Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
'Hamdolsun Durum Kontrol Altında!'
“Bir Zamanlar Anadolu’da”yı görenler hatırlar…
\nFilmde aranan bir ceset var.
\nArama için bölgede tüm yetkililer
\n-jandarma, polis, savcı, adli tıp doktoru, kâtip, mezar kazıcılar- tam kadro harekete geçmiş. Akşamdan sabaha… cinayet kurbanı bir erkek cesedi arıyorlar. O tepe senin… bu tepe benim, sonunda ceset bulunuyor. Operasyonun başındaki savcı; “Hadi çocuklar şimdi bir ceset torbası getirin!” diyor...
\nTısss. Ortalık karışıyor. Sorumluluğu herkes birbirine atıyor. Ve kriz çıkıyor.
\nCesedi kovalayan... doktor, savcı, komiser, jandarmadan… hiç kimse yola koyulmadan önce, yanlarına en lazım olacak malzemeyi tedarik etmeyi akıl etmemiş...
\nHeyetten tek kişi bile… içlerinde bulundukları “organizasyonun”(!) bir sonraki aşamasını ve nihai hedefini önden hesap etmemiş; “ceset torbası” bulundurmak basiretini/öngörüsünü göstermemiş…
\nFilmin en çarpıcı bölümlerinden olan bu sahneyi Nuri Bilge Ceylan muazzam kara mizahla işliyor ve dört dörtlük bir “memleketimden insan manzaraları” çiziyor.
\nBu defa ceset torbası var, \tçadır yok
\nVan depremindeki “çadır krizi” de işte tam böyle bize özgü bir “basiretsizlik” ve “öngörüsüzlük” örneği. Durum trajik olmasa “kara mizah” diyeceğim ama dilim varmıyor.
\n“Deprem-afet organizasyonu” adına bu kez ceset torbaları tamam. Orada sıkıntı yaşanmıyor…
\n“Deprem organizasyonu” dendi mi… Türkiye’de çünkü öncelikle ceset torbaları anlaşılıyor. Büyük İstanbul depremi için de örneğin sürekli “ceset torbaları” gündeme getiriliyor.
\nAma en yaşamsal olan meseleye…
\nSağları yaşatma konusuna sıra gelince… En olmazsa olmaz, elzem malzeme sayılan “çadır”ların elde olmadığı ortaya çıkıyor. Türkiye gibi bir deprem ülkesinde, “eşantiyon” miktarda çadır olduğu anlaşılıyor.
\nHafta başından bu yana “çadır rezaletini” izliyoruz.
\nBaşlarını sokacak çadırları olmayan depremzedeler, sıfırın altında ısıda; en ilkel, vahşi şartlarda ateş yakıp çay içerek ısınmaya çalışıyor…
\nBir çadıra sahip çıkabilmek için soğukta, kilometrelerle uzanan kuyruklara giriyorlar…
\nParayla çadır temin etme yollarını deniyorlar...
\nBundan âlâ skandal olur mu?
\nNeden biz böyle en temel “öngörüleri” yapmaktan aciz bir milletiz?
\nNeden sistematik biçimde “organizasyon engelli”yiz?
\nMümtaz Soysal da dünkü yazısında “O ve M” kısaltmasıyla atıfta bulunduğu bu kronik “organizasyon ve metot” yoksunluğundan söz ediyor ve bununla mücadele adına; “Yaşananlardan sonra” diyor, soruyordu: “Halkı ve yöneticileri düzenli aralarla deprem, sel baskını, orman yangını manevralarından geçirmek zorunluluk noktasına gelmedi mi?”
\n“Bozuk” sözcüğü \t\tparola olduğunda
\nMümtaz Hoca’nın temas ettiği olayın peşine düşebilmek için… her şeyden önce “organizasyonu önemseyen”, “organizasyona önem veren” bir kamuoyuna sahip olmak gerekiyor.
\nOysa bundan önceki tüm diğer badirelerde olduğu gibi bir süre sonra -ertesi depreme dek!- bu da unutulacak. Kara kışta kendisini böyle hazırlıksız, açıkta bırakan iktidara oy veren halk; tüm bu acıları unutup; büyük ihtimalle dönüp dolaşıp gene aynı yöneticilere oy verecek. Ve bir sonraki depremde yaşanacak olan “çadır krizinde”, bugün söylenen laflar temcit pilavı gibi bir kez daha gündeme gelecek… bir müddet gene havanda su dövülüp, “takdiri ilahi”, avuntusuyla bulunulan noktaya geri dönülecektir.
\nBöylesine sonu olmayan bir “kısır döngü” bu…
\n“Kısır döngü”den çıkabilmek için, Mümtaz Hoca’nın veciz yazısında telaffuz ettiği sihirli kavram “metoda” ihtiyaç var.
\n“Metot”… yani “sistemli ve metodik düşünce”, gelin görün ki “nesnel” ve soğukkanlı “tahlil” istiyor.
\nBizde olmayan ve galiba olması da -aile, toplum, siyasal düzlemde- fazla istenmeyen bir düşünce tarzı bu…
\nBizdeki düşünce tarzı “duygusal”!
\nBu topraklar, “duygusal düşünce”yi seviyor ve geliştiriyor…
\n“Duygusal düşünceyi” öne çıkaran insanları sarıp, sarmalıyor; onları öne çıkarıp, yüceltiyor…
\nHamaset bu nedenle her zaman prim yapıyor.
\nVan’daki çadır sefaletinin ardından Başbakan bu yüzden çıkıp rahatlıkla “Hamdolsun her şey kontrol altında!”diyor/diyebiliyor ve tepki görmüyor.
\nAnkara’da görev yapan bir Batılı diplomat bir defasında bana, Türkçede öğrendiği ilk sözcüğün “bozuk” olduğunu söylemişti.
\nÜzerinde “bozuk” ilanı olan bir “asansör”, “musluk” ya da “elektrik düğmesiyle”... gamsızca biteviye yaşamak… ona çok şaşırtıcı gelmişti.
\nKendi kültüründe bir şeylerin bozuk olması “varoluşçu anlamda” rahatsızlık veren, sıra dışı bir durumken; bizde hayatın parçası sayılan gayet olağan bir haldi…
\nÇadır krizi de… “bozuk musluk” misali maalesef hayatın parçası olan bir durum olarak algılanıyor.. .
\nÖyle olmasa… “özür dilemek” yerine… medyadan muhalefete önüne gelene fırça çekmeye devam eden bir Başbakan’a birileri “dur” demez mi?
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü ton balığı markalarında 'yasaklı' madde!
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- Diyanet'in rekor ihalesi 'Cengiz'e verildi
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Hangi suçlara tutuklama geleceği belli oldu