Nergis Şimşek
Nergis Şimşek nergis.simsek@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

SGK’ye yurtdışından beşeri tıbbi ürün ve hizmet alımları yapma yükümlülüğü getiriliyor

05 Aralık 2024 Perşembe

Adalet ve Kalkınma Partisinin “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda kabul edildi. 

Kanun Teklifinde yer alan;

-Yurt içinde ruhsatlı olmayan ve temini sağlanamayan beşerî tıbbi ürünlerin Sağlık Bakanlığı onayı ile SGK tarafından yurt dışından temin edilebilmeleri, 

-Hastalık ve analık sigortasından ödenecek olan geçici iş göremezlik ödeneğine esas günlük kazancın hesabında dikkate alınan üç aylık sürenin on iki aya çıkarılması,

-1/1/2015 tarihinden öncesine ait olup ödenmemiş genel sağlık sigortası primleri ile gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacakların tahsilinden vazgeçilmesi, 

Konularına ilişkin değişiklik ve yeni düzenlemeleri açıklamaya devam ediyoruz.

Kanun Teklifinin 4. Maddesinde, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunun 3. Maddesinin birinci fıkrasının (h) bendine bir ibare eklenmesi öngörülmüş olup, bu durumda ilgili bent;

“h) Bu Kanun kapsamındaki idarelerin kendi özel mevzuatı uyarınca hak sahiplerine sağlayacakları teşhis ve tedaviye yönelik hizmet alımları ve 2/3/1927 tarihli ve 984 sayılı Ecza Ticarethaneleriyle Sanat ve Ziraat İşlerinde Kullanılan Zehirli ve Müessir Kimyevi Maddelerin Satıldığı Dükkanlara Mahsus Kanun ile 14/5/1928 tarihli ve 1262 sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu kapsamında Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yurt dışından gerçekleştirilecek beşeri tıbbi ürün alımları ve bunlara ilişkin hizmet alımları" ile tedavisi kurumlarınca üstlenilen kişilerin ayakta tedavisi sırasında reçeteye bağlanan ilaç ve tıbbî malzemelerin kişilerce alımları, sağlık hizmeti sunan bu Kanun kapsamındaki idarelerin teşhis ve tedaviye yönelik olarak birbirlerinden yapacakları mal ve hizmet alımları… ceza ve ihalelerden yasaklama hükümleri hariç bu Kanuna tâbi değildir.” Şeklinde değiştirilmiştir. Madde gerekçesinde, yurt içinde ruhsatlı olmayan ve temini sağlanamayan beşeri tıbbi ürünlerin Sağlık Bakanlığı onayı ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yurt dışından temin edilebilmesinin amaçlandığı belirtilmektedir.

Mevcut uygulamada, Sağlık Bakanlığı onayı ile SGK tarafından ilacın yurt dışından temin edilmesi zaten mümkün bulunmaktadır. Ancak, SSK hastanelerinin devri sonrasında Türkiye’de ruhsatlı olmayan veya ruhsatlı iken piyasada bulunması konusunda sıkıntı yaşanan ve Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen ve SGK listesinde de yer alan ilaçların yurtdışından temini Türk Eczacıları Birliği (TEB) kanalı ile yapılmaya başlanmış, sonradan SGK tarafından da bazı ilaçların getirilmesi uygulaması başlatılmıştır. 

Son yıllarda SGK tarafından getirilen ilaçların sayısında azalma yaşandığı ve hastaların TEB’e yönlendirildikleri anlaşılmaktadır. SGK tarafından temin edilen ilaçlar açısından; gerek hastaya ulaştırma gerekse 24 saat usulüne göre çalışma yapılmadığından, özellikle tatil günlerinde (9 günlük bayram tatilleri) teslim konusunda sorunlar yaşandığı da hastalar tarafından dile getirilmektedir.

Söz konusu Kanun teklifinde ilgili fıkrada yapılan değişikliğin gerekçesinde;  “hizmet alımlarının”, yurt dışı ilaçların temin ve dağıtım süreçleri kapsamında mevzuat ve fiili gereklilikler nedeniyle alımı zorunlu olan ancak, ihale alımında güçlük yaşanan, ilaç transferi/gümrükleme/farmakovijilans ve karekodlama işlemlerine ilişkin hizmetlerin alımından ibaret olduğu, ifade edilmektedir. Teklifte,  Kamu İhale Kanununun 3. Maddesindeki ilgili bende 984 ve 1262 sayılı kanunlar kapsamında SGK tarafından yurt dışından gerçekleştirilecek beşeri tıbbi ürün alımları ve bunlara ilişkin hizmet alımlarının eklenmesi öngörülmekle birlikte, hizmet alımı ile ilgisi bulunmayan söz konusu kanunlar kapsamında, madde gerekçesinde belirtilen “hizmet alımının” gerçekleştirilmesi mümkün değildir. 

