Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bir Seçim Günü Muhasebesi
TV’de artık seçim kampanyası izleyemiyorum…
\nMeydanlarda rakiplerini aşağılayan, terbiye sınırlarını aşan, hakaretler savuran, şakak damarları kabarana dek öfkeyle kin kusan lider tiplerine tahammülüm yok.
\nTespih taneleri gibi yan yana dizilip, çanak sorularla “muhataplarını” yalnızca parlatan; “röportaj” adı altında gerçekleştirilen “şey” sırasında -ne şiş yansın ne kebap hesabına- laf çeviren meslektaşlara da bundan böyle tahammül gösteremiyorum.
\nHep aynı insanların çıktığı, aynı tartışmaların, aynı konu başlıkları altında yapıldığı tartışma programlarını da yüreğim kaldırmıyor.
\nKendimi ne denli zorlarsam zorlayayım, beş.. bilemediniz on dakika sonunda sabrımı, direncimi yitiriyor; programı baştan sona izlemek üzere kendime verdiğim tüm iyi niyetli sözleri bir tarafa bırakıyor, elimdeki kontrol aletiyle bulunduğum kanalı terk ediyorum.
\nElimde değil.
\n“Seçim kampanyası” adı altında yapılan programlara bakmak, inanın artık bana işkenceden farksız geliyor.
\n‘Yabancılaşma efekti’ ve dizi tutulması
\nTV’de bu artık “siyaset izleyememek” tepkisini kendimde ilk kez bu şiddetle geçen yaz, referandum sürecine girerken hissettim.
\nTV’deki siyaset ortamına duyduğum karşı konulmaz “yabancılaşma efekti”, her şeye rağmen bu oranda güçlü değildi. Dikkatimi verebildiğim, dikkatle izlediğim bazı referandum-tartışma programlarını, bugün örneğin hâlâ hatırlayabiliyorum.
\nAma gelin görün ki bu seçimler sırasında, azimle başına oturduğum hiçbir programın sonunu getiremedim.
\nGazeteci olmama, “meslek icabı” bu takibi yapmakla yükümlü olmama rağmen, itiraf ediyorum ki bunu yapamadım.
\nDemek ki bir sınır aşıldı.
\n“Karşıt görüşlerden arındırılan medya olgusu” ile birlikte, ölçüsüz bir sindirilmişlik ve retorikle katmerlenen siyaset tartışmaları, gerisini zorlayamadığım bir “yetti gayri!” limiti yarattı.
\nBöyle sözün artık bittiği yerde, elimde kumandayla ben derhal dizilere geçer oldum.
\nÖnüme bazen ne gelirse, sırf kafamı boşaltmak ve içinde bulunduğumuz ortamdan kaçmak için, ekranda olanı izlemeye koyuluyorum.
\nBazı diziler bana eski Yeşilçam öykülerini hatırlatıyor.
\nBazıları, ’80’li yıllarda yolları boşaltan “Dynasty/Hanedan” dizisinin yerli uyarlamaları gibi duruyor.
\nAma bazı öyle diziler var ki, icabında “helal olsun!” dedirtiyor...
\n‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ favorim
\n“Fatmagül’ün Suçu Ne?” onlardan biri...
\nBaşta ünlü “tecavüz sahnesi” etrafında kopan abuk sabuk tartışmalardan ötürü, bu diziyle hiç ilgilenmedim…
\nAma böyle işte, “durdurun bu gezegeni, inecek var!” sendromuna yakalandığımdan beri kanalları zaplaya zaplaya “Fatmagül”e eriştim…
\nO gün bugün, hiçbir bölümü kaçırmıyorum.
\nHer şeyden önce o ne muhteşem oyunculuk öyle?
\nSumru Yavrucuk öteden beri bayıldığım muhteşem bir sanatçı.
\nOynadığı her rolün, büründüğü her karakterin sonuna dek hakkını veren Beren Saat’in ışıltılı performansına da söylenecek laf yok…
\nAma ya o “Mukaddes”i oynayan ve henüz kısa süre öncesine dek bir Tanrı kulunun tanımadığı Esra Dermancıoğlu’na ne demeli?
\nO ne ifadeli bir yüz, ne mükemmel bir vücut dilidir?
\nO ne yürüyüş, ne gerdan kırmak, ne kırıtmak, ne kenar mahalle dilberi havalarıdır?
\nTaşıdığı “Mukaddes” adıyla taban tabana ters orantılı dolaplar çeviren, had derecede “mütecessis”, ikiyüzlü, fettan ve bilmiş bu “yenge tiplemesini” izlemek için dahi görmeye değer “Fatmagül” dizisi.
\nHerkesin hayatında mutlaka tanıdığı “Mukaddes”ler vardır...
\nYüksek reytingli tüm diğer dizilerde olduğu gibi, baş karakterler denli yan karakterler de zengin bu dizide...
\nTecavüzcü oğlanlardan birinin anasını canlandıran Perihan/Deniz Türkali.. mesela.. tek kelimeyle şahane!
\n“İt”in önde gidenini oynayan Erdoğan/Kaan Taşaner...
\nDengesiz, zayıf, kırılgan bir tiplemeye can veren Vural/Buğra Gülsoy…
\nŞeytana külahını ters giydiren Münir/Murat Daltaban.. insanı bire bir Fatmagül’ün bir Ege cennetinde başlayan cehenneminin içine götürüyor…
\nVedat Türkali’nin kaleminden çıkan öykünün örgüsü de sağlam.
\nŞimdiye dek üstelik diziyi uzatıp /“sündürmek adına” kaşını gözünü de çıkarmadılar.
\nBöylesine güçlü bir oyunculuk ve güçlü bir hikâye malzemesi ortada dururken hâlâ o malum “tecavüz” sahnesiyle dizinin ilgi çekiyor olması beni kahrediyor.
\n“Fatmagül’ün Suçu Ne?” yazıp internete girdiğinizde örneğin uzun uzun hâlâ “Hülya Avşar mı, Beren mi.. o meşhur sahnede daha iyiydi?” gibi sorular ya da “Fatmagül’ün suçu=Bihter olması” tarzı geyiklerle karşılaşabiliyorsunuz...
\n“Gerçek” ve “kurgu” anlayışının böylesine sığ, belirsiz ve bulanık olduğu bir ortamda “siyaset” de işte bu kadar oluyor...
\n\n\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü ton balığı markalarında 'yasaklı' madde!
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- Diyanet'in rekor ihalesi 'Cengiz'e verildi
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Hangi suçlara tutuklama geleceği belli oldu