Mustafa Balbay
Mustafa Balbay mustafabalbay35@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

En güçlü ortaklık, suç ortaklığıdır!

01 Haziran 2021 Salı

Çıkan kısmın özetini yapmak gerekirse tablo şöyle görünüyor:

- FETÖ, ÇETÖ, iktidar herkes hukuk devletine karşı birleşmiş, ciddi bir paylaşım yapılmış.

- ÇETÖ’den bazıları oyunun dışına atılıp yerine yenileri konmuş.

- 15 Temmuz sürecinden sonra yeni bir paylaşım süreci başlamış. Bu süreçte hapistekileri çıkarmaktan dışarıdakileri içeri atmaya kadar masa tümüyle yenilenmiş.

- Paylaşımın devlet içindeki ve dışındaki uzantıları asimetrik bir çekişmeye girmiş.

- Çekişme, istifa-azil arası görevden ayrılmalarla tırmanmış.

- Zamanla çekişme çatışmaya dönmüş. İşte bu aşamada güçlü gibi görünen ortaklık bozulmuş.

Bu tür durumlar için geleneksel bir söz vardır:

En güçlü ortaklık, suç ortaklığıdır!

Bu sözü şu şekilde kullanan da vardır:

Hiç bozulmayan ortaklık, suç ortaklığıdır!

Yaşam gösteriyor ki birinci şekli daha doğru.

Demek ki bozulmayacak ortaklık yoktur.

Yaşamın doğasındaki gerçek, burada da geçerli:

Kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsızdır!

Zaten paylaşım savaşı da burada başlar.

***

Sedat Peker’in sekizinci videosundan sonraki durumu özetlemeye çalıştık. 

Peker, ortaklığın içinde olduğu için anlattıkları, yıllardır yazılan, söylenen iddialarla örtüşüyor. O nedenle hem siyasi hem de gazetecilik anlamında yeni bir milat söz konusu. Şu defterlerin yeniden açılmasını gerektirecek bir durum oluştu:

- Faili meçhul cinayetler.

- Mafya-siyaset-ticaret üçgeni.

- Uyuşturucu kaçakçılığı trafiği.

- Suriye politikası.

- Rant paylaşımı.

- Örtülü ödeneğin kullanımı.

Bu konuların her biri ötekini aşan ağırlığa sahip. Geçmişte mafya-devlet bağı yok muydu? Cumhuriyet’te arkadaşlarımız Miyase İlknur, Zehra Özdilek, Tuğba Özer’in dokuz gündür sürdürmekte olduğu dizi ortada, elbette vardı. Ancak bugün pek çok bakımdan “ilerleme” var! Her şeyden önce konunun uluslararası boyut kazanma durumu var. Amerika, kendisi her türlü hukuksuzluğu usulüne uydurup yaptığı halde, konu başka ülkeler olunca değişik bakabiliyor. ABD’de şu anda devam etmekte olan Halkbank davası Türkiye Cumhuriyeti açısından vahimdir. Bu davadaki ana iddia şudur:

Türkiye’de bir kamu bankası, kara para aklama ve İran’a yönelik ambargoyu delme işinde kullanıldı!

Bu davadan Türkiye’nin alnının akıyla çıkması en büyük arzumuzdur. Ancak şunu da unutmamak gerek:

Amerika bu davayı Türkiye tertemiz bir hukuk devleti olsun diye açmıyor. Türkiye’deki yönetime istediğini yaptırmak için Demokles’in kılıcı gibi kullanıyor.

Gündemdeki tartışmalar Türkiye’yi Venezüella bağlantılı bir dizi sorunun içine sokabilir. Arkadaşımız Erdem Sevgi’nin dünkü haberi, Yıldırım ailesinin, “Venezüella’ya maske ve test kiti gönderdik” açıklamasının kayıtlarda görünmediğini gösteriyordu.

***

Gündeme gelen bir ana konu da SADAT. Ordudan emekli Adnan Tanrıverdi’nin AKP dönemiyle birlikte öne atılarak kurduğu savaş şirketinin bir ayağı Saray’da, bir ayağı Suriye’deki ne idüğü belli oluşumların içinde. Arkadaşımız Işık Kansu’nun işlevini gündeme getirip “SADAT soruşturulsun” başlıklı haberiyle ilgili işlem yapıldı, soruşturma açıldı. Ama SADAT’la ilgili değil, Kansu ve Cumhuriyet gazetesiyle ilgili!

SADAT’ın Suriye’de uluslararası kabulü olmayan kurumlarla bağı, Türkiye’yi de bağlayacak sancılı bir durum olarak görünüyor.

Hakkındaki herhangi bir iddiaya 24 saat içinde karşılık veren Erdoğan, Peker’e 24 gün sonra cevap verdi. 

Çıta yükseldi. Peker, “Tayyip Abi helalleşelim” diyor.

Soralım, bu çağrı:

Helalleşme mi, hesaplaşma mı, pazarlık mı?

Yanıtı başlığı dikkate alarak verin!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umut ve mücadele! 21 Kasım 2024
Yine yeniden BOP! 20 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları