Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kaybolan Basın Özgürlüğünün Peşinde
Bir grup Alman parlamenterle gazetemizi ziyarete gelen “yeşil siyasetçi” Claudia Roth söze bu cümleyle girdi:
\n“Kaybolan basın özgürlüklerini aramak için buradayız!”
\n“Türkiye ile uzun zamandır temastayım. Gelişmeler beni endişelendiriyor. 70 gazeteci tutuklu. Arkadaşlarımla konuştuğumda sürekli bir endişe seziyorum. Her şeyden önce otosansür var. Telefonların dinlendiğini söylemek artık paranoya değil..” diyen Roth, konuşmasının önemli bölümünü Türkiye’deki “baskı” ve “korku” ortamına ayırdı ve gelinen noktayı genel bir “Kafka atmosferi” şeklinde değerlendirdi.
\nBir sabah birden bir “hamamböceği” olarak uyanan Gregor Samsa’dan tutun da, gene bir sabah kendisine söylenmeyen gizemli bir suçtan tutuklanan Joseph K.’nın “Dava”sına dek uzanan yelpazede; Kafka’nın romanları malum, en ağır baskıcı rejimlerin alegorisi olarak düşünülür ve insanların başlarına gelebilecek en korkunç kâbusları anlatmak için kullanılır.
\nRoth ve yanındaki parlamenter arkadaşlarıyla karşılıklı sohbet ortamında gelişen uzun, düşündürücü görüşmemizden çıkarken; posta kutumda Tuncay Özkan’ın “Hapiste Yatacak Olana Öğütler” kitabını buldum…
\n‘Yaşamakta ayak direyeceksin!’
\nRoth’un Kafka göndermesi üzerine, ellerimin arasında bulduğum Özkan’ın kitabı bana bir işaret gibi göründü. “Bu, üzerinde illa konuşulması gereken bir işaret” diye düşündüm! Alman parlamenter heyetiyle yaptığımız değerlendirmelerin gerisini bir yana bırakarak, biraz burada Özkan’ın yürek burkan, iç kanatan, tüyler ürperten kitabından söz etmek istedim…
\nKitap; adına esin kaynağı olan Nâzım Hikmet’in, “Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler” şiiri ile başlıyor. O hani; “ipe çekilmeyip de atılırsan içeriye
\n/yatarsan on yıl on beş yıl/daha da yatacağından başka/sallansaydım ipin ucunda/bir bayrak gibi keşke/demeyeceksin/yaşamakta ayak direyeceksin…” diyen şiir var ya.
\nO şiir!
\nNâzım bu dizeleri ta 1949 yılında, 62 yıl önce yazmış…
\nTürkiye’nin en büyük şairine bu trajik dizeleri yazdıran “Kafka’vari” şartlar, o gün bugün hafifleyeceğine -dışardan gelen konukların da artık ayan beyan gördüğü üzere!- büsbütün ağırlaşmış.
\nSıradan ülkelerde “Kızıma, oğluma öğütler”; “Mutfağa girecek yeniyetme ahçılara öğütler”, “Yeni evlilere öğütler”; “Dağcılara öğütler”, “Kuş gözlemcilerine öğütler” filan gibi kitaplar çıkar.
\nBizde, şairler ve yazarlar; “Hapiste yatacak olanlara öğüt” yazıyor ve bu bir gelenek halinde artık kuşaktan kuşağa devrediliyor.
\nGarabet buradan başlıyor. Ve bunun adı “ileri demokrasi” oluyor.
\nHavalandırmada on bin adım
\nÖzkan; Silivri’nin işte bu müthiş “ileri demokrasi” ortamında hayata nasıl tutunulacağını anlatıyor.
\n“Temizlik”ten “yiyeceğe”, “spor”dan “sağlığa”, “ziyaret günlerine” dek hapishane yaşamının düşünülebilecek her alanına el atıyor.
\n“Hapiste Yatacak Olana Öğütler” kitabı, kimi meslektaşımızın iddia ettiği gibi bir “ironi” filan değil.
\n“İçerde hâlâ hangi suçtan yattığımı bilmeden 28 Eylül 2008’den beri tutukluyum” -gelin şimdi Kafka’yı anmayın!- sözleriyle açılan satırlarında Özkan; sağlığını ve benliğini kaptırmadan demir parmaklıklar ardında nasıl var olunabiliri anlatıyor.
\n“Kendinize hemen bir hobi yaratın”, “yalnızlığı sevin”, “susmayı öğrenin” gibi bir düzine altın kuralla hapis yaşamını anlatmaya başlayan Özkan; çamaşırdan bulaşığa günlük gailelerin ötesinde, üç önemli konunun sağlığı korumak, spor yapmak ve okumak, yazmak olduğunu söylüyor.
\nMinicik bir hücrede insan ne kadar spor yapabilir?
\nTuncay Özkan, kantinden tedarik edilen temizlik malzemeleriyle nasıl “halter” yaptığını tarif ediyor. 13 adım uzunluğunda, 6 adım enindeki “havalandırmada” günde iki buçuk saat nasıl yürüdüğünü (10 bin adım!) açıklıyor…
\n“Mahpusluk okuya okuya”, “yaza yaza… biter” dedikten sonra; demir parmaklıklar ardında geçen 3 yılda “iki bin kitap” hatmettiğini, “6 kitap” kaleme aldığını anlatıyor.
\nCezaevinde kitap okumanın da meğer bir raconu, sırası varmış. İçeri giren herkes mutlaka “önce Kuran”ı okurmuş. Sonra “romanlar, hikâyeler, anılar gelir” diyor Özkan. Kendisi, “hukuk, şiir kitaplarıyla başlamış. Ve ne bulsa okumuş!”
\nBu denli yoğun entelektüel faaliyet, sporun yanında; cezaevinin neredeyse bir tatil ortamı olduğu sanılmasın.
\nCezaevi yemeklerinden zehirlenmeden ve hastalanmadan hayatta kalmanın bile başlı başına bir mücadele gerektirdiği anlaşılıyor Tuncay Özkan’ın satırlarından.
\nÖzkan’ın hapiste başa gelen/gelebilecek hastalıklar listesinden yaptığı sıralamayı okumak bile, başka söze gerek bırakmıyor.
\nEn kolay kapılan hastalıklar; ilk beş sırada mantarlar, bağırsak sorunları, psikosomatik rahatsızlıklar, enfeksiyonlar ve intihara dek varabilen psikolojik sorunlardan başlıyor, kansere dek uzanıyor. \t
\nKader utansın demeyin. Yüreğiniz el veriyorsa mutlaka bu kitabı okuyun.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü ton balığı markalarında 'yasaklı' madde!
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- Diyanet'in rekor ihalesi 'Cengiz'e verildi
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Hangi suçlara tutuklama geleceği belli oldu