Diğer taraftan, Anayasanın 135. maddesi uyarınca 6643 sayılı Türk Eczacıları Birliği Kanunu ile kurulmuş, kamu kurumu niteliğinde ve tüzel kişiliğe sahip bir meslek kuruluşu olan TEB,  Sağlık Bakanlığı tarafından verilen yetki çerçevesinde yurt içinde ruhsatlı olmayan veya ruhsatlı olup da üretilmeyen hayati öneme haiz ilaçları,  kişi bazında reçete karşılığı yurt dışından temin etmektedir. TEB’in 54 Eczacı Odası ve 28.000 den fazla eczane ile hizmet verdiği ve bu hizmeti 7/24 olarak sunmakta olduğundan hareketle, bugüne kadar TEB kanalı ile getirilen ilaçlar açısından olumsuzluk yaşandığına yönelik bir bilgi olmaması ve TEB tarafından SGK ödeme kapsamında getirilen ilaç sayısının gün geçtikçe artması göz önüne alındığında, yurtdışından ilaç temininin kamu kurumu niteliği bulunan TEB kanalı ile sürdürülmesi hususunda TEB görüşünün alınıp alınmadığı merak konusudur.  

Netice itibariyle; mevzuatı kapsamında 7/24 hizmet vermesi mümkün olmayan SGK tarafından ilaçların yurtdışından temin edilmesi hasta mağduriyetine sebebiyet verebilecektir.

ÖDENEK VE GELİRLERİN HESABINA ESAS GÜNLÜK KAZANCIN BELİRLENMESİNDE ANAYASA MAHKEMESİ KARARINA UYULMADI

Kanun Teklifinin 7. Maddesiyle, 5510 sayılı kanunun “Ödenek ve gelirlere esas tutulacak günlük kazanç” başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası değiştirilmiştir. Söz konusu fıkrada, iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortasından verilecek ödeneklerin veya bağlanacak gelirlerin hesabına esas günlük kazancın tespit yöntemi belirtilmektedir. 

Bilindiği üzere, kısa vadeli sigortaları; iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortasını kapsamaktadır. 5510 sayılı Kanunun 17. maddesinin birinci fıkrasında, 15/4/2021 tarihli ve 7416 sayılı Kanunla değişiklik yapılarak; hastalık ve analık sigortasından ödenecek geçici iş göremezlik ödeneğine esas günlük kazanç tespitindeki süre, üç aydan 12 aya çıkartılmıştır. Bu yönüyle uygulama, iş kazası ve meslek hastalığı sigortasındaki ödenek hesabından farklılaştırılmış yine fıkrada yapılan değişiklikle hastalık ve analık sigortasından yapılacak ödenek hesabına esas günlük kazanç miktarına, “iş göremezliğin başladığı tarihten önceki son bir yıl içerisinde 180 günden az kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olanlara hastalık ve analık halinde ödeneğe esas tutulacak günlük kazanç, iş göremezliğin başladığı tarihteki günlük prime esas kazanç alt sınırının iki katını geçemez” şeklinde sınırlama getirilmiştir.

Maddenin birinci fıkrasında yapılan bu değişiklikler Anayasa Mahkemesinin 1/2/2024 tarihli ve E:2021/61, K:2024/31 sayılı Kararı ile Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiş ve iptal kararının 21/12/2024 tarihinde yürürlüğe girmesi kararı verilmiştir. Anayasa Mahkemesi, iş kazası ve meslek hastalığı halinde sigortalıya verilecek ödeneğin, sigortalının son 3 aylık prime esas kazanç ortalamasına göre hesaplanmasının yanında; hastalık ve analık hallerinde son 12 aylık ortalama baz alınmasının uygun olmadığı görüşüne vardığı gibi son 1 yıldaki 180 gün şartı ve 2 asgari ücret tutarındaki sınırlamayı iptal etmiştir.

Kanun Teklifinde, 5510 sayılı Kanunun 17. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişikliğin, Anayasa Mahkemesi kararının uygulanması amacıyla yapıldığı belirtilmekle birlikte, maddede Anayasa Mahkemesi  iptal kararına uygun düzenleme yapılmadığı görülmektedir.

Kanun Teklifiyle maddede kısa vadeli sigorta kollarından verilecek geçici iş göremezlik ödeneğine esas günlük kazanç hesabı ile iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından bağlanacak gelirlerin hesabına esas tutulacak günlük kazanç hesabı için düzenleme yapılmıştır. 

Geçici iş göremezlik ödeneğine esas günlük kazanç hesabında:

-İş kazasının olduğu,

-Analık sigortasında doğumun olduğu,

-Meslek hastalığında iş göremezliğin başladığı,

-Hastalık sigortasında iş göremezliğin başladığı,

Tarihten önceki 12 aydaki, kazanç ve günlerin dikkate alınacağı öngörülmüştür. 

İş kazası ve meslek hastalığından (IKMH) bağlanacak gelirin hesabına esas günlük kazanç hesabında;

-İş kazasının olduğu,

-Meslek hastalığında iş göremezliğin başladığı,

12 aydaki son üç ay içinde, sigortalının prime esas kazançlarının toplamının prim ödeme gün sayısına bölünmesi suretiyle hesaplanacağı öngörülmüştür. 

Kanun Teklifiyle; Anayasa Mahkemesi kararı gereği, hastalık ve analık sigortasında ödenek hesabına esas günlük kazanç hesabındaki 12 aylık sürenin 3 aya indirilmesi gerekirken, analık ve hastalıktaki süre 12 ay olarak kaldığı gibi, iş kazası ve meslek hastalığından verilecek ödenek hesabına esas günlük kazancın tespitindeki süre 12 aylık süredeki son 3 ay,  12 aya çıkartılmıştır.  Diğer bir ifadeyle, Anayasa Mahkemesi tarafından karar verildiği üzere, hastalık ve analık sigortasında bırakın 12 aylık süreyi 3 aya indirmeyi, iş kazası ve meslek hastalığı sigortasındaki 12 aydaki son 3 aylık süre, 12 aya çıkartılmıştır. Yani hastalık ve analık sigortasındaki kural, IKMH sigortası gibi olacağına, IKMH sigortasındaki kuralı hastalık ve analık sigortasındaki  kurala dönüştürülmüştür.

Yine Kanun Teklifinde;  bu konudaki suistimallerin önlenmesi gerekçesi ile Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen son 1 yıldaki 180 gün şartı ve 2 asgari ücret tutarındaki sınırlama aynen korunmuştur. Yani Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hususlar maddede aynen korunmuş ve iptal kararı uygulanmamıştır.

1/1/2015 TARİHİ ÖNCESİ GENEL SAĞLIK SİGORTASI (GSS) PRİM BORÇLARI SİLİNECEK. PEKİ SONRASI NE OLACAK?

Kanun Teklifinin 19. Maddesiyle, 5510 sayılı Kanuna; “Geçici Madde 106-  “Bu Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasınm (g) bendi kapsammda 1/1/2015 öncesine ait olup ödenmemiş genel sağlık sigortası primleri ile gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer'i alacaklarının tamamının tahsilinden vazgeçilir. Bu maddenin yayımlandığı tarihe kadar söz konusu süreler için ödenmiş olan primler iade ve mahsup edilmez" geçici madde eklenmiştir.

5510 sayılı Kanunun 60. maddesinin (g) bendi kapsamındaki sigortalılar, genel sağlık sigortası (GSS) primlerini kendileri ödemekle yükümlülerdir. 5510 sayılı Kanuna, Kanun Teklifi ile eklenen geçici madde ile söz konusu kimselerin 1/1/2015 öncesi GSS prim borçları ile bu borçlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zamlarının tamamının silinmesi öngörülmekle birlikte bu maddenin yayımlandığı tarihe kadar söz konusu süreler için ödenmiş olan primlerin iade ve mahsup edilmeyeceği belirtilmektedir. 

Buna karşın, SGK tarafından, 2015 yılı sonrası GSS prim borcu olan yaklaşık 7 milyon vatandaşın icra işlemleri devam etmektedir. Bunlar için herhangi bir yapılandırma kanunu da ufukta görünmemektedir. Zaten 2015 yılı öncesi prim borçları SGK tarafından hiç takibe alınmamış ise zamanaşımına uğrayacak borçlardır. Takibe alınan borçlar için bu düzenleme anlamlı olacaktır. Ancak, dediğimiz gibi bu tarihten sonraki GSS prim borçları için icra takipleri son hızıyla devam etmektedir. Zamanaşımına uğrayabilecek borçların silinmesi yerine, işsiz ve geliri olmadığı için GSS primlerini bile ödeyemeyen kişiler için icra takiplerinden vazgeçilerek bu borçlara ilişkin yapılandırma kanunun çıkarılması daha elzemdir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları