Jale Özgentürk

Geleceğimiz derin uykuda!

11 Kasım 2024 Pazartesi

“Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizlersiniz! Ey yükselen yeni nesil Cumhuriyeti biz kurduk, sizler yaşatacaksınız!” 

Türkiye Cumhuriyeti’ni bu sözlerle gençlere emanet eden Mustafa Kemal Atatürk’ü 86 yıl önce sonsuzluğa uğurlamıştık. Bu ülkenin kurucusu Atatürk’ü dün gittiğimiz Selanik’te, doğduğu evde saygıyla ve minnetle anarken ne yazık ki ne huzur içindeydik ne de umut. 

Türkiye’de yurttaşın derin bir depresyonda olduğunu geçen hafta Bekir Ağırdır’ın yaptığı bir araştırmaya göre yazmıştım. Bugün ise başka bir araştırmadan söz edeceğim. 

FutureBright’ın yaptığı bir araştırmadan... Araştırma, eğitimini sürdürürken yaşamak için mutlaka çalışmak zorunda kalan, 5-10 kişi birleşip ancak bir ev kiralayabilen ya da uyuşturucu çetelerinin içinde kaybolan gençlerin yaşadıkları gerçekliğin boyutunu saptıyor. 

SESSİZ BİR ÇIĞLIK

FutureBright kurucu ortağı Akan Abdula, gençler arasında yaptıkları bilinçaltı araştırmalarında “Gençlerin bu dönemi bir tür derin uykuda, yani hibernasyonda geçirme eğiliminde olduklarını gördük” diyor. 

“Gerçekten yaşamaya başladığım gün gelecek” umuduyla geçen bu süreç, aslında kayıp bir yaşamın sessiz çığlığına dönüşmüş durumda. 

Abdula bunu şöyle yorumluyor: Geçmişte tetikte ve dirayetli duran bir ruh hali, bugün adeta uyuşmuş, kabul edici bir sakinliğe dönüşmüş. 

Peki bu ruh halini yaşayan sadece gençler mi? 2024’ün ilk yarısında temsili 12 bölgede gerçekleştirdikleri bir araştırmadan söz ediyor Abdula. Toplumsal Dönüşüm Araştırması, ülkede ciddi bir özgüven boşluğu olduğunu göstermiş. 

Bu araştırmanın görüşmelerinde “Günlük sorunlar karşısında aktif bir katılımcı mısınız yoksa sadece izleyici mi” sorusuna yüzde 57 gibi yüksek oranda “Bir şeyler yapmayı isterdim ama elimden bir şey gelmez” yanıtı alınmış. 

Abdula bunu toplumun geleceğini tehdit eden büyük bir özgüven krizi olarak tanımlıyor ve şöyle devam ediyor: 

“Ekonomi toparlanır, politik çalkantılar biter ancak özgüven kaybı nesiller boyu süren bir eksiklik yaratır. Özgüvensiz gençlikten ne icat çıkar ne de markalar ve girişimler. Bunu tersine çevirmek hepimizin sorumluluğu.” 

Peki özgüvenin kazanılması hangi koşullara bağlı? Abdula’nın yanıtı şöyle: 

“Özgüvenin temeli, siyasetin en azından gündelik hayatımızı işgal etmediği, asgari düzeyde bir toplumsal huzurda atılır. Bu huzur olmadan, bireyler kendilerini ve potansiyellerini sorgulama şansı bulamaz. Fakat umut hâlâ var. Gençler, bu pasifliğin gerçek bir yaşam olmadığının bilincinde. 

Bu yüzden, içlerinde filizlenen umudu koruyarak bir umut ışığı bulmak için her fırsata sarılıyorlar. Bu, insanların kendini adeta nadasa bırakılmış gibi hissetmesine neden oluyor.” 

Akan Abdula, yapılan araştırmaların, halkın reform taleplerinin zirvede olduğunu gösterdiğini ancak toplumun hem iktidar hem de muhalefetin somut çözümler sunamadığına inandığını da ekliyor. 

İktidarın ekonomik krizi, yoksulluğu perdelemek için attığı kayyum atama gibi akıldışı adımlar ve umut olması gereken ana muhalefetin parti içi koltuk tartışmaları karşısında yurttaş umutsuz olmasın da ne olsun! 

Araştırmaların yansıttığı bu sessiz çığlığı duyacak ve gereğini yapacak sağduyulu kadrolara ve liderliğe ihtiyacımız var. Türkiye bunu 100 yıl önce başardı, yine başaracak!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları