Mehmet Şakir Örs

Ege’de kurtuluş günleri

23 Ağustos 2024 Cuma

Geçmişten günümüze, içinde bulunduğumuz zaman diliminin, İzmir’in tarihçesinde ve İzmirlilerin belleklerinde derin izleri vardır. Ağustos ayının ikinci yarısından eylül ayına uzanan ve eylül ayının ilk bölümünü oluşturan günler, İzmir ve İzmirliler için derin anlamlarla yüklüdür.

EFECE, ZEYBEKÇE DURUŞ

Bu anlamlı günler, bundan tam 102 yıl önce, Ege’nin dörtbir yanında ulusal kurtuluşun yaşandığı günlerdir… 1922 yılının 26 Ağustos’undan 9 Eylül’üne uzanan dönem, tam bir kurtuluş destanıdır. Her yıl bu anlamlı günler, ardı ardına düzenlenen etkinliklerle, kurtuluş bayramlarıyla kutlanır Ege’de… 9 Eylül, bütün bu kurtuluş sürecinin taçlanmasıdır; İzmir’le birlikte aynı zamanda ülkemizin de kurtuluşudur…

Bugünlerde birbiri ardına kurtuluş günlerini kutlar Ege’nin il ve ilçeleri… Efeler, zeybekler harmandalıya dururlar bu güzelim yörede… Her türlü baskıya, saldırıya, zulme karşı efece, zeybekçe duruşun, direnişin simgesidir bu anlamlı günler…

BAĞIMSIZLIK-BARIŞ-DEMOKRASİ

İzmir’in ulusal kurtuluş mücadelesi geleneğine, sonraki dönemlerde barışın ve demokrasi mücadelesinin de geleneği eklenmiştir. 1 Eylül’lerde, aynı coşkuyla ‘Dünya Barış Günü’ de kutlanmıştır / kutlanmaktadır İzmir’de ve Ege’de… Tıpkı ulusal bağımsızlık ve kurtuluş günlerinin de coşkuyla kutlandığı gibi…

Bir de içinde bulunduğumuz zaman diliminin, geçmişten günümüze getirdiği bir başka önemli olay ve güzellik de İzmir Enternasyonal Fuarı’dır (İEF). Bu yıl 93. kez düzenlenecek fuar, geçmişte 20 Ağustos’ta başlayıp 20 Eylül’de tamamlanan ve tam bir ay süren ekonomik, sosyal ve kültürel içerikli bir buluşma / şölen olurdu. İşte içinde bulunduğumuz günlerde, bütün bu anlamlı olayları ve güzellikleri anıyoruz / anımsıyoruz…

BÜYÜK YÜRÜYÜŞ

26 Ağustos 1922’de başlayan büyük yürüyüş; sırasıyla 27 Ağustos’ta Afyon, 30 Ağustos’ta Dumlupınar, Kütahya, 1 Eylül’de Uşak, 2 Eylül’de Eskişehir, Karahallı, Ulubey, 3 Eylül’de Eşme, Ödemiş, 4 Eylül’de Buldan, Sarıgöl, Kula, Tire, 5 Eylül’de Alaşehir, Salihli, Kuyucak, Nazilli, 6 Eylül’de Ahmetli, Gölmarmara, Akhisar, Bayındır, Söke, 7 Eylül’de Turgutlu, Aydın, Kuşadası, İncirliova, 8 Eylül’de Manisa, Kemalpaşa, Selçuk, Burhaniye kentlerini kurtuluş kervanına eklemiştir.

İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül ise, bu kutlamaların taçlandığı gündür… Aynı zamanda ülkemizin de kurtuluşudur… Emperyalizme karşı verilen ulusal kurtuluş savaşının utkuya ulaşmasının yıl dönümüdür… İzmirliler, Egeliler, günümüzde ulusal kurtuluş geleneğini barış mücadelesiyle de buluştururlar… Birlikteliğin, barışın, dayanışmanın, hoşgörünün en anlamlısı yaşanır bu yöremizde… Demokrasinin, özgürlüğün, barışın türküleri söylenir hep birlikte, yüreklice…

***

İzmir’in dağlarında alevler

Biz İzmirliler ve Egeliler için, ‘İzmir’in dağlarında çiçekler açar’ diyerek başlayan İzmir marşının, çok farklı bir anlamı ve önemi vardır. Hele kurtuluş yıl dönümlerinin yaklaştığı bugünlerde, bu marşı ve sözlerini hatırlamak / söylemek; İzmirlilere, Egelilere apayrı bir coşku ve heyecan verir.

İşte tam da Ege’nin kurtuluş günleri ve 9 Eylül yaklaşırken, İzmirliler bu kutlamaları yapmaya ve bu marşları söylemeye hazırlanırken; İzmir’i çok farklı bir acı ve endişe sardı. İzmir’in kuzeyinde ve çevresinde, birçok yerde orman yangınları yaşandı. Bu kez İzmir’in dağlarında çiçekler değil de alevler vardı!..

UYARMIŞTIK

Aslında yaz sezonuna girerken, iklim krizi ve olağanüstü sıcaklık artışı nedeniyle orman yangınları riskinin büyüdüğüne dikkat çekmiştik. Konunun uzmanlarından da görüş alarak, 21 Haziran tarihli Ege ekimizde; konuyu geniş bir şekilde işlemiş, orman yangınları ile mücadeleye hazır olmadığımızı vurgulamıştık. Bu bağlamda ilgililerin ve yetkililerin dikkatini çekmiştik. Maalesef yaşananlar, hayatın gerçekliğinde bizi haklı çıkardı.

Oysa yeni bir durumla karşı karşıya olduğumuzu bilmemiz, bu yeni duruma uygun önlemler almamız gerekiyor. İklimsel değişiklikler, konuya yeni bir bakışı ve yeni bir örgütlenmeyi zorunlu kılıyor. Yaşanan ve yaşanacak tehlikelerle baş edebilmek için; etkin, hızlı ve güçlü bir organizasyona ihtiyaç var. Merkezi ve yerel yönetimlerin işbirliği güçlendirilmeli, askerin gücü ve olanakları da bu birlikteliğe dahil edilmeli. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın gazetemizin manşetinde yer alan önerisi doğrultusunda, yerel yönetimlerin yetkileri artırılmalı. Havadan müdahaleyi etkinleştirecek yangın uçağı / helikopteri ve her türlü modern araç gereç yeterince sağlanmalı; bunların sayıları ve niteliği artırılmalı.

ACI KARA

İzmir’in tarihsel belleğinde büyük yangının çok acı ve talihsiz fotoğrafları var. İşgal ve kurtuluş günlerinde, kentin büyük bölümü yanmış, yakılmıştı. İşte tam da o günlerin yıl dönümlerinin yaklaştığı bir dönemde, yine böylesi büyük bir yangın tehlikesi ile karşı karşıya kalmak, İzmirlileri derinden üzdü ve yaraladı. Belleklerde ister istemez, geçmişte yaşanmış o büyük yangınların görüntüleri canlandı. Neyse ki korkulan olmadı, yangın kente sirayet etmedi. Ama büyük bir tehlike yaşandı.

Biz de bir İzmirli ve Karşıyakalı olarak, kentin kuzeyinde yaşanan bu büyük orman yangınının her aşamasını yakından izledik, tüm yönleriyle yüreğimizde duyumsadık. Yangının sönümlenmesinin ardından, yangın sahasında gözlemlerde bulunduk. Yangını doğrudan yaşayan ve zarar gören hemşehrilerimizle görüştük. Yangının geride bıraktığı acıları, karayı, külü, isi yerinde gördük.  

YİNE ÇİÇEKLER AÇACAK

Kısacası doğanın gözyaşlarına tanık olduk! Yangında yiten canlıların ağıdını yüreğimizde duyumsadık! Yangında evini, iş yerini, eşyalarını kaybetmiş yurttaşlarımızın dertlerine ortak olduk. Onların sıkıntılarını, taleplerini, beklentilerini yansıtmayı da görev bildik.

Ancak her şeye karşın, yaşanan tüm olumsuzlukların aşılıp geride bırakılacağına yürekten inanıyoruz. İzmir ve İzmirli, yaralarını el birliğiyle saracaktır. İzmir’in dağlarında yine çiçekler açacaktır! Biz İzmirliler, kurtuluş günlerinde ve 9 Eylül’lerde, yine hep birlikte, en gür sesimizle marşlarımızı ve türkülerimizi söyleyeceğiz!..

***

Hayvancılıkla uğraşanlar da dertli

Geçtiğimiz hafta bu köşede yer alan yazımızda, genel olarak bitkisel üretimde yaşanan olumsuzluklara değinmiştik. Benzeri sorunları ve sıkıntıları hayvancılıkla uğraşanlar da yaşıyor. Zaten tarımsal alandan söz açılınca, et, süt ve süt ürünleri de bu sektörün kapsama alanına giriyor. Dolayısıyla, tarımla ilgili konuları birlikte ele almak ve değerlendirmek gerekiyor.

Ege’de özellikle Küçük Menderes havzası, hayvancılıkla uğraşan üreticilerin en çok bulunduğu yöredir. Ödemiş, Tire, Bayındır, Kiraz ve Beydağ gibi ilçelerle bu ilçelerin çevresinde yer alan kırsal alanda, hayvancılıkla ilgili sorunlar adeta Bozdağlar gibidir. Bölgede süt üreticileri, süt bedellerinin yetersizliğinden yakınıyorlar. Hayvanlarını artık bakamaz hale geldiklerini söylüyorlar.

Kentlerde tüketiciler çocuklarına bile yeterince süt içiremediklerinden yakınırken, süt üreticileri de hayvanlarına yem ve saman yetiştiremediklerini ifade ediyorlar. En büyük sorunları da her gün artan girdi maliyetleri. Bu nedenle süt veren ineklerini bile elden çıkarmayı düşünüyorlar. Süt ineklerinin kesime gönderilmesi, hem üretici aileleri ve hem de ülke ekonomisi için büyük kayıp olacak.

Tarım ve hayvancılıkta izlenen yanlış politikalar nedeniyle, hayvan varlığımız her geçen yıl azalıyor. Hayvan ithalatı da sorunu çözmüyor, tam tersine çoğaltıyor. Ulusal Süt Konseyi’nin belirlediği çiğ süt fiyatı, artık süt inekçiliği yapanları kurtarmıyor. Üreticiler, girdi maliyetlerindeki artışların da dikkate alınarak, kendilerini kurtaracak bir fiyatın belirlenmesini istiyorlar. Kısacası hayvancılıkta, et ve süt üretiminde tehlike çanları çalıyor!..     



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Çiftçi nasıl üretsin? 15 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları