Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kılavuzu ABD olanın...

25 Kasım 2020 Çarşamba

ABD’nin 46. başkanı seçilen Biden’ın izleyeceği politika Türkiye’de ve dünyada tartışılıyor.

Küresel aktörler çıkarları çatıştığında birbirlerini yıpratmaktan çok, öteki ülkeleri kullanarak yeni denge kurarlar. Bunun en büyüğü İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD ile Sovyetler Birliği arasında kurulmuştu. Sovyetler 1991’de çöktükten sonra ABD, kendi merkezli, tek kutuplu bir dünya stratejisi çizdi. Ama uymadı. 30 yıldır, bu “denge” aranıyor.

Bu zaman diliminde ABD’de “sağ” kabul edilen Cumhuriyetçilerle “sol” kabul edilen Demokratlar başkanlık yarışını neredeyse dönüşümlü kazandılar. Başkanlar değişti ama ABD’nin temel bakışı değişmedi:

Önce ABD’nin ülkesel ve küresel çıkarları...

***

Trump, “Amerika’yı yeniden büyük yap” sloganıyla geçen seçimi kazandı. 3 Kasım 2020’deki seçimi ise “yeniden kurumlar ve kurallar” diyen Biden kazandı.

Trump’ın onca tahribatından sonra Biden’a sadece “Ben bunları yapmayacağım” demek düştü!

Biden, kabineyi kurma hazırlıklarını sürdürürken küresel ısınma ve çevre kirliliği konularında uluslararası yükümlülükleri yerine getireceğini açıkladı. 2021 için de bir “müjdesi” var:

Demokrasi için küresel zirve toplayacağız!

Ne güzel...

Bu zirvede 2001’de Afganistan’a “sonsuz özgürlük”, 2003’te Irak’a “özgürleştirme operasyonu” ile giren ABD’nin elde ettiği başarılar da konuşulacak mı?

Fas’tan Pakistan’a kadar 18 ülkeyi kapsayan kuşakta Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adı altında başlatılan demokrasi hamleleriyle yaşanan iç savaşlarda ne kadar kan döküldüğü konuşulacak mı?

ABD’nin dünyanın 800 bölgesinde askeri üssü var. Silahlı kuvvetlerinin yarısından fazlası ülkesinin dışında. Bizim çevremizdeki asker sayısı 100 binin üzerinde.

Bu güç niçin var?

Hedef ülkelerde demokrasiyi korumak için mi, ABD’nin çıkarlarını korumak için mi?

ABD ile değişik nedenlerle sıkça muhatap olmuş bir devlet adamı şöyle bir tarif yapmıştı:

ABD’nin kendisinin küçücük bir çıkarı ile müttefiki saydığı bir ülkenin çok elzem hayati bir çıkarı karşı karşıya gelse hiç tereddüt etmeden kendisininkini yeğler...

***

ABD-Türkiye ilişkileri nasıl olacak?

İktidar önceki dönemde şöyle bir denge kurmuştu:

Türkiye-Amerika ilişkileri kötü ama Erdoğan-Trump ilişkileri iyi!

Bunu Trump da yeri geldikçe söyledi, “Erdoğan benim sözümü dinler” dedi.

Biden’la nasıl olacak?

Bu sorunun yanıtının ipuçları Obama’nın anılarında var. Satır aralarında Obama, Türkiye ile ilgili tam istedikleri gibi karar alamadıklarını vurguladıktan sonra şöyle diyordu:

Çünkü Türkiye’ye ihtiyacımız vardı!

Türkiye, ABD açıklarına gidip çıkar sahaları üretmiyor. ABD; Akdeniz’e, Karadeniz’e gelip egemenlikler kurmaya kalkıyor. Bu bağlamda Türkiye ABD’den değil, ABD Türkiye’den talepkâr.

O zaman soruyu, “Biden Türkiye’den ne isteyecek” diye değil, “Türkiye hangi koşullarda ABD ile ilişki kuracak” diye sormak gerek.

Türkiye’de iktidar da muhalefet de konuya bu pencereden bakmıyor.

Türkiye, eşit statüde üye olduğu uluslararası kurumlarla elbette bağlarını korumalı, geliştirmeli. Demokrasisini çağdaş standartlara çıkarmalı. Ama bunu bir başka ülkenin telkinleriyle yapmamalı. Olmaz da zaten... Hele ABD’yle hiç olmaz...

Ne demişler?

Kılavuzu ABD olanın...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları