Oktay Ekşi
Oktay Ekşi oktay.eksi@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gazeteci bayramı

11 Ocak 2025 Cumartesi

Türk basınının -hangisine “bayram” denir bilemiyorum ama, “bayramı” da “hüznü” de çoktur:

Her yılın 24 Temmuz günü “sansürün” 1908 yılında kaldırılması nedeniyle, “Basın Bayramı” kutlanır. Ama herkes bilir ki o kaldırılan “sansür”ün bugün bildiğimiz ve yaşadığımız “sansür”le neredeyse hiç ilgisi yoktur. 

O tarihte kaldırılan sansür, despot Sultan II. Abdülhamit’in Babıâli’ye zaptiye (güvenlik görevlisi) gönderip ertesi gün yayımlanacak gazeteyi önceden okutması ve sakıncalı görülen haber ve yazıları gazeteden çıkarttırması suretiyle uygulanıyordu. Oysa bugün güvenlik görevlilerini gönderip gazeteyi önceden okutma diye bir usul yok.

Bugün sansür, gazete sahiplerine veya yönetimine çeşitli yollardan baskı yaparak veya siyasi iktidarın başındakilerin -başta kamu bankaları olmak üzere- çeşitli kaynaklar kullanarak arzu edilmeyen yayın kuruluşlarını satın alarak veya aldırtarak uygulanıyor. Bu, sansürün en ahlaksız ve en iğrenç modelidir.

Bu yetmeyince, yazılı basın Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Basın İlan Kurumu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ve yandaş medya ve TRT’nin doğrudan veya dolaylı yoldan uyguladıkları baskı ve sansür devreye giriyor.

İşin kötü yanı bu dediğim sansür uygulamaları medyada (yazılı ve elektronik basında) ya hiç görünmüyor ya da nadiren yer aldığı için kamuoyunda etki yapmıyor. 

Yukarıda 24 Temmuz “sansürün kaldırılışı bayramı”ndan, daha doğrusu ortada kaldırılan bir sansür olmadığından söz ettim.

Nitekim medyamız 194 yılı bulan kendi tarihinin en ağır baskılar altında çalışıyor. O kadar ki Türk basını, görevini ne kadar özgürce yapabildiğini gösteren istatistiklere göre 180 ülke içinde 158’inci sırada bulunuyor.

Hoş eski yıllarda da durumumuz yüz ağartacak kadar iyi değildi. Örneğin 1990’lı yıllarda 90’ıncı 92’nci sıradaydık. Ama hiç Afrika’nın ve Asya’nın en geri, en yasakçı rejimlerinde gazetecilik yapan meslektaşlarımıza gıptayla bakmak zorunda kalmıyorduk. Örneğin gazetecilerimiz 2024 yılında da görüldüğü gibi etki ajanı diye korkutulma, yerli yersiz hapis tehdidi ve tutuklanma ihtimali altında yaşamıyorlardı.

Bir de 1961’den beri uygulanan “10 Ocak, Çalışan Gazeteciler Bayramı” var.

O, siyasi iktidarla basın arasındaki bir ihtilaftan değil, çalışan gazetecilerin yeterli ücret almadan uzun yıllar çalışmaya mecbur olmalarından kaynaklandı. Nitekim 27 Mayıs askeri yönetimi, 4 Ocak 1961’de kabul ettiği bir yasayla bir basın kurumunda çalışan gazeteciyle, işveren arasında “yazılı bir sözleşme” imzalanmasını emrediyordu. 

Bazı gazete sahipleri yasaya itiraz etti. Çalışan gazeteciler yasayı destekliyordu. Nitekim kendi aralarında dayanışma oluşturarak kısa bir süre gazete çıkardılar. 

Neticede yasa uygulandı ve ihtilaf çözüldü. Ancak yasaya uymayan işverenlere uygulanacak yaptırım çok küçük olduğu ve uygulamada “denetim” ihmal edildiği için, yasa uzun süre sahipsiz kaldı. 64 sene sonra diyebilirim ki -uygulama hâlâ yeterli değilse de- giderek yaygınlaştı. Ama bayram hâlâ tam bir “Çalışan Gazeteciler Bayramı” kimliğini kazanamadı. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gazeteci bayramı 11 Ocak 2025
Durumumuz bu! 28 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları