Jale Özgentürk

Bırak 300’ü 500 milyar bile gelir!

26 Nisan 2023 Çarşamba

Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyıl yolculuğunu belirleyecek tarihi seçime günler kaldı.

Meydanlar değişim arzusuyla hareketli. Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, rakip Cumhur İttifakı’nda stres yaratan açıklamalarıyla gündem yaratmayı sürdürüyor.

Son günlerde en fazla tartışılan açıklamalarından biri ise “300 milyar dolar temiz yatırım” vaadi oldu. Bunun üzerine önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ardından AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli sonra da Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, bu yatırımın neden olamayacağını farklı gerekçelerle uzun uzun anlatma çabasına giriştiler.

Peki Kılıçdaroğlu bu yatırımı Türkiye’ye gerçekten getirebilir mi?

Evet, getirir! Üstelik iki katını bile getirir!

Bu nasıl olabilir derseniz, buna da önce küçük bir anıyla sonra da tarihten notlarla yanıt vereyim...

Yıl 2002. AKP’nin ekonomi bakanı olacak kişi henüz 35 yaşında olan Ali Babacan. Seçimlerden önce yaptığım röportajda yabancı yatırımcıya o dönem uygulanan Uluslararası Para Fonu destekli “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”nı devam ettirecekleri güvencesini veren Babacan, önemli bir açıklama yapıyor ve “İktidar olduğumuz gün Türkiye’ye 25 milyar dolar getireceğiz” diyordu.

Nitekim o yatırım geldi! Programın sürdürülmesinin verdiği güvene Avrupa Birliği’ne girme beklentisi de eklenince Türkiye’ye her yerden para akmaya başladı.

Erdoğan 2008’e kadar ekonomik politikalara fazla müdahale etmediği için güçlü ekonomi sağlandı ama ne yazık ki kalkınma olmadı. Gelen kaynaklar iş ve aş yaratan yatırımlara değil inşaata gömüldü, fabrikalar yıkıldı, peş peşe AVM’ler yapıldı...

Bakan Nebati’nin bugün övündüğü 232 milyar dolar, Türkiye ekonomisine işte o yıllarda girdi. 2011’den sonra Türkiye’nin risk primi arttıkça 2018’den sonra ise “yeni ekonomi politikalarıyla” yabancı yatırım artık yok denecek noktaya geriledi. 2022’de gelen 8 milyar dolara yakın doğrudan yabancı yatırımın yarısı ise gayrimenkul yatırımından oluştu.

Türkiye gibi tasarrufları ve sermayesi kıt ülkelerin, ülkeye yeni teknoloji, istihdam getiren yatırımlar için yabancı sermayeye çok ihtiyacı var. Çünkü gençlerinde işsizlik oranı yüzde 20’lerin üzerinde. 

Ancak bunun da şartları belli. Öncelik Türkiye’nin hukukun üstünlüğü ve güçler ayrımına dayalı gerçek bir demokrasiye kavuşması ve liyakatli ekonomi yönetimi...

300 milyar dolar veya daha fazlasının gelebilmesi için ise tek sihirli sözcük var: Güven.

Dünyada sanayi ve teknolojide büyük değişim var. Herkes “temiz” yatırım peşinde. Avrupa Birliği, “Yeşil Mutabakat Dönüşümü” için 3 trilyon Avro kaynak ayırdı. 

Türkiye’ye de yeni teknolojilerin girmesi, Endüstri 4.0 gibi dijital dönüşüm ivmelerinin yakalanması, yüksek katma değerli üretim merkezlerinin kurulması mümkün. Çünkü dünyada kaynak çok.

O dönemin bakanı şimdi de Millet İttifakı’nın bir üyesi olan Ali Babacan, Kılıçdaroğlu’nun getirmeyi vaat ettiği yatırım için şunları söylüyor:

Türkiye doğru yönetildiğinde potansiyel ortaya çıkıyor, kötü yönetildiğinde içine kapanıyor. 2002’de bakanlık görevine geldiğimizde yıllık ortalama dış sermaye 1 milyar dolardı, doğru işler yapınca 22 milyar dolara çıktı. Bunlar gerçekçi rakamlar, daha iyisi de olabilir” diyor.

Yeni dönemin ekonomi politikalarında söz sahibi olması beklenen Bilge Yılmaz ise bu kaynakların Türkiye’ye çekilebilmesi için şu şartları hatırlatıyor:

Kredibilitesi yüksek ekonomik program, bağımsız Merkez Bankası, şeffaf, öngörülebilir ve kaynakları doğru kullanan bir maliye politikası ile bu hedeflere bir senede ulaşılabilir. İyi yönetilen bir Türkiye, Avrupa’nın yatırım mıknatısı olur ve hiçbir kaynak problemi yaşamaz. 300 milyar dolar hedefine de rahatlıkla ulaşırız.

Bu deneyimli isimlerin de belirttiği gibi, Türkiye’nin sürdürülebilir büyümesi için borç değil yatırım gerek. Katar’dan, Suudi Arabistan’dan, Birleşik Arap Emirlikleri’nden hangi şartlarla alındığı belli olmayan, büyük ihtimalle tefeci faiziyle yapılan borçlanmalar değil. İşte bu yüzden 14 Mayıs’taki seçimler, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılındaki bağımsızlık ve ekonomik refah yolculuğunu belirleyecek öneme sahip...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları