Ulu Çoban Muktedir Makropiç’in ekonomik darlığı unutturmak için Yutania’ya açmaya hazırlandığı savaş fikri dahiceydi. Ancak tüm zorlukları yenmeye yetmiyordu.

Eli silah tutabilecek gençler askere alınalı beri şahsımın adasında meydan yaşlılara kalmıştı. Onların çenesini tutmak da kolay değildi. 

Yaşlı Mikronlar açıkgözdü. Tabii ki uyuşturucuya hayır demiyor ama iktidarın bedava dağıttığı kafa bulan hapları beğenmiyor, kaliteli pudra şekeri istiyorlardı. Oysa pudra şekeri, artık sadece Betonit Saray’ın kullanımına yetecek kadar vardı. 

Cima özgürlüğü deseniz yaş engeline takılıyor, yaşlıları oyalamaya o da yetmiyor; İmaniyet İşleri Reisi Alyoşa Ersaltz pazar ayinlerinde cima telkini yaparken duvara konuşuyormuş duygusuna kapılıyordu.

Çaresiz kalan Ersaltz’ın yaşlı cemaate Hanım Göbeği ile Rumbaba tatlısına tecavüz telkin ettiği bir pazar ayini sonrasında; 65 yaş üstü üç yoldaş bir kahveye oturup yarenliğe başladı.

Emekli olmalarına karşın her üçü de Yol istibdatının yemlemeyi sürdürdüğü kallavi yoz Yolcu’lardı.

Cima vaazlarıyla ünlü 70’lik eks vaiz İdiot Skinov, yoldaşlarına: “Şahsen cinsel ilişki kurmakta artık zorlanıyorum” diye sızlandı.

Eks komiser Simon Semirbit, içini çekti: “Benim yaş 75 oldu, cinsel isteğim de gücüm de bitti, cima hiç ilgimi çekmiyor.” 

80 yaşını geride bırakan eks gazeteci Emedur Tampiç, hınzır bir kahkaha atıp “Oysa ben sekste altın çağımı yaşıyorum!” demesin mi?

Yoz yoldaşları elbette inanmamışlardı. Yine de sordular.

“Eee, anlat bakalım nasıl oluyor bu altın çağ?” 

Emedur Tampiç, dudağını büküp “Anlatayım” dedi. “Cebime bir avuç dolusu çeyrek altın koyuyorum. Gidiyorum genç kadınların yanına. Altınları çıkarıp gösteriyorum. Hanginiz beni tahrik etmeyi başarırsa bunları ona vereceğim diyorum. Tabii hiçbiri tahrik edemiyor. Altınlar da bana kalıyor!”