablonun tipik göstergesi. En çarpıcı olan nokta da yönetici iş çevrelerinin kârlarını koruyabilmesi dışında kimsenin iyileşmeye dair bir inancının olmaması. İş çevreleri, kâh spekülasyon yoluyla, kâh kurtarılma operasyonlarıyla; krizden çok fazla etkilenmiyor. Bunun sonucu: Yapısal işsizliğin yanı sıra eşitsizliklerin artması ve aşırılaşması.. ve de sosyal refah ufkunun kararması oluyor. Gelecek kuşakların, anne babalarından kötü şartlar altında yaşayacağı beklentisi yerleşiyor. Bu, potansiyel olarak patlayıcı bir bileşimdir. İnsanlar günlük yaşamlarında başka bir dünyanın mümkün olmadığını görseler de bunun artık gerekli olduğunualgılıyorlar. İdeolojik yön, strateji, etkileri açısından; ortaya çıkan tüm bu yeni hareketler için söylenebilecek tek şey, bunların henüz olgunlaşmamış olduğudur. Bu hareketler etkili olmak istiyorsa, gerçeğin birebir kendisi kadar radikal olmak zorunda…”

\n

Sosyal hak, ‘devrimci talep’ oldu!

\n

Yani?

\n

Şilideki son öğrenci hareketi mesela bu bağlamda önemli bir örnek. Hareket bir yandan, Şilide demokrasiye geçişten bu yana geçerli olan apolitikleşme sürecinde bir kırılma noktası oluştururken bir yandan da çok basit ve yaygın bir talep öne sürüyor: Bedava eğitim’. Konuya ekonomi politikaları ve ülke içindeki güç ilişkileri açısından bakıldığında, bu bugün çok radikal bir talep. II. Dünya Savaşı sonrasında hemen her yerde; milli eğitim, kamusal sağlık hizmetleri ve emeklilik hakları gibi sosyal yaşamın temel parametreleri bağlamında kazanılmış sayılan haklar, bundan böyle giderek devrimci talepler haline gelmiştir. Başlıbaşına bu, bir yandan gelinen noktanın vahametini gösterirken bir yandan yeni oluşumlar/hareketler açısından karşı karşıya olduğumuz bir potansiyeli ortaya çıkartmaktadır.

\n

Perşembeye devam.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları