Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Asrika

22 Mayıs 2022 Pazar

1990’lar sonu, 2000’ler başında Güney Kıbrıs’ın da eklemlendiği on Doğu Avrupa ülkesine AB katılımı için vize çıktığında, Türkiye’de uzun yıllar bulunmuş bir AB Büyükelçisi bana şöyle demişti:    

“Türkiye’nin tek şansı AB’ye bu genişleme dalgası ile beraber girmektir. Türkiye’nin AB’ye -muazzam bir uluslararası konjonktürel değişim olmadığı sürece- tek başına girme şansı yoktur. Bu kümeye eğer girmeyi başaramazsa, Türkiye’nin AB rüyası biter- ki önümüzdeki senaryo ne yazık ki buna işaret ediyor. Türkiye bu genişleme trenini kaçırdığı için AB serüvenini noktalamış olacaktır. Ülkenin AB trenini kaçırması yalnız AB üyeliğini kaybetmesi değil, aynı zamanda yakın tarihine yön veren ‘çıpayı’ kaybetmesi anlamına gelecek. Sonrasını kestirmek çok zor. Türkiye çünkü bundan böyle açık denizde her yöne savrulabilecek bir gemiye dönüşecektir.”

Önümüze konan şu son “Asrika çıpası”yla tanışırken, kulağımda, neredeyse bir çeyrek asır öncesinde duyduğum bu sözler yankılanıyor. 

Muhatabım bunları 2005’teki göstermelik açılan müzakereler safhasında ifade etmedi. 

Filmin sonunu, “kesin müzakere tarihi” alan Doğu Avrupa kervanından Türkiye’nin en baştan farklı tutulduğu çeyrek asır öncesinde ilan etti. 

Tarih maalesef söz ettiğim diplomatın öngörüsünü doğruladı.

Türkiye sadece AB treninden ötelenmekle kalmadı, çıpasını da yitirdi ki ortaya çıkan en vahim sonuç da bu. 

2005’te “görsel efekt” makamından açılan müzakerelerden sonra, AB macerası “zınk” diye durdu. 

O tarihe değin sanayiciler, aydınlar, medyanın koro halinde sabah akşam konuştuğu “Kopenhag Kriterleri” şak diye askıya alındı. 

“Kopenhag Kriterleri’ni Ankara kriteri yapar, yolumuza devam ederiz” diyen iktidar partisinin gözleri, hızla “Şam’da namaza” çevrildi.

AB MODEL ŞERİAT

2010’ların ikinci yarısına doğru Şam’da namaz zora girince bu sefer “Şayet AB’ye almıyorlarsa, biz de Şangay Birliği’ne gireriz!” raconu ile “Avrasyacılar” sahneye çıktı.

Gelinen son durak Asrika.

Yirmi yılda nereden nereye? 

Kat edilen şu kıtalararası jeopolitik yolculuğa bakın: AB’den Avrasya’ya, Avrasya’dan Asrika planlamalarına... Neredeyse uğramadığımız kıta yok.

Avrasyacılar şimdi bu “Asrikacılığa” ne diyor çok merak ediyorum... 

Plan nedir?

Yeni bir bayrak ve dil ile başkenti İstanbul olan Asya-Afrika İslam Devletleri Birliği.  

Avrasya ve AB olmadı... Asrika verelim.

Asrika servis edilirken, bunu projelendiren ASSAM-SADAT yapılanmasının zirvesindeki Melih Tanrıverdi, şablonu “AB”den mülhem bir model kapsamında tanıtıyor. 

Brüksel nasıl AB’nin başkentiyse İstanbul da Asrika’nın başkenti olacakmış... 

AB’nin resmi dili (!) nasıl İngilizce ve Fransızca ise -ki topluluğun gerçekte 24 resmi dili var- Asrika’nın resmi dili olarak da Arapça kabul edilecekmiş.

AB bünyesinde spesifik yaratılan “Avro” örneği, Arap parası “dinar”ın tüm Asrika ülkelerince benimsenmesinde ayrıca yol olarak gösteriliyor. 

Ve tabii Avrupa’nın “demokrasiler şemsiyesi” yerine, bingo “şeriat” hedefleniyor. 

TAKIYYENİN BÖYLESİ

Muhayyeleye bakın, Avrupa’da tümüyle “seküler hukuk devleti”, “demokrasi”, “özgürlükler”, “insan hakları”, “Kopenhag Kriterleri” üzerinden tarif edilen uluslarüstü siyasi-ekonomik örgütlenme modeli, bunun tam tersi bir “teokrasiye” örnek olarak sunuluyor. 

AB inşaatının harcını oluşturan “yurttaş”, “kul”la ikame ediliyor. 

AB’yi oluşturan “ulus devletler topluluğunun” yerini ümmet alıyor. 

“Ortak değerler”, “ortak toplum, yönetim anlayışı” yerine İslam dünyasının krallık, cumhuriyet, diktatörlük gibi apayrı devlet modelleriyle yönetilen bir curcunaya bırakıyor. 

Savrulma ve takıyyenin böylesi...

Tanrıverdi’nin Halk TV, TELE1, Medyascope ekranlarından tam da 19 Mayıs’ın 103. yıldönümüne isabet eden bu anlattıklarını sayıklama olarak gören çok. 

Nedense ben böyle göremiyorum. Ürperti ile izliyorum. 

Yanı başımızda dünya jeopolitiğini değiştiren bir savaş yaşanıyor. 

Bir yandan dehşetle nerede duracağı belirsiz savaşı izlerken bir yandan da eli kolu bağlı geminin açık denizdeki savrulmalarına tanık oluyoruz. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları