Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Benim adım Giorgia!’

31 Temmuz 2022 Pazar

“Aileye evet. LGBT lobilerine hayır!” diye mümkün olan en agresif tondan, gözlerini devire devire nefretle bağırıyor Giorgia Meloni ve ekliyor: 

“Cinsel kimliğe evet! Toplumsal cinsiyet ideolojisine hayır! Yaşam kültürüne evet. (Ötanazi) ölüm kültürüne hayır! Haçın evrenselliğine eveet. İslamcı şiddete hayır! Güvenli sınırlara evet. Kitlesel göçe hayır! Yurttaşlarımızın istihdamına evet. Uluslararası finansa hayır! Halklarımızın egemenliğine evet. Brükselli bürokratlara hayır! Ortak Batı uygarlığımıza evet. Uygarlığımızın düşmanlarına hayır!”

İtalya’nın Le Pen’i Meloni’nin yaz başında İberik Yarımadası’ndaki kardeş parti Vox liderleriyle omuz omuza yaptığı kilometre taşı mitingden alıntılar bunlar.

Kitlelere gaz vermek amacıyla Mussolini tonlamasıyla yapılan bu miting konuşması ayırt edici önemde. İçerik tondan da önemli...

Meloni’nin, popülistlere özgü “biz ve onlar” paradigmasıyla inşa edilen tüm söylemlerini özetliyor. 

Aynı konuşmanın, İspanya da gene aynı öfke ve başkaldırı tonuyla yapılan başka bir kısa versiyonu da şöyle devam ediyor: 

“Ben Giorgia! Kadınım. Anayım. İtalyan ve Hıristiyanım. Kimliğimi kimse (adı verilmeyen düşmanlar) elimden alamaz!” 

Siyaseti böyle ak-kara kertesinde basitleştiriyor, kamplaştırarak ötekileştiriyor Meloni. Cinsel kimlik, aile ve “din”i araçsallaştırıyor.

Küreselcilik, kozmopolitizm ve evrensellikle özdeşleştirilen sola ve de kendinden olmayan herkese nefret boca eden bir “sovranismo/egemencilik” söyleminini sahipleniyor.

SAĞ POPÜLİST EGEMENCİLİK

Egemencilikten kasıt, evresele ve evrensel değerlere karşı her şey burada. Sade “haç”ın evrenselliğini kabulleniyor yeni Le Pen: 

Kadın hakları, insan hakları, demokratik özgürlükler gibi evrensel değerleri sahiplenen, bu değerler üzerinde yükselen AB’yi “Brüksel bürokratları”na indirgiyor. 

Onları yalnız “dış müdahale” ile eşitlemekle kalmıyor, sokaktaki adamın menfaatine karşı çalışan uluslararası elitler olarak tanımlıyor. 

Yüzyıl öncesinde Mussolini faşistlerinin aşırı kozmopolit buldukları çevreleri ve aydınları tek kalemde “halk düşmanı” ilan etmeleri gibi tıpkı... 

Aşırı sağın, küresel çapta yükselişi ardındaki baş stratetejistlerden olan Trump’ın eski sağ kolu Steve Bannon, bu nedenle Meloni’yi tereddüt etmeden “post-faşist faşist” etiketiyle tanımlıyor.

Draghi’nin düşüşüyle birlikte kamuoyu yoklamalarında İtalya’da ön sıraya yerleşen Fratellli d’Italia/İtalya’nın Kardeşleri partisinin kurucusu ve lideri Meloni’nin bu profili yurtiçi ve yurtdışında bu sebeplerle kaygı, korku ve dehşet yaratıyor. 

Repubblica gazetesinin eski patronu, sanayici Carlo De Benedetti, bu kaygıları Corriere della Sera’ya verdiği söyleşide açık biçimde sıralıyor. 

‘CUMHURİYET CEPHESİ’ ÇAĞRISI

“(Meloni sağcılarının) zaferi bir badire olur” diyor De Benedetti: “Cumhuriyet tarihinin en büyük tehlikesi ile karşı karşıyayız. (Meloni’nin) İspanya konuşması gerek teknik, gerek içeriği itibarıyla tam manasıyla faşist. Meloni özetle ‘Kahrolsun Brüksel, yaşasın milletler’ diyor ve Orban’ı örnek alıyor. Meloni yönetiminde İtalya, Macaristan olur.”

De Benedetti, “Bu sağ durdurulmalı!” diyerek Meloni’ye kırmızı kart çıkarmak için merkez, merkez sol ve merkez sağ güçleri toplarlayacak ortak bir “Cumhuriyetçi Cephe” ye gereksinim olduğunu ifade ediyor; 25 Eylül seçimlerine böyle bir cepheyle girmenin gereksiniminden söz ediyor.  

Keza Benedetti gibi eski tüfek sosyalistlerden olan eski bakanlardan Rino Formica da Meloni’nin aynı şekilde “tarihi İtalyan sağının” -Mussolini faşizminin- yeni temsilcisi olduğunu, projenin ilk hedefinin de Çizme’yi mevcut parlamenter sistemden otoriterliğe taşıyacak bir “başkanlık sistemine” geçiş olduğunu vurguluyor. 

“Cumhuriyet cephesi”nin özetle bu geçişi engellemek üzerine kampanya yapması gerektiğini hatırlatıyor. 

Merkez-merkez sağ ve merkez sol güçlere önerilen strateji İtalya’da, bizdeki  “Altılı Masa”dan farksız bir “cephe” özetle. 

Hedef, halihazırdaki mevcut parlamenter sistemin korunması ve  “Draghi acendası” olarak anılan reformcu Draghi programının devamı... 

Bu itibarla İtalya’dan Türkiye’ye önerilecek yeni bir sihirli formül yok korkarım ki. 

Türkiye masada olan ve olabilecek formüllere -otoriterleşme ile çok öncesinde karşılaştığından- kendiliğinden ulaşmış durumda. 

Ama itiraf etmeli ki “Cumhuriyet cephesi”, “Altılı Masa” gibi sıfır albeni, içerikli bir etiketten kulağa daha hoş ve etkili geliyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları