Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İsrail Usulü 'Yüzleşme'
Nuri Bilge Ceylan’ın “Üç Maymun”u ile yabancı dil Oscar’ına aday gösterilen filmler arasına giren “Beşir’ le Vals”i; İtalya’da yakaladım. Ay başında Türk izleyicisiyle buluşması beklenen filmi; şimdi, şu sırada, Gazze kıyımı sürerken izlemek, “İsrail vicdanının” karanlık köşelerinde insanı etkileyici bir kâbus yolculuğuna çıkarıyor. “Canlandırma belgesel” olarak tanımlanan film, bire bir bir kâbusla başlıyor: Karşılarına çıkan ne varsa yıkıp geçen, yok eden; iplerinden boşalmış vahşi bir it sürüsünün, korkuya teslim olan kente -Beyrut’a- dalışıyla açılıyor ilk sahne...
Kurt gibi uluyan köpeklerin gözleri çakmak çakmak yanıyor. Azıdişleri arasından salyalar akıyor...
Belleğin intikamı
Filmde “laytmotif” olarak kullanılan bu it sürüsü; kaba güç ve faşizm denli, “bastırılan belleğin” simgesi aynı zamanda. Bir sonraki sahnede filmin yönetmeni ve yapımcısı olan Ari Folman’ı, İsrail’in Avrupai barlarından birinde gecenin bir yarısı eski bir dostuyla sakin sakin içki içerken görüyoruz...
İlk sahnenin “vahşeti” ile İsrail’in görünürdeki bu korunaklı, müreffeh, sıradan “Batılı ortamı” arasındaki uçurum, insanı ilk anda çarpıyor ve koltuğa mıhlıyor. “Bu uygar, Batılı görüntü, çehre ya da madalyonun; arka yüzü, dehşet saçan bu it sürüsü mü?” oluyorsunuz...
Film özetle bu: Madalyonun bir yüzünde, “çağdaş, Batılı bir İsrail”; diğer yüzünde zembereğinden boşalmış ilkel bir “faşizm”, “kaba güç”; belleğin derin köşelerine saklanan, gizlenen ve de zaman zaman yer değiştiren bir “zalim-mazlum ilişkisinin” serüveni.
Holokostun “mazlumları”; yıllar sonra, Filistinlilerin uğradığı bir başka soykırımın -Sabra ve Şatila soykırımının- “zalimlerine” -filmdeki versiyonuyla- “sessiz tanıklarına” dönüşüyor. İçinde bulunduğumuz siyasi konjonktürde “yabancı dil” Oscar’ının en güçlü adayı gösterilen filme yöneltilen başlıca eleştiri burda gizli.
’82 Lübnan işgalinde “emirleri uygulayan er Folman”(!); Sabra-Şatila soykırımının sadece İsrail askeri birliklerinin “bilgisi dahilinde” gerçekleştirilmiş olduğunu, komutanların bunu önlemek adına kıllarını kıpırdatmadıklarını itiraf etmekle yetiniyor sonuç olarak.
‘Siz unutsanız da, geçmiş unutmaz!’
Tarihi gerçek oysa, bunun çok ötesinde.
Sabra-Şatila kampında kıyıma uğrayan Filistinlilerin; bizatihi İsrail güçlerince yönlendirilen ve kampa sokulan Falanjist Hıristiyan milisler tarafından işlendiğini; sivil halkın kaçışı olmayan bir “ölüm kapanına” bile bile kıstırıldığını biliyoruz. İsrail’in sorumluluğu, tanıklıktan ibaret değil başka deyişle. Ancak Ari Folman asla, “bire bir gerçeği” nakletmek misyonuna girişmemiş. “Kişisel belleğinden sildiği kayıtları” yeniden inşa etmek çabasını üstlenmekle yetinmiş.
’82’nin Lübnan işgalinde yaşananları baştan sona unutmuş çünkü Folman. İçinde yer aldığı trajediyi ne var ki, 2006’daki Lübnan savaşı vesilesiyle “hatırlamak zorunda kalıyor”. Ve sildiği tarihle yüzleşmek adına çıktığı zorlu yolculuk sonunda; bu filmi, “Beşir’ le Vals”i yapıyor:
“Siz geçmişi unutsanız da, geçmiş sizi unutmaz!” Filmin sloganı bu.
En beklenmedik yerde ve anda, geçmiş ne yapıp edip; size erişiyor, hatırlamak istemediğiniz gerçeklerle sizi yüz yüze bırakıyor...
“Beşir’le Vals”in “bellek görevinin”; başka nesillerin omuzlarındaki bir asır öncesine uzanan yükleri almaya değil; orta yaş kuşağının doğrudan yaşadığı, yer aldığı, tanıklığını paylaştığı çok yakın bir geçmişi hedef aldığını da bu arada belirtmem gerek.
Böyle gözler önündeki bir “tarih hesaplaşmasının” dahi alabildiğince zor olduğunu görüyoruz filmde.
Halen süregelmekte olan, sonuçlanmamış bu hesaplaşma adına Folman, üstelik “özür dilemeye” filan kalkışmıyor.
“Aydın” olarak sadece “payına düşeni”, “bireysel hesaplaşmasını” yapmakla sınırlıyor kendisini...
“Bireysel hesaplaşma nasıl olur?” u merak eden, herkesin görmesi gereken bir film “Beşir’le Vals”...
Azgın “köpekler” bu anlamda, bastırılmış belleğin salıverilmesi.
Dingin bir bar akşamında, Folman’a eski bir dost, düşlerine giren bu yırtıcı “köpek kâbusunu” anlatıyor. Bu kâbusun; “Lübnan işgaliyle” bağlantılı olduğunu düşündüğünü söylüyor. O dönemi gömmüş olan Folman; eski askerlik arkadaşlarıyla yaptığı söyleşiler yoluyla, film boyunca bu “kâbusun” izini sürüyor. Ve bu “uyanışla”, hatırladığı, hatırlamayı göze aldığı ölçüde; derin “yüzleşme arayışına çıkıyor”...
Çok sofistike bir iş “Beşir’le Vals”! Kaçırmayın derim.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü ton balığı markalarında 'yasaklı' madde!
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Diyanet'in rekor ihalesi 'Cengiz'e verildi
- Hangi suçlara tutuklama geleceği belli oldu
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